Polonez işçilerinin sendikal örgütlenme özgürlüğü gasp edileli 70. güne yaklaştı. Kod 46 ile işten atıldıkları günden bu yana fabrika önünde işe iadelerinin sağlanması ve TİS görüşmelerinin başlaması talebiyle direnişe geçen işçiler Tek Gıda-İş Sendikası’yla birlikte pek çok eylem yaptılar. Ürdün sermayeli bir şirket olan Polonez’deki kötü çalışma koşulları, düşük ücretler, mobbing ve sendika düşmanlığını teşhir ettiler. İşçilerin yaptığı eylemler kimi zaman başta kaymakamlık ve müftü olmak üzere kamu yöneticileri ve çalışanları eliyle, kimi zaman gözaltı saldırılarıyla engellenmeye çalışıldı. Kadın işçilerin en önde olduğu bu eylemliliklere dönük müdahalelerde işçiler ve sendika yöneticileri yaralanıp hastanede tedavi görürken Polonez patronu yasa dışı bir şekilde yevmiyeli işçi çalıştırıp işgücü açığını kapatmaya çalıştı/çalışıyor. Hem halk sağlığı hem de hala içerde çalışan işçilerin güvenliğini tehlikeye atmakta beis görmüyor.
Direniş kırıcılığına denk düşen yevmiyeli işçi çalıştırılmasını engellemeye çalışan işçilerin, altında nefes aldıkları ağaçları dahi katleden Polonez patronu engelleyici bir yaptırımla karşılaşmadan üretime devam ediyor. Her ne kadar direnişin basında geniş yer bulması üzerine Çalışma Bakanlığı tarafından ceza kesilmiş de olsa Polonez Et fabrikası Çatalca’da üretime devam ediyor. Kapı önünde direnen kadın işçiler de bize çağrı yapıyor. Daha çok dayanışma ve ortak mücadeleye ihtiyacı hatırlatan Polonez işçisi kadınların çağrısını aldık. Kadın örgütleri ve feministlere bir de biz ileterek yapılabilecekleri tartışmak istedik. Boykot eylemliliği yapılması hemen herkesin ortak fikri.
“Direnişi yerinde güçlendirmek önemli”
Rüya Kurtuluş – Kadın Savunması
Son günlerde polis saldırısı karşısında kadın işçilerin direnişi ile de öne çıkan güçlü bir direniş ve etrafındaki toplumsal destek arttıkça işçilerin taleplerini kazanacaklarını düşünüyorum. Erdoğan bu rejimi sermayeye dikensiz gül bahçesi vaat ederek kurdu. Örgütlenme ve grev hakkı yasaklanarak kölelik koşullarında ve güvencesiz çalışma işçilere dayatılıyor. Ama Polonez fabrikasında olduğu gibi işçiler sendikalarda örgütleniyor ve haklarını arıyor. İşten çıkarma hele de kod 46 gibi işçilerin daha sonraki çalışma hayatını da etkileyecek yöntemleri patronlar fazlasıyla kullanmaya başladı. Ancak işçiler bunu kabul etmeyerek direnişe geçiyor. Bugün Türkiye’nin birçok yerinde işçi direnişleri var. Bize de bu direnişleri desteklemek ve güçlendirmek düşüyor.
Feminist hareket olarak işçi direnişlerinde hem direnişi güçlendirmek hem de kadın işçilerin çalışma koşullarını ve hatta direnişteki koşullarını öne çıkarmak ve kazanım sağlayabilmek için çeşitli biçimlerde dayanışmalar kurmaya çalışıyoruz. Polonez direnişi konusunda kabullenelim ki biraz geç kaldık. Polisin şiddetli saldırısı ve tehdidi karşısında geri adım atmayıp, “o markayı biz yarattık” diye haykıran kadınların yanında olmamız gerekiyor. Bunun için dayanışma ziyaretleriyle, işçilere yalnız olmadıklarını söyleyerek direnişi yerinde güçlendirmek önemli. “Böyle hak aranmaz” diyen müftüye de işçileri çocuklarının geleceğiyle tehdit eden emniyet müdürüne de Polonez’de direnen işçilerin yanlarında güçlü bir toplumsal destek olduğunu, feministlerin olduğunu göstermeliyiz. Bunun dışında daha önce de deneyimlediğimiz sermaye grubunun bağlantılarını, PR çalışmalarını, ürünlerini hedef alan çalışmalar yapabiliriz.
Boykot da etkili bir yöntem. Yapılabilir. Bildiğim kadarıyla Polonez şarküteri ürünleri üretiyor ve yurt dışı ortaklıkları olan bir şirket. Dolayısıyla insanların her gün girdiği marketlerde karşımıza çıkan ürünler bunlar. Bu ürünleri tüketmeme çağrısı yapmak, ürün etiketlerinin üzerine Polonez işçilerinin direnişte olduğunu anlatan etkili görseller yapıştırmak, direniş alanını doğrudan desteklemenin dışında yaygın olarak bütün her yerde yapabileceğimiz çalışmalar. Sermaye kârına kâr katarken işçilerin ücretlerinin erimesi, çalışma koşullarının ağırlaşması, örgütlenme haklarının gasp edilmesi vb. kabul etmemeliyiz.
“Kadın işçileri yalnız bırakmayalım”
Esra Özen – TİP Çatalca Örgütü
Kadınlarda inanılmaz bir inat ve irade var. Kadınlar daha önce örgütlülük yaşamamışlar. Kadınlarda bir aydınlanma oluştu. İşçi sınıfının neler çektiğini daha iyi anladılar. İdeolojik bir değişime uğradılar. Daha öncesinde hep milliyetçi ve muhafazakâr kısımdaydılar. Eylemleri gördüklerine şey diyorlarmış, “Ne dertleri var gitsinler yeni iş bulsunlar.” Şimdi kendi başına geldiğinde daha iyi anladılar. İşçi sınıfına bakışları değişti. Bize şey diyorlar; “İşe geri alınsak bile eylem olduğunda bizi arayın her eyleme geleceğiz.” Polonez direnişi kadın direnişi. Kadının iradesiyle oluyor. TİP’li kadınlar olarak şunu yaptık; Kadınların hepsi üreticiydi. Üretimden düşmemek adına küçük el işleri, çanta yapma, takı yapma gibi organizasyonlar yaptık. Eylem alanında tarhana yaptık. Kadın örgütleri, kadınların üretkenliklerini artıracak bir şeyler koymalıdır. Boykot şu aşamada çok önemli. Sadece Polonez işçisi için değil halk sağlığı için de boykot istiyoruz. Çünkü içeride çalışan işçi günü birlik çalışan işçi, sağlık raporu olmayan eğitimsiz işçiler. Her gün buradayım. Polonez işçisini yalnız bırakmalıyım burada çok büyük bir irade ve inat var. Kadın emeğinin yok sayılmasına karşı inat var. Kadınlar o kadar bilinçlendiler ki birkaç kadın arkadaşımızın ATM kartı eşlerindeymiş. Şimdi kartlarını ellerine aldılar. “Bu benim emeğim bu kart bende duracak” diyorlar. 62 günde çok şey öğrendim, kitaplarda öğrenemeyeceğim şeyler öğrendim. Hep beraber öğrendik. Kadın örgütlerine çağrımız; alanlara gelsinler, Polonez işçisi kadınları yalnız bırakmasınlar. Bir çay kahve içsinler, kadınlara güç versinler.
Polonez işçileri Figen ve Senem
Kadın örgütlerinden yanımızda olmalarını istiyoruz. Bize destek olsunlar. Sesimize ses olsunlar. Bizleri yalnız bırakmasınlar. Kadın emeğini yok sayan Polonez fabrikasının ürünlerini marketlerden almasınlar. Boykot etsinler.
“Tüketimden gelen gücü kullanalım”
Sevda Erkılınç – Yeni Demokrat Kadın
Yaz başından bu yana özellikle işçi sınıfı içerisinde ciddi bir hareketlenme kendini göstermiş durumda. İşçilerin kabaran öfkesi içinde kadınların aldığı rol ise çok daha ciddi bir şekilde öne çıkmaktadır.
Polonez işçilerinin de haklarına dönük saldırılara karşı direnişi iki ayı geçti. Benzer direnişler biliyorsunuz Antep ve çevresinde, Ege ve Marmara’da organize sanayi bölgelerinde yapıldı ve halen devam ediyor. İşçilerin üretimden gelen gücü grev ve direnişlerle öne çıkmaktadır. Tarım-Sen üyesi bahçe üreticisi kadın işçiler de benzer şekilde Polonez direnişi gibi ülkenin gündemine oturmuştu.
Polonez direnişi bahsettiğimiz kabaran öfkenin içinde kadın işçilerin direngen, inatçı ve kararlı duruşu ile öne çıkmaktadır.
Elbette ki sendikanın bu tablo için de mücadeleci olması oldukça önemlidir. Polonez direnişi özelinde de baktığımız zaman çoğunluğu köylü olan kadınların direnişi omuzlamış olması ve bahsettiğimiz direngenliği direnişte sonuna kadar ortaya koyması, kadın işçinin gücünün nasıl hayat bulduğunu göstermektedir. Bu anlamıyla aslında yoğun bir şekilde saldırıya uğramaları işçi sınıfı içindeki kabaran öfkeden ve bu öfke içinde kadınların aldığı rolden duyulan korkunun bir sonucudur. Patriyarkal sistem “tehlikenin” farkındadır. Bu güdü ile saldırıların dozajı ters kelepçe vb. ile artırılmaktadır.
Polenez direnişi önemli oranda yaz sürecine geldiği için biz ve birçok kadın örgütü açısından çok fazla gündemleştirilemedi maalesef. Ama Polonez direnişçisi kadınların talepleri doğrultusunda bulunduğumuz yerde boykot da dahil olmak üzere dayanışma eylemleri örgütlemek, patronun başka fabrikaları varsa orada eylem yapmak, büyük zincir marketlerde boykot çağrısı yapmak kadın örgütlerinin yapabileceği eylemler olarak öne çıkabilir. Bizler Polonez direnişine fiziki olarak da yakın olan Esenyurt’ta oradaki kadın platformu ile bu söylediklerim çerçevesinde harekete geçtik.
Dayanışma ziyareti, halkın daha fazla haberinin olmasını sağlayan eylem biçimleri için tartışmalar ve planlamalar başladı. Boykot bu eylemler içerisinde patronları sıkıştıran bir eylem biçimi olarak sık sık başvurulan bir yerde duruyor. Orada çalışan işçilerin ve kadın işçilerin yaşadığı her türlü şiddet biçimini de teşhir eden bir yan oluyor. Son dönemde halkın “tüketimden” gelen gücünü kullanması şeklinde de ifade edilen boykot, direnişçi işçilerin ve sendikasının da talebi ise güçlü ve etkili bir dönüş de alıyor.
Bizler de bulunduğumuz her yerde yapılacak tüm dayanışma veya boykot eylemlerinin bir parçası olacağız. Kadın işçinin mücadelesi ve aynı zamanda sesi olmak, verdiğimiz mücadelemiz bir gereğidir.
“Dayanışmayı birleştirelim”
Sosyalist Kadın Meclisleri
Çoğu kadın yüzlerce işçi sırf sendikaya üye oldukları için işten atıldılar. İşçilere asgari ücret bile reva görülmüyor. Her ay maaşlarından 2 ya da 3 bin kesinti yapılıyor. Her gün emeklerine çöken, sendikalı oldukları için işten atan patrona, patronu koruyup kollayan kaymakamlıktan valiliğe sermayenin havariliğini yapan polis ordusuna meydan okuyorlar. Hakkını arayanın zor ile teslim alınmaya çalışıldığı yerde insanca bir ücret ve örgütlenme özgürlüğünü savunan işçiler direnişi dayanışmayı ve birleşenin kazanacağını an be an tekrar hatırlatıyor.
Daha önce de belirttiğim gibi bu fabrikada sefalet ücretiyle çalışanların çoğu kadın. Kaburgası kırılan, kolu kırılan, emniyet müdürü tarafından türlü tehditler alan işçilerin güçlü bir dayanışmaya ihtiyacı var. Tekil tekil irili ufaklı birçok yerde işçi direnişleri var. Bu direnişlerin kalıcı bir kazanıma dönmesinin yolu ise sermayenin saldırılarını birleşik bir emek cephesini örgütleyerek göğüsleyebilmek ve talepleri, direnişleri ortaklaştırmak. Polonez fabrikasında çalışan işçilerin karşısına dikilen sermaye devletinin tüm muhatap kurumlarını hedefe oturtmak ve bugün haklı talepleri etrafında direnenlerin sesini duyurmak gerekiyor. Direnişi sadece Polonez fabrikası önünden ibaret görmemek, tüm haktan yana herkesi 81 ilde bulunan tüm Polonez ürünlerini boykot etmeye çağırmak kadın örgütlerinin görevlerinden biri.
Günümüzde bir grev ve direnişin kazanılmasında dayanışma gruplarının, kadın dayanışmasının önemini gören ve deneyimleyen Kadınİşçi, tüm kadınları Polonez’de direnen kadınların ve orada yükseltilmesi gereken kadın taleplerinin görünür hale gelmesi için dayanışmaya çağırıyor.