kreş

Yoğun bakım birimleri hepimizin, sevdiklerimizin yaşayabileceği önemli bir sağlık sorununda en kritik sağlık hizmetini aldığımız birimler. Ancak buralarda çalışan hemşireler üzerlerindeki, aslında kurallara aykırı olan fazla çalışma baskısına, bunun yarattığı tükenmişliğe karşı hemen her yerde kavga vermek zorunda kalıyor. Kayseri ve İstanbul’daki iki şehir hastanesinden yoğun bakım hemşireleri Aynur Gürcan ve Diren Doğan ile konuştuk 
İktidar, son yıllarda “tasarruf” bahanesiyle kamu kreşlerinin büyük çoğunluğunu kapattı. Buna karşı büyük bir itiraz ve tepki yükselince, yeni bir uygulama gündeme geldi: bazı mahallelerde bir ev seçilip kreşe çevrildi, o evin sahibi sadece beş günlük bir bakıcı eğitiminin adından “komşu anne” oluverdi. Peki, Aile Bakanlığı’nın görevlendirdiği bu komşu dadıların evinde çocukların bakımı ne kadar sağlıklı? “Komşu Anne” sistemini sendikacılarla konuştuk
Metal iş kolu sendikaları ile MESS arasında başlayan TİS görüşmelerine dair Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Ezgi ve Çiğdem ile konuştuk. “Bizim sektörde kadınların robot misali çalışması isteniyor” diyen işçiler TİS’e dair taleplerini anlattı
Kamu emekçilerinin hükümetin zam teklifine karşı İstanbul Kadıköy’deki eyleminde konuştuğumuz kadınlar emeklerinin değersizleştirildiğini, geçinemediklerini belirterek tepkilerini dile getirdiler. İşyerlerinde yaşanan toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılıkların da giderilmesi gerektiğine vurgu yapan kadın çalışanlar, sendikaların ortak eylem yapmasını olumlu buluyorlar.
Aralık Feminist Kollektif’ten Feride Eralp TİS masasına erkeklerin erkeklerle oturup müzakere ettiğini vurguladıktan sonra “Bu müzakerelerde de kadınların çalışma hayatında daha eşit biçimde yer alabilmesine dair tedbirler üzerine konuşulmaması pek şaşırtıcı olmuyor. Halbuki pek çok hak, feminist bir bakış açısıyla tartışma konusu haline getirilebilir.” diyor.
Büro çalışanı kadınlar işyerlerinde en acil ihtiyacın kreş olduğu noktasında birleşiyorlar. Aile yılı politikalarının kadınların omuzuna yüklendiği vurgusunu yapan kadınlar “bakıcı” rolünü de reddederek “Annelik izni” değil “ebeveyn izni” istiyorlar.
NEET kadınlar ihtiyaçlarını erteliyorlar, sosyalleşmeyi erteliyorlar, sağlığı erteliyorlar, hatta kendilerinden vazgeçiyorlar. Yalnızlaşıyorlar, küçülüyorlar ve görünmezleşiyorlar. İstihdama katılmak için çabalıyorlar olmadıkça “hayalet gibi hissediyorlar.”
Yerel yönetim emekçileri tarafından yayınlanan “kadın” adlı bir dergi…  Bir kolektif tarafından çıkarılan Tüm Bel-Sen’in bu dergisi, belediyelerde çalışan kadınların gündemi açısından farklı bir perspektife sahip. Sendikanın Merkez Kadın Sekreteri Deniz Öztekin, “Şubelerimize dergiye yazmaları için çağrıda bulunduk” diyor. Kadın emeğinin dergide var olmasının öneminden söz ediyor.
“Üç çocuk doğurana memur olabilme” olanağını dile getirenlere, kamu çalışanı kadınlar oldukça tepkili. Yapı Yol-Sen’den Havva’nın yorumuna kulak veriyoruz; “Doğurduğu için kadına verileceği söylenen o ‘ayrıcalıklar’a dikkatli yaklaşmak gerekiyor. Bedeni ve yaşamı tahakküm altına alma çabaları bütün bunlar. Kadını tamamen eve hapsetme niyetiyle ‘kutsal aile’ yapılanması adına atılan bir adımdan başka bir şey değil”.
600 bini aşkın çalışanı ilgilendiren kamu toplu sözleşmelerinin üçüncü toplantısı da yapıldı. Kadın işçilerin talepleri Hak-İş ve Türk-İş’in sunduğu ortak teklife hiçbir şekilde yansıtılmadı.  İki hastane çalışanı, Sağlık-İş Sendikası İstanbul Şube Başkanı Nedime Mutlu Yıldırım ve Gaziantep milletvekili Sevda Karaca ile konuştuk.
İşçi veya ev emekçisi bütün kadınların maruz bırakıldığı sorunlara son günlerde bir yenisi eklendi. İktidar “normal doğurun” diyor! İşçi Bayramı’nda binlerce kadın işçi, ‘adil ücret’ için yürüyecek. Ancak şiddetsiz ve tacizsiz işyeri koşulları da kadınlar için ücret talebi kadar önemli. Sendikacı kadınlar, emekçilerin taleplerini Kadın İşçi’ye anlattılar. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Kadın işçiler, ev içinde ücretsiz, ev dışında düşük ücretlerle güvencesiz koşulların içindeler. ‘Aile yılı’, ‘normal doğum’, ‘esnek çalışma’ gibi ifadelerle kadın düşmanı söylemlere her gün bir yenisini ekliyorlar” yorumuyla tepkisini dile getiriyor.
Belediyelere yönelik operasyonların ardından sistemle uzun zamandır derdi olan herkes sokaklara döküldü. Saraçhane’ye gidenler arasında feministler de vardı. “Feministler olarak bir kişi, bir partiden öte seçme hakkımız gasp edildiği için sokaklardayız” diyen feministler, cinsiyetçiliğe, ırkçılığa, homofobiye, transfobiye, göçmen düşmanlığına, türcülüğe, nefret söylemlerine geçit verilmeyen bir mücadeleyi nasıl oluşturabileceğimize kafa yormamız gerektiğini, belirtiyorlar.
istanbul belediyeleri ile iktidar arasında kreş tartışmaları sürüyor. kreş, kadın kurtuluş hareketi açısından çok önemli bir talep ve kazanım güçlü bir kampanyayı hak ediyor. bu kampanya taleplerini, farklı yaşamlar süren kadınların tamamının ihtiyaçlarını bir araya getirerek oluşturabilir. forumlar bunun aracı olabilir.
Tüm Bel-Sen Tuzla Belediyesi’nde ilk defa toplu sözleşme imzaladı. İlk sözleşmede ücretsiz HPV aşısı, regl izni, emzirme odası, mobbing kurulu oluşturulması, doğum izninin ücretli olarak 8 hafta daha artırılması, 8 Mart idari izni gibi mücadele ile kazanılmış pek çok hak yer aldı.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!