Yarın Anneler Günü. Yine tüm markalar “onlar en iyisine layık” çığırtkanlığı ya da daha nostalji sevenler için “cennet-anne-ayak” üçgeni kurarak fiyatları “inanılmaz indirimler”le kırarak göz doldurmaya başladılar.
Ancak bu süslü sözler, bu allayıp pullamalar yalnızca mal satıp kâr etme amacı taşımıyor. Kadınlara yüklenen ve asla görünmesi istenmeyen bir bakım emeği yükünün güzellemesi söz konusu. Oysa gerçek yaşamda kadınlar anneliği nasıl deneyimliyor, neler yaşıyor (ya da yaşayamıyor)… Bunlar konuşulduğunda, kadınlara gerçekte neyin “layık görüldüğü” ve “cennet”in aslında kadınlar açısından nasıl “cehennemler”den beslendiği daha net görünür hale geliyor.
Mesela -verileri eksik ve tartışmalı dahi olsa- TÜİK’e bakınca şöyle bir tabloyla karşılaşıyoruz: “Aile yapısı araştırması sonuçlarına göre 2021 yılında hanedeki ev işleri cinsiyete göre incelendiğinde, ev işlerini genellikle kadınların üstlendiği görüldü. Kadınlar en fazla %94,4 ile çocuk bakımı, %85,6 ile çamaşır ve bulaşık yıkama, %85,4 ile yemek yapma ve evin günlük toplanması ve temizlenmesi işlerini üstlendi. Erkekler en fazla %74,1 ile aylık faturaların ödenmesi, %65,2 ile küçük bakım, onarım, tamir işlerini üstlendi.”[1]
Ev işleri ve bakım yükünün bu denli kadına bırakıldığı patriyarkal düzende anneliğin bir “cennet” metaforuyla anlatılması traji-komik. Bu işin bir yanı. Ancak evli oldukları erkekle birlikte yaşarken bile yüzde 94,4’lere varan çocuk bakımı yükünün; söz konusu bekar anneler olduğunda daha da ağırlaşacağı açıktır. Tabii bu durumu bekar annelerden dinlemek gerekiyor.
“Hedefimiz bir farkındalık yaratmak”
Yine TÜİK şöyle diyor: “Türkiye’de 2022 yılında toplam hanehalklarının %10,3’ünü tek ebeveyn ve çocuklardan oluşan hanehalkları oluşturdu. Toplam hanehalklarının %2,3’ünü baba ve çocuklardan oluşan, %8’ini ise anne ve çocuklardan oluşan hanehalklarının oluşturduğu görüldü.”[2]
Bu yaklaşık olarak 3.5 milyon kadının bekar annelik yaptığı anlamına geliyor. 2022’de platform olarak biraraya gelen bekar anneler, 21 Mart günü dernekleştiler ve “Bekar Anneler Derneği” adı altında buluştular. O günü seçmelerinin nedeni ise “Dünya Tek Ebeveynler Günü” olması…
Platform ve dernek kurucusu olan Serap Yelkenci, “Çok ciddi bir bekar anne nüfusu var ülkemizde ve bekar anneler kendilerinin bekar anne olduğunun farkında değil. Öncelikli hedefimiz bir farkındalık yaratmak. Dernek olmadan önce iki yıllık bir topluluk deneyimimiz var, bu süreçte gördük ki, bekar anneler toplum tarafından çok yalnızlaştırılmış bir grup. Bekar annelerin yalnız olmadığını birbirine göstermek, işveren dünyasında farkındalık yaratmak gibi hedeflerimiz var. İlk önceliğimiz ise bekar annelerin hayatını kolaylaştırmak. Bu yıl içerisinde bekar annelere özel bir podcast kanalı açacağız ve artık bu konuyu hem konuşabileceğiz hem de hayat kolaylaştıran içeriklerle bekar annelerin zorluklarına bir nebze yardımcı olacağız” diyerek bu derneğin kuruluşunu ve amacını anlatıyor.
“Bekar anne olmak zor”
Serap’la bu yılki anneler günü öncesinde biraz söyleştik. Her yer anneler günü övgüsü ile kaplıyken gerçekten sosyal yaşamda, çalışma yaşamında “annelik” destekleniyor mu?
“Şuna çok inanırım, bir yerde aşırılık varsa orada normal olmayan bir durum vardır. Neden övgülerle dolu? Neden annelere övgü anneler gününde…Bunu sorguladığımız zaman zaten, annelerin desteklenip desteklenmediğini anlıyoruz. Anneler gerçekten destekleniyor olsaydı, annelerin hayatını kolaylaştıracak aksiyonlar alınırdı. Mühim olan annenin hayatını kolaylaştırmak. Toplum annenin hayatını kolaylaştıracak neler yapıyor, diye soralım. Övgü sadece laftır, ama mühim olan icraat” diyor Serap.
“Ekonomik şartların, erkek egemen kültürün baskın olduğu bir toplumda bekar anne olmak oldukça zor” diye devam ediyor Serap. “Evet, bekar anne olmak, kendi gelişim yolculuğuma çok şey kattı. Ancak bu hiç kolay bir durum değil. Burada büyük zorluklar var. Bu zorlukları fırsat olarak görmek ve hayatı dönüştürmek mümkünken, bu zorlukları bir isyan olarak görüp insanın hayatı kendine zindan etmesi de mümkün. Ben bu zorlukları fırsat olarak yorumladım ve kendimle bu süreçte tanıştım.”
“Bekar anneler durumlarını gizliyor”
Bekar anneliğin çalışma yaşamını nasıl etkilediğini merak ediyorum. Şimdiye dek çalıştığınız işyerleri bu gerçekliği gözeten koşulları yaratıyor muydu? Kreş var mıydı mesela çalıştığı yerlerde? Çalışma saatleri konulurken, bu durum gözetiliyor muydu?
“Şu anda kendi işimde çalışıyorum ve çalışma saatlerimi kendim organize ediyorum. Bekar anne olduktan sonra çok kısa bir süre bir işyerinde çalıştım, hatta çalıştığım kişi de bir bekar anneydi. Bekar anne bir işverenle çalıştığımda dahi, bekar anne olduğum gözetilmedi, çünkü farkında değil. İşverenler çoğunlukla farkında olmuyor, bilmek de istemiyor; burada iş aslında yine bekar anneye düşüyor. Bekar anneler kendi durumlarını gizliyorlar, işini kaybetmekten korktuğu için. İşverenlere durumu fark ettirmesi gereken yine bekar anne oluyor. Ben bir bekar anneyim ve benim yaşam koşullarım diğerlerinden daha farklı diye, yüksek sesle söyleyebilmesi gerekiyor. Asıl sorun ne biliyor musunuz? Biz toplum olarak bu kavramla yeni tanışıyoruz.”
“Çocuğundan da boşanan babalar da var, özverili olanlar da”
Bekar annelerin ağırlıklı kısmı boşanan kadınlardan oluşuyor. Boşanmanın ardından erkeklerin çocuk bakımına ne kadar dahil olduğunu, nafaka konusuna ne denli sadık kaldıklarını soruyoruz. “Bu çok özel bir durum, yani kişiden kişiye çok değişkenlik gösteriyor” diyor Serap ve devam ediyor:
“Boşandıktan sonra çocuklarından boşanan babalar olduğu gibi, bir anne gibi çocukla iletişim kuran babalar da var. Elbette ki çoğunluğun içinde çok az bir baba kitlesi böyle ama yine de genelleme yapmak istemem.”
“Benim yetişememe gibi bir lüksüm yok”
Henüz 30 yaşında, genç bir kadın Çağla[3]. Beş yaşında bir kızı olan bekar bir anne. Bir dış ticaret şirketinde çalışıyor. Onunla da bekar anneliği konuştuk.
“Bekar anne olmanın olumlu yönleri olduğu kadar zorlayıcı tarafları var tabii ki. Benim kızımın babası kontrolcüdür; çocuk yedi mi, içti mi, giydi mi, üstü kirlendi mi… Bunları çok kontrol altında tutmak ister. Ben bu konularda daha rahat bir yapıya sahip olduğumdan bekar anne olmamın en olumlu tarafı, bu diyebilirim, kızım benimle yaşadığı için herhangi bir yönlendirme ya da baskı olmadan, kızım ve ben nasıl istersek o şekilde sürdürebiliyoruz hayatımızı.”
“Tabii bunların yanında zorlandığım durumlar da olabiliyor. Çalışan bir bekar anne olarak kızımın her türlü ihtiyacına koşmak zorundayım. Babası mesafe olarak bize uzak olduğundan, istediğimiz her an yanımızda olamayabiliyor. Onun yetişemediği her türlü soruna ben yetişmek zorundayım, benim yetişememe gibi bir lüksüm maalesef ki yok. Çünkü kızım benimle yaşıyor, sorumluluğun büyük bir kısmı bende. Bu sebepten iyi ya da kötü her sorununa en önde koşması gereken kişi ben olmak zorunda kalıyorum ve bu zaman zaman zorlayıcı ve yıpratıcı olabiliyor. Duygusal travmalarıyla baş edebilmek, okuluna yetişebilmek, babadan ayrı olduğundan onu özlediği her an bu özlemi anneyle giderebilmesini sağlayabilmek oldukça zor.”
“Kendine vakit ayırabilmek çok önemli”
Çocuğunun, babası açısından şanslı olduğunu düşünüyor ve bu durumun kendi hayatını da rahatlatan bir etkisi olduğundan söz ediyor Çağla. “Kızım hafta içi benimle hafta sonu babasıyla kalıyor. Kızının her türlü ihtiyacını karşılayabilen bir baba, bu konuda çok şanslıyım, diyebilirim. Hafta sonu babada kaldığından ben kendi ihtiyaçlarımı rahat giderebiliyorum. Kendime vakit ayırabiliyorum.”
Çağla yine de bekar anne olmanın, evli bir anneye göre daha fazla sorumluluk gerektirdiğini düşünüyor. “Velayet bende olduğundan, baba her ne kadar ilgili ve istekli olsa da, her zaman sorumluluk önce bende olmuş oluyor ve bu insanı yorabiliyor, fiziksel ya da ruhsal olarak. Bu sebepten insanın kendine vakit ayırabilmesi bu konudaki en önemli nokta diyebilirim.”
Çağla çalıştığı işyeri tarafından desteklendiğini, örneğin çocuğunun servis saatinin önemsendiğini, izin konusunda kolaylıklar sağlandığını söylüyor ve “işyerlerinin, bekar annelerin çalışma hayatında yer alabilmesi için bekar anneleri bu tür konularda desteklemesi gerekiyor” diyor.
“Hastayken bile çalışmak zorundayım”
Özden ise Çağla kadar şanslı bir bekar anne değil. Beş senedir, haftanın altı günü, uzun saatler boyunca bir çocuk psikolog kliniğinde danışma olarak çalışan Özden hem çocuğunun babası hem de işyeri bakımından tam aksi koşullarda yaşıyor. Çocuğun babasının, kendisinden boşandıktan sonra çocuğundan da boşandığını söylüyor.
Bekar anne olmak üzerine sohbet etmek istediğimi söylediğimde, buna çok sevinse ve yaşadıklarını paylaşmak istese de uzun çalışma saatleri ve evde bitmek bilmeyen misafirleri nedeniyle asla zaman bulamadığından bahsetti Özden. Üzerine bir de hastalık eklenmesine rağmen çalışmaya devam etmek zorunda olan Özden, “lütfen bunları yazar mısın” dedi.
“Çocuğum var, diye bana uygun çalışma saatleri mi? Şu an akşamın 9’u ve ben yoldayım, eve bile varmadım. Gözlerimi açamıyorum. Evde dokuz misafir beni bekliyor. Ve yarın sabah erkenden bu halde tekrar işe gitmem gerekiyor. Gerisini sen düşün.”
[1] https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Kadin-2022-49668
2022 yılında yayımlanan 2021 verilerinde “ev işlerinin cinsiyete göre incelenmesi”ne yer verilirken, 2023 yılında yayımlanan 2022 verilerinde bu bilgiye yer verilmemiştir.
[2] https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Statistics-on-Family-2022-49683
[3] Çağla ve Özden kadınların gerçek isimleri değil.