“Tanımında çok fazla tartışma ve belirsizlik olan “tecavüz” kavramı, genellikle bir kişiye yönelik zorla ve/veya o kişinin rızası olmadan gerçekleşen penetrasyona işaret eder. ABD’de kurulan İstismar ve Ensest Ulusal Ağı’nın raporu (Rape, Abuse and Incest National Network) tecavüzü “vajinal, anal veya oral penetrasyon dahil zorla cinsel ilişki” olarak tanımlar. Aynı raporda penetrasyon “bir vücut parçası veya bir nesne ile olabilir” ifadesi geçmektedir. Tecavüz fiilinin, ezici bir çoğunlukla erkekler tarafından, genellikle kadınlara ve kız çocuklarına, translara, bazen de diğer erkeklere ve oğlan çocuklarına karşı yapıldığını görürüz (Whisnant, 2017). *
https://feministbellek.org’da, evun sevgi okumuş, “tecavüz” fiilini yukarıdaki ifadelerle tanımlamış.
türk ceza kanunu’nda ise tecavüz suçuyla ilgili şu ifadeler yer alıyor:**
TCK m. 102.: (1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi, mağdurun şikayeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi halinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikayetine bağlıdır.
(3) Suçun; a. Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b. Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c. Üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı,
d. Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
(4) Suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.

urfa’da bir marangoz atölyesinde biri kalfa olan iki erkeğin, orada staj yapan 15 yaşındaki muhammed kendirci’nin ellerini bağlayıp anüsüne kompresörle hava basması -çocuk işçi hayatını kaybetmemiş bile olsaydı- her türlü tanıma göre tecavüz suçudur. 25 kasım’a giderken, tarihsel arkaplanı da olan “kadına yönelik şiddet”in üzerinde duruyoruz haklı olarak. Ama bu korkunç olay erkek şiddetinin çocukları ve başka erkekleri de hedef aldığını bir kere daha ortaya koydu. medyada paylaşılan ayrıntıları tekrar etmek istemiyorum ama anüse yönelik bir saldırı olması dahi bu cinayetin açık bir erkek şiddeti vakası olduğunu gösteriyor!
olayın failleri, işyeri hiyerarşisi içindeki konumları, iki kişi olmanın gücü ve cezasız kalma ihtimalinin verdiği rahatlıkla bu suçu işlemiş, muhammed kendirci’nin ölebileceği akıllarına gelmemiş olmalı, yaşasaydı kendilerini şikayet etmeyeceğini hesaba katmış da olabilirler çünkü çoğu zaman tecavüzün utancı kurbana yıkılır. böyle bir şeyin akıllarına nasıl geldiği, gelebildiği erkekliğin karanlığında saklı. diğer yandan, kapitalizmin sadece sermayenin artı değere el koymasından ibaret olmadığını, aynı zamanda hem işyerinde hem de toplumda böyle suçlara imkân tanıyan hiyerarşiler anlamına geldiğini bir kere daha hatırlatmak istiyorum.
fakat bu, ilk duyduğumuz işyerinde işkence vakası değil. son zamanlarda, denetimden uzak, kölelik düzeninde üretim yapan, merdivenaltı tabir edilen işyerlerinde, hakkını arayan, örneğin ödenmeyen ücretini talep eden işçilere işkence yapıldığına dair haberler görüyoruz. çalışma rejimi açısından geçen yüzyılın koşullarını geçtik, ortaçağ’a mahsus uygulamalarla karşı karşıyayız.
muhammed kendirci, 15 yaşında meslek lisesi öğrencisi bir çocuktu, o marangozhanede milli eğitim bakanlığı stajyeri olarak çalışıyordu. stajların nasıl bir sömürü aracı olduğu konusunda çok şey yazıldı ve hepsi haklı. çocukların “eti de, kemiği de” şeklinde ifade edilecek bir korunmasızlıkla bu işyerlerine teslim edilmesi çocuk emeği sömürüsünün eğitim adı altında meşrulaştırılması. ama bu gerçek, muhammed’i katledenin erkek şiddeti olduğunu görmemizi engellememeli. erkekliğe toz kondurmaktan imtina edenlere de hatırlatayım; o şiddet, kadınları, çocukları ve bu vakada görüldüğü üzere, toplumsal hiyerarşide “altta” olan erkekleri hedef aldığı gibi, büyük şehirlerde, küçük ilçelerde, aklımıza gelebilecek her yerde her türden ve boyuttan suç örgütü tarafından araçsallaştırılabiliyor. herkesi ama herkesi kurban edebiliyor.
bu toplum nereye gidiyor, bu toplum nasıl bu hale geldi gibi beyhude sızlanmaları da bir kenara bırakalım ve bunun üzerine de düşünelim, olur mu!
*https://feministbellek.org/tecavuz/
** https://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2005-57-126#:~:text=TCK%20m.%20102.%3A%20(,y%C4%B1la%20kadar%20hapis%20cezas%C4%B1na%20h%C3%BCkmolunur
Fotoğraf: Emre Orman / csgorselarsiv.org