Dominik Cumhuriyeti’nde, Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden Patria, Minerva ve María Teresa Mirabal’ın, rejimin polisleri tarafından katledilmesinin üzerinden 65 yıl geçti. Ertesi yıl, üç kız kardeşin kurucusu olduğu Clandestine Hareketi’nin de dahil olduğu bir mücadele sonucunda diktatörlük yıkıldı. Mirabal kardeşler bize mücadeleleriyle, hiçbir baskı rejiminin sonsuza kadar sürmeyeceği umudunu verirken, 1999 yılında Birleşmiş Milletler’in, onların öldürüldüğü 25 Kasım gününü 25 Kasım gününü Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü ilan etmesiyle mücadelemizde bir sıçramaya da sebep oldular.
Erkek şiddetinin her alanda yükseldiği bugün ve bu coğrafyada kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları koruyan İstanbul Sözleşlemesi’nden çıkıldığı gibi, mevcut yasalar da işletilmemekte, kurumlar baskı görmekte, yargıda erkeklerin adeta sırtı sıvazlanmaktadır.
Güvenli ve güvenceli iş yerleri
Eğitimden mahrum bırakılmak, evde boğaz tokluğuna çalışmak zorunda kalmak ve her türden gelenekle desteklenen ekonomik şiddet, istihdama ulaşabilmiş kadınları da eşdeğerde işe eşit ücret alamadan, erkeklerden daha ağır koşullarda, güvencesiz, güvensiz, patron temsilcilerinin ve sık sık da iş arkadaşlarının psikolojik, cinsel, fiziksel şiddeti altında çalışmak zorunda bırakıyor.
Kadınların yükselen eşitlik ve özgür bir hayat talepleri, aile içinde şiddetle karşılaşıyor. Kadınların evli oldukları veya flört ettikleri erkekler tarafından katledilmesi, bu cinayetleri olağanlaştırılacak sayılara ulaşıyor, cinayetle sonuçlanmayan şiddet, olağan sayıldığı gibi, erkeklerin değil, kadınların sorumluluğu gibi gösteriliyor. Sanal dünyada örgütlenmiş erkeklerin dijital şiddeti hem tek tek kadınları hem de kadınların özgürlüğünü ve eşitlik fikrini hedef alıyor.
Aile Yılı adı altında söylenenlere baktığımızda kadınların evde, işyerinde, sokakta, sanal dünyada ve akla gelebilecek her alanda yükselen şiddetle sindirilmesini, aile içinde ücretsiz emek sarfederek, her türden baskı ve aşağılanmaya razı gelerek yaşamasını, ücretli çalıştığında da ücretine ailesindeki erkeklerin el koymasını, alabildikleri ücretin bağımsız bir hayat sağlayacak düzeyde olmamasını desteklediğini görüyoruz. Mücadelemiz yükseldikçe baskı artıyor, buna teslim olmayacağız. Emeğimizi, özgürlüğümüzü, hayatlarımızı savunacak, her cinayetin adaletle sonuçlanması için mücadele edecek, kaybettiğimiz her kadının adını isyan bayrağımıza yazacağız.
25 Kasım günü Türkiye’nin her yerinde, bize dar edilen sokaklarda şiddete karşı sesimizi yükselteceğiz. O sokaklar bizim, o sokaklarda şiddetle karşılaşmadan dolaşabileceğimiz, evlerimizin güvenli, işyerlerimizin güvenceli ve güvenli ücretlerimizin, çalışma koşullarımızın insana yakışır olacağı bir gelecek için mücadelemizi yükselteceğiz.
Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org