Bahar Gök: Sene biterken Kadınİşçi olarak ziyaret ettiğimiz Burda Bebek direnişinde konuştuğumuz kadın işçiler “Acayip büyük firma, çok kazanıyor ama bu kazancını işçilerle paylaşmaz” diyor. İfade ediş şekilleri değişse de arkadaşlarımız emek- sermaye arasındaki çelişkiyi net bir biçimde dile getiriyorlar. Bu bizce bir kazanım.
Kadınlar ücretlerin ve iş güvencesinin daha yüksek olduğu iş arayışındalar. Bu arayış ve çalışma yaşamında karşılaştıkları durumlar, kadınların ev ve aile, çocuk bakımıyla olan ilişkilerini sorgulamaya başlamalarına yol açıyor ve bu da yer yer çatışmaya dönüşüyor. Ev içi emeğin, toplumsal cinsiyet temelli sömürünün farkına varılması da önemli bir kazanım.
Grev ve direnişlerdeki kadınları dinlediğimizde toplumsal cinsiyet rollerinin işyerlerine ve çalışma şartlarına nasıl sirayet ettiğini görmek mümkün oluyor. Örneğin kadınlar, fabrikalarda neredeyse her işi yapmaya zorlanırlarken, erkekler kendi iş alanları dışında hiçbir işi kabul etmiyor, erkek işçilere yaptıramadıklarını kadın işçilere yaptırıyor ve iş tanımı dışına çıkabiliyorlar.
Ama diğer yandan kadın işçiler, eskiye oranla işyerlerinde yaşadıkları tacizi daha sık ve kolay dile getirebiliyor; bu çok önemli bir şey. Mobbing kavramı zaten yerleşti. Yediden yetmişe tüm işçilerin bildiği gibi, mobbing, en fazla kadınlar üzerinde uygulanıyor. Cinsiyetler arasındaki eşitsizlik giderek daha belirginleşmiş durumda ve kadınlar bunun daha fazla farkında.
Elbette bu yılı değerlendirirken, deprem gündeminin yarattığı etkiyi ve deprem bölgelerinde yaşayan kadınları bir derece farklı değerlendirmemiz lazım. Özellikle konteyner kentlerde yaşayan ve TYP (Toplum Yararına Programlar) ile birlikte yeniden işbaşı yapan kadınların neredeyse tamamı, bir sorgulama süreci yaşıyor. Bu sorgulamadan patriyarka da nasibini alıyor. Aile yaşamlarını, evlilik ilişkilerini sorguluyorlar. Birçoğu ilk defa asgari ücret görmüş ve güvence elde edebilmişler. Sorgulamalar hane içinde çatışmalara yol açabiliyor. Tabii bunların hiçbiri, depremin yarattığı travmalardan bağımsız değil.
Grev ve direnişlerde kadınların daha görünür olduğunu ve eskiye oranla daha fazla aktif yer aldığını söylemek mümkün. Ama bu durum yine de kadınların taleplerinin, genel talepler içerisinde boğulup gitmesine engel değil. Daha doğrusu dile getirdikleri konularla ilgili talep oluşturmak konusunda yetersizlik var. Önümüzdeki yılda talep oluşturma konusunda daha fazla örnek göreceğimizi düşünüyoruz. Temel ihtiyaçların bile karşılanmasında yaşanan zorlukları düşündüğümüzde asgari ücrete yapılan zammın bir karşılığının olmayacağını biliyoruz. Bu durum kadınların ücret artışıyla ilgili daha fazla talep oluşturmaya çabalamalarına da yol açacak.
Ücret meselesinin yanı sıra çalışma koşulları meselesi çok belirleyici. Agrobay Seracılık, Özak Tekstil, İBB işçisi Tülay Çal, Krom Evye ve Burda Bebek olmak üzere birçok kadın işçi direnişinde gördüğümüz gibi kadınlar, işyerlerinde maruz kaldıkları aşağılayıcı, onur kırıcı muameleye ve çalışma şartlarının ağırlaşmasına karşı daha fazla söz ve eylem üretiyor.
2023’ün son çeyreğinde yoğunlaşan grev ve direnişlerde kadın işçilerin ön planda olduğunu söylemek mümkün. Bu yılın önemli bir özelliği direniş seslerinin daha çok İstanbul dışından gelmesiydi. Hayat pahalılığına bağlı olarak düşük ücretlerin yükseltilmesine yönelik taleplerin önümüzdeki günlerde de öne çıkacağını düşünüyoruz.
Ücret meselesinin yanı sıra çalışma koşulları meselesi çok belirleyici. Agrobay, Özak Tekstil ve Burda Bebek olmak üzere birçok kadın işçi direnişinde gördüğümüz gibi kadınlar, işyerlerinde maruz kaldıkları aşağılayıcı, onur kırıcı muameleye ve çalışma şartlarının ağırlaşmasına karşı daha fazla söz ve eylem üretiyor.
Son dönemde kadınların esnek çalışmasına dair düzenlemeler yapılacağı açıklandı. Bu esnek çalışma, kadınların evden ya da ev eksenli çalışmasıyla ya da part-time çalışmasıyla doğrudan ilişkili bir mesele. Özellikle deprem bölgesinde, kadınların evinden ya da günde 3-5 saat çalışabileceği çalışma biçimlerinin ortaya çıktığını gözlemledik.
Aslına bakılırsa kadınlar açısından bir süredir ciddi birikimler yaşanıyor. Kadınlar genelde anında tepkilerini göstermiyor; itirazı kendi içinde, yani o dar alanda sıkışıp kalıyor ama dışarıya biraz zaman alabiliyor. Kadın artık sorunlarla baş edemediğinde ve çözebilecek hiçbir yöntem bulamadığında, o sınırları aşmaya başlıyor. O yüzden çok keskin konuşmak mümkün değilse de kadın öfkesinin ve itirazının daha görünür olacağını görebiliyoruz.
Bizim bu öfkenin görünür olmaya başladığı noktalarda, anlarda; kadınların talep oluşturma süreçlerinde yönlendirici ve destekleyici olmamız gerekiyor. Çünkü ne sendikalar ne de işçilerle derdi olan diğer örgütler, kadınların dile getirdiklerini anlama ve bunu talebe dönüştürme konusunda bir yeterliliğe sahipler. Diğer yandan bunu dert edinmiyorlar da… Kadınların sözlerini talebe dönüştürmeyi dert edinme işinin kadınlarla birlikte bu konuda politika oluşturan feminist gruplara ve bize düştüğünü düşünüyoruz. Bunu basın yoluyla, ziyaretlerle, ziyaretleri karşılıklı öğrenme sürecine dönüştürerek, sendikalara dönük itekleyici adımlarla yapabiliriz.
Kadın hareketi cephesinde bir tıkanma var
Rahime Karvar: Bu yıl yaşanan direnişlerde kadın işçilerin, farkındalığının arttığını belirttik, ki bunda en önemli etken aslında ülkedeki kadın kurtuluş hareketinin varlığı ve mücadelesi. Ancak 2023 yılında hem kadın hareketi hem de işçi mücadelesi veren örgütler açısından yaşanan tıkanıklık derinleşmiş durumda ve bu durum, çalışma şartlarına, buna karşı kurulan direniş çadırlarına da yansıyor. Yine Burda Bebek’ten örnek vermek gerekirse, bir şefin bir kadın işçiye sarf ettiği “Bizim için burada önemli olan erkek işçiler. Sizin bizim için çok değeriniz yok” şeklindeki yaklaşım, erkekliği kutsayan ve yücelten, sağ popülizmin tavan yaptığı iktidar politikalarından besleniyor. Buna karşı tıkanmalar yaşayan kadın hareketinin durumu da kadınlar için bu tür yaklaşımlarla karşılaşma oranını arttırıyor. Bir yandan farkındalık var, evet, ancak diğer yandan kadınlar cephesinde yaşanan bir tıkanma, kadınların kazanımlarında gerileme yaratıyor.

Aralık ayının başında Güldünya Yayınları’nın çağrısıyla yapılan Feminist Örgütlenmeler konferansında da kadın hareketinin işçi mücadeleleriyle, grevlerle daha çok ilişkilenmesi gerektiğini konuşmuştuk. Kadın işçilerin direniş süreçlerinde ortaya çıkan farkındalık ancak bu ilişkilenmelerle daha kalıcı bir bilince dönüşebilir. Bu direnişleri daha kalıcı kazanımlara dönüştürmek istiyorsak kadın hareketi ile işçi hareketi arasındaki bağları kuvvetlendirmemiz gerekiyor. Kadın hareketi, feminist hareket, bütün her şeyin çözümünü barındırmıyor ya da bütün her şeyin yükünü almak zorunda değil ama işçi direnişlerine odaklanma ve kadın işçi direnişleriyle ilişkiler kurma noktasında yetersiz kalındığını söylemek mümkün. Kadın işçi direnişlerinin gündemden hızlıca düşmesinde de bunun etkili olduğunu düşünüyoruz.
Aralık ayının başında Güldünya Yayınları’nın çağrısıyla yapılan Feminist Örgütlenmeler konferansında da kadın hareketinin işçi mücadeleleriyle, grevlerle daha çok ilişkilenmesi gerektiğini konuşmuştuk. Kadın işçilerin direniş süreçlerinde ortaya çıkan farkındalık ancak bu ilişkilenmelerle daha kalıcı bir bilince dönüşebilir.
Sendikalarda kadınlar yönetime gelmeye başladı
Betül Kocaaslan: Sendikalardaki kadın temsiline dair de birkaç önemli kazanım yaşandı 2023’te. Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube için ocak ayında yapılan genel kurulda seçimleri arkadaşımız Nazan Gevher Çam Ay’ın listesi kazandı. Kadıköy Belediye’sinde Mor Liste sürecini örgütleyen, kadınların taleplerini toplu sözleşmeye dâhil etme mücadelesi veren bir grubun şube yönetimini kazanması gerçekten önemli bir kazanım. Genel kurul için İlkeli Sendikacılık Grubu olarak oluşturdukları bir liste ile çalışma yürüten Nazan, seçimlerden önce Kadınİşçi’ye verdiği söyleşide, kazanmaları durumunda “emek hareketini kadın hareketiyle buluşturmak” için çabalayacaklarını belirtmişti. Sendikal alana dair umudumuzu artıran bu gelişmeden çok kısa bir süre sonra ise erkek egemen sendika bürokrasisi genel merkezin kararıyla şubeyi böldü. Kartal Belediyesi işçileri, yeni kurulan Genel-İş Anadolu Yakası 4 No’lu Şube’ye bağlandı. Bu yeni şubenin başına da seçimleri kazanamayanlar atandı. İşçilerin iradesini yok saymak, tepeden kararlarla şube bölmek, şubeye kayyum atamak sendikal alandaki mücadelenin ne kadar çetin olduğunu bir kez daha gösteriyor. Kadıköy şubedeki mücadele devam ediyor. Mevcut yozlaşmış sendikacılık anlayışına karşı mücadele eden 1 No’lu şubeye de kadın hareketinin daha çok destek olması gerekiyor. Sendikal alanda kadınlar olarak kazandığımız mevzileri kaybetmemek için hep birlikte mücadele etmemiz gerek.
Sendikalardaki kadın temsiline dair de birkaç önemli kazanım yaşandı 2023’te. Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube’de yapılan genel kurulda seçimleri Mor Liste’den arkadaşımız Nazan Gevher Çam Ay’ın listesi kazandı. DİSK’e bağlı Gıda İş’te ise kadın arkadaşımız Olcay Özak sendika başkanı oldu.
Geçtiğimiz günlerde bir güzel haber daha aldık. DİSK’e bağlı Gıda-İş sendikasının genel kurulunda Olcay Özak, sendikanın genel başkanlığına seçildi. 26 kişilik yönetim kadrosunda da 8 kadın var. Bu da kadınların sendikal alandaki varlığı için önemli bir kazanım. Bundan sonraki dönemde kadın işçilerin de yoğunlukta olduğu gıda sektöründe, kadın bir sendika başkanı yönetiminde kadın işçilerin özgün koşullarına ve sorunlarına odaklanan bir sendikacılık anlayışının yükselmesini umut ediyoruz.
Agrobay kadın işçileri, direnişi İstanbul’a taşıdı
Yadigar Aygün: 2023 yılında işçiler ücretlerini alamadıkları için direnişe geçerken, birçok fabrikada da işçiler özlük hakları ve daha iyi bir ücret için fabrika önlerini direniş alanına çevirdi. Çeşitli sendikalara üye oldukları için İzmir Bergama’da bulunan Agrobay Seracılık’ta 39 kadın işçi işten atıldı. 23 Ağustos’ta işten çıkarılan işçiler sera önünde yaptıkları çadır nöbeti sırasında 8 ve 15 Eylül tarihlerinde iki kez asker saldırısıyla gözaltına alındı. Kadın işçiler eylemlerini İstanbul’a da taşıdı. Tüm baskı ve engellemelere rağmen kadın işçiler eylemlerine devam ediyor. Bu kadın işçiler için 2023 yılında oldukça önemli bir eylem oldu.
Ağır çalışma koşullarına karşı sendikalı oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan Trendyol Depo işçileri de 26 Eylül’de eylemlerinin 30’uncu gününde oturma eylemi yaptıkları sırada polis tarafından gözaltına alındı. DGD-SEN Genel Başkanı Neslihan Acar, bu direnişe öncülük etti. Fabrikalarda, iş yerlerinde yaşanan tacizleri kamuoyunda ön plana çıkardı. Gözaltı esnasında polis tarafından darp edildi kolu kırıldı. Tüm baskılara rağmen Trendyol Depo işçileri, direndi. Özak Tekstil işçileri 28 Kasım’da sendikal hakları için greve çıktı. Özak Tekstil’de çalışan kadın işçiler, yaşadıkları hak gasplarına, adaletsizliğe karşı direniyor. Jandarma tarafından orantısız güç kullanılarak grev bastırılmak istenmesine rağmen Özak işçilerinin direnişi devam ediyor.
İzmir Bergama’da bulunan Agrobay Seracılık’ta 39 kadın işçi işten atıldı. 23 Ağustos’ta işten çıkarılan işçiler sera önünde yaptıkları çadır nöbeti sırasında 8 ve 15 Eylül tarihlerinde iki kez asker saldırısıyla gözaltına alındı. Kadın işçiler eylemlerini İstanbul’a da taşıdı. Tüm baskı ve engellemelere rağmen kadın işçiler eylemlerine devam ediyor. Bu kadın işçiler için 2023 yılında oldukça önemli bir eylem oldu.
Eylemlerde, özellikle eşdeğerde işe eşit ücret talebi, geçim sıkıntısı, cinsiyetçi uygulamalar; kadın emeği sömürüsünde uzun saatler çalıştırılma, güvencesiz çalıştırılma; kadın yoksulluğu vb. ön plana çıktı… İşçi eylemlerinde işçilerin yalnız bırakıldığına şahit oluyoruz. Eylemlere destek oldukça az. Belirli milletvekilleri, belirli kişilerin sadece işçi eylemlerine geldiğini görüyoruz. Agrobay’da direnen kadınlara, Özak Tekstil önünde direnen kadınlara yönelik feminist dayanışma arzu edilen düzeyde olamadı. EMEP Milletvekili Sevda Karaca’nın direnişe sahip çıkması işçilerin yanında olması da bence oldukça önemli bir adımdı. Gazeteciyim, eylem haberleri yaptığım için sürekli alandayım. 2023 yılında feminist dayanışmanın direniş ve grev yerlerinden uzak kaldığı, doğrultusunda gözlemlerim var. Tabii ki feminist dayanışma var fakat bence bu oldukça yetersiz kalıyor. Yeni senede feminist dayanışmayı biraz daha yükseltmemiz gerekiyor.

Kadın yoksulluğunun, ekonomik krizin, geçinememe sorununun daha derinleşeceği bir yıl olacak 2024. 17 bin TL açıklanan asgari ücret ile kadınların, işçilerin geçinebilmesi bir hayal gibi. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun Ar-Ge birimi KAMU-AR, açlık-yoksulluk sınırı araştırmasının aralık ayı sonuçlarını açıkladı. Verilere göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı aralık ayında 835 lira daha artarak 16 bin 483 liraya yükseldi. Yoksulluk sınırı ise 47 bin lira sınırına yaklaştı. Kiraların en az 10 bin-15 bin TL olduğu süreçte, kadın yoksulluğu daha da artacak. Barınma sorunu artacak. Hem işte hem de evde, kadının üzerindeki ‘sorumluluk’ artacak. Gelecek olan zamlar ile birlikte gıdaya ulaşmak daha da zor olacak. İlk işten çıkarılan yine kadınlar olacak.
Düşük ücret, kötü çalışma koşulları, güvencesizliğe ve işsizliğe bağlı olarak önümüzdeki yılda iş cinayetlerinin artabileceğini de öngörebiliyoruz.
Deprem, kadın dayanışması, ücretli- ücretsiz emek için feminist mücadele….
Necla Akgökçe: 2023’te bir doğa felaketi olan depremin, gözünü kâr hırsı bürümüş, kural tanımayan, her türlü yolsuzluk ve mafyatik ilişkilerin kol gezdiği kapitalizm koşullarında ne tür bir yıkıma dönüştüğünü acı bir biçimde yaşadık…
Deprem, sermayenin felaketler üzerinden kendine nasıl güç devşirdiğini açık bir biçimde gösterdi. Gösterdiği bir başka şey ise sömürülenlerin ancak dayanışma ile ayakta kalabileceği gerçeğiydi. Feministler, kadın hareketi bu süreçte kadınların yanında oldu, dayanıştı, birlikte güçlenmenin yollarını aradı. Elbette gücümüz ve olanaklarımız ölçüsündeydi bu dayanışma, bir biçimde hâlâ sürdürülüyor.

Kadınİşçi olarak deprem bölgesinde ücretli ve ücretsiz kadın emeği hakkında bir çalışma yaptık. Bütünüyle depremi yaşayan kadınların anlatımları üzerinden şekillenen, deprem öncesi ve deprem sonrasında ücretli kadın emeğinin görünümlerini ve değişimini gözler önüne seren bu ayrıntılı çalışmayı önümüzdeki günlerde yayımlayacağız.
Arkadaşlar belirtmişler tekrara gerek yok. Bu yıl grev ve direnişlerde kadınların öne çıktığını gözlemledik. Bir başka sevindirici olgu ise kadına yönelik şiddet, cinsel taciz, eşdeğerde işe eşit ücret gibi feminist temaların bu direnişlerde yer bulmasıydı. Bu sonucun ortaya çıkmasında, sendikalar içinde yapılan kadın çalışmalarının katkısı olduğu gibi küçük sosyalist grupların, bağımsız sendikaların politik çalışmalarına feminist hareketin gündemlerini taşımalarının da katkısı oldu.
Ayrıca kadın emeğini kendine dert edinen küçük feminist grup ve yapıların da sendika bürokrasisi dışında ve onları da eleştiren bir yerden kurdukları kadın emeği politikalarının da bazı gündemlerin kadın emek hareketine taşınmasına yol açtığını söylemek mümkün… Burası çelişkili bir alan aynı zamanda. Önümüzdeki günlerde emek alanında bağımsız feminist politika oluştururken, sendikalarda yapılan kadın çalışmalarıyla ilişkilenme meselesinde karşımıza çıkabilecek olanaklar ve engeller üzerine de daha fazla düşünmemiz gerekecek…
Bu yıl grev ve direnişlerde kadınların öne çıktığını gözlemledik. Bir başka sevindirici olgu ise kadına yönelik şiddet, cinsel taciz, eşdeğerde işe eşit ücret gibi feminist temaların bu direnişlerde yer bulmasıydı. Bu sonucun ortaya çıkmasında, sendikalar içinde yapılan kadın çalışmalarının katkısı olduğu gibi küçük sosyalist grupların, bağımsız sendikaların politik çalışmalarına feminist hareketin gündemlerini taşımalarının da katkısı oldu.
Asgari ücret, Ageism…
Kadınİşçi’nin eylül ayında yaptığı yaz kampı, çeşitli şehirlerden gelen kadın işçilerle, çeşitli alanlarda feminist politika yapan kadınları bir araya getirdi. Kamp bize grev ve direniş ziyaretlerinde öğrenemeyeceğimiz deneyim farklılıklarını ve ortaklıkları görme imkânı verdi. Bu tür bir araya gelişlerin kendi ve başka kadınların hassasiyetlerinin de kültürel şekillenmelerinin de feminizm içinde farklılıklara yol açabileceğini göstermesi açısından öğretici olduğunu gözlemledik. Umarız yeni biçimler inşa ederek tekrar bir araya gelebiliriz.

Asgari ücretin, her türlü ücret tartışmalarının neden feminist politikanın konusu olduğunu daha önce yazdığımız bir yazıda belirtmiştik.
Ücret tartışmaları, emeklileri, özellikle de en düşük emekli aylıklarını alan kadınları ilgilendiriyor. Batı Avrupa’da Pandemiyi takiben emeklilerin sosyal haklarında ciddi tırpanlama yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Kadınİşçi’de bu konudaki gelişmeleri çeviri haberler yoluyla bildirmiştik. İstihdam dışında kaldığı için eskiden beri dikkate alınmayan yaşlı insanlar, emekliler, pandemi sonrasında kültürel olarak da geliştirilen ciddi bir Ageism dalgasının hedefi oldular. Devletler ve hükümetler de hemen durumdan vazife çıkarıp, en az örgütlü olan bu kesimin ellerindeki minumum haklara da göz diktiler.
Türkiye’deki önemli gelişme ise hayat pahalılığı karşısında geçinmesi mümkün olmayan emeklilerin bu duruma isyan ederek eyleme geçmesi oldu. Emekli sendikaları ve dernekleri bir araya gelerek Ankara’da eylem yaptılar. Bu bir araya geliş umut veriyor.
Önümüzdeki günlerde Ageism’in feminist politikanın da konusu haline gelmesi gerektiğini Pandemiyi takip eden günlerde düşünmeye başladı dünya feministleri. Evet, feminist hareket bu tür ayrımlara rağbet edecek bir hareket değil, karşılıklı öğrenme süreci bizim açımızdan önemli ama küçük grup ve yapılarda sürekli belli kadın deneyimleri üzerinde yoğunlaşılması, bu deneyimler üzerinden şekillenen kavramsal çerçevelerin de sorgulanmaksızın kabulü, ayrımcılıkların yeniden üretildiği maddi koşullarda istenilmeyen yerlere savrulmaya neden olabiliyor ya da neden olabilir. Kimse kitaba bakarak yaşamıyor ama öğrenmek de önemli sanki ve feminizmin de birikmiş bir bilgi ve deneyim geçmişi var. Bu deneyimler bizlere, erkeklerle ilişkilerde kullandığımız yöntemleri kullanmadan bir arada yaşamamızın imkânlarını sunuyor.
2024 yılında ve daima ücretli- ücretsiz emek alanında mücadeleye bu alanın feminist politikasını oluşturmak için deneyimlerimizi ortaklaştırmaya devam!
Mutlu bir yıl dileğiyle…
Ana Fotoğraf: Tarım-Sen