Mersin Serbest Bölge, Türkiye’nin ilk serbest bölgesi olma özelliğini taşır ve 1988 yılından beri faaliyettedir. Ve her yıl kârına kâr ekleyerek ticaret hacmini ve istihdam alanını geliştirmiştir. 2023 yılının ilk üç ayındaki ticaret hacminde yaşanan düşüş, hepimizi tedirgin etse de (!) Kasım ayında Mersin Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş. (MESBAŞ) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Avcı’nın yaptığı açıklamalar yüreğimize su serpti!1 Avcı, bu yılın sonuna dek gerçekleşecek ticaret hacminin 4 milyar doları aşacağını açıkladı. Keza oldukça başarılı (!) geçen 2022 yılında ticaret hacmi, 4 milyar doları bulmuştu. Dolayısıyla kötü başlayan bu yılda, ticaret hacminin 4 milyar doları aşmasına sevinmeyelim de ne yapalım!
Objektifimizi patronların açıklamasından, bu ticaret hacminin esas yaratıcısı olan ve burada istihdam edilen 10 binden fazla işçiye çevirdiğimizde “sevincimiz kursağımızda kalıyor”. Örneğin, “başarılı” geçtiği söylenen 2022 yılında serbest bölge içinde yer alan birçok tekstil firması kapanmış, işçiler işsiz kalarak ve maaşlarını alamayarak bu süreçte mağdur edilmişlerdi. Bunlardan biri olan DH Tekstil’de işçiler üç ay maaşları ödenmeden aralıksız çalıştırılmış, ancak firma patronu işçilerin tüm sorularını ve beklentilerini yanıtsız bırakarak atölyeyi kapatmış ve işçiler bu yüzden defalarca eylem yapmıştı. Bu eylemlerden birinde konuşan bir işçi, “Bayramı bize zehrettiler. Çoluk çocuğun yüzüne bakamadık. Ayakkabı bile alamadık çocuklara. Misafir bile kabul edemedik” diyordu.2
“Zara, Mersin Serbest Bölgesi’ne yoğunlaşıyor”
Bir işçi servisine denk gelip denetimden geçmeden girdiğimiz serbest bölgenin kısımlarını gezerken bu bilgileri yeni öğrenmiştim. Molaya çıkan işçilerin kendi yarattıkları bu ticaret hacminden haberi var mıdır, diye düşünmeden edemedim.
İlk olarak bir tanıdık aracılığıyla iletişim kurduğum bir tekstil atölyesine gittim. Burada ilk sohbetler, bu atölyenin kim için çalıştığı ve kaç işçinin burada istihdam edildiği idi. Konuştuğumuz yetkililer (asla isimlerinin geçmesini istemiyorlar), atölyenin son birkaç yıldır Zara için çalışmaya başladığını ve Zara’nın serbest bölgedeki birçok firma ile iş sözleşmeleri yaptığını söylediler. Bangladeş’te tekstil işçilerinin eylemlerinden bahsettiğimde de Zara’nın o bölgelerden çekildiğini ve Mersin Serbest Bölgesi’ni daha ağırlıklı olarak tercih etmeye başladığını anlattılar.
Bunun etkilerinin neler olduğunu sordum. Onlar da Zara’nın çalışma ilkelerinin sıkı olduğuna, özellikle kadın istihdamını önemsediğine dikkat çektiler ve kendilerinin de atölyede buna önem verdiğini anlattılar. “Sigortasız asla işçi çalıştırmaya izin vermiyorlardı”, “işin aslı, çalışmak isteyen işçi için her yerde ekmek vardı”, “kadın işçilere dönük taciz asla yaşanmıyordu”, “Zara’yla çalışmaya devam ettikçe, serbest bölge içerisindeki kimi atölyeler gibi kapıya kilit vurma şansı yoktu”; “Sendika mı? Ona ise hiç gerek yoktu”!3
Peki, atölyede çalışmaya devam eden ve bir araya geldiğinde serbest bölge yöneticilerinin övündüğü 4 milyar dolarlık ticaret hacmini yaratan işçiler açısından durum böyle miydi? Geçtiğimiz hafta yayınlanan Mersin Serbest Bölgesi’nden bir kadın tekstil işçisinin anlattıkları, pek de yöneticilerin anlattıkları ile uyuşmuyordu. Bunu daha önceki haberimizde dile getirmiştik.4 Sohbet ettiğimiz diğer bir kadın işçi olan Menekşe’ye kulak verdiğimizde de benzer ifadelerle karşılaştık.
“Sigortasız geçen yıllardaki emeklerimin boşa gittiğini düşünüyorum”
1968 doğumlu olan Menekşe, Adana’nın bir köyünde, çok çocuklu bir ailenin çok sayıdaki kızlarından biridir. “Bizim hayatımız hep çalışmakla geçti be kızım” diyor Menekşe. Henüz çocuk yaşlarda iken hayvan gütmeye gider, hayvan sağar, besicilik yaparmış . “14 yaşında pamuğa gitmeye başladım. Ama inan olsun, bir kez bile çalıştığımın parasını kendim almamışımdır. Babaya verilirdi bizde.”
“Sonra evlendim. Bir oğlum, bir de kızım oldu. Kızım biraz büyüyüp liseye başlayınca, artık tek maaş yetmez oldu bize. Ben de çalışmaya başladım. O zamanlar lokantaların mutfağında bulaşıkçılık yaptım, yemek yaptım. Sigortasız çalışıyordum, günlük yevmiye alıyordum. Tabii o zamanlar düşüktü yevmiyeler. Ama diyelim 40 lira yevmiye alıyorsun ama 10 lira ile de pazara çıkabiliyorsun. Şimdiki gibi değil. Bereketliydi paramız o zaman. Şimdi 200-250 lira ile pazara çık, hiçbir şey alamazsın.”
Ailesiyle birlikte yaklaşık on yıl önce Adana’dan Mersin’e taşınıyorlar. Buraya gelir gelmez yeniden lokantada çalışmaya başlıyor Menekşe. Sonra bir şirketin yemeklerini yapmaya başlıyor. Mersin’e gelişlerinden iki yıl sonra serbest bölge diye bir yer olduğunu öğreniyor ve burada tekstilde çalışmaya başlıyor: “İyi ki de burayı öğrenmişim. En azından sigortam oldu. Şimdiye kadar hiç sigortam olmamıştı. Olsaydı şu an emekliydim. Ben çocukluğumdan, gençliğimden beri çalışıyorum ama sigortasız. İlk sigorta girişim 2017’de. Düşünsene 49 yaşında, ilk kez sigortalı oluyorum. Sigortalı olunca, şimdiye kadarki emeklerimin hep boşa gittiğini düşündüm. Şimdiye emekliliğim dolmuştu.”
“Çalışırken yemeğimi falan kafamda tasarlıyorum”
Menekşe, daha önce çalıştığı yerde işten çıkarılıyor ve yaşından kaynaklı bir süre iş bulamıyor. Bunun üzerine bir tanıdığı aracılığıyla şu an çalıştığı atölyede işe giriyor. Şubat’tan bu yana da burada çalışıyor. İş bulabildiği için o kadar mutlu ki, çok sık mesaiye kalıyor olmak, onun için sıkıntı değil. Zaten aldığı asgari ücret bir şeye yetmiyor, fazla mesai ‘ekstra kazanç’ anlamına geliyor. “Asgari ücret, inan sadece kiraya gidiyor. Ben 10 bin lira kira veriyorum. Mesaiye kalmazsam ne yapacağım? Şeflere söylüyorum sürekli, ‘mesai varsa, beni de yazın’ diye. Ama yaşımdan kaynaklı çok mesaiye bırakmıyorlar sanırım.”
Peki hem fazla mesaiye kalıp hem de maaşının neredeyse tamamını kirasına verdiği evin işleri ne durumda? “Ben yapıyorum, kim yapacak başka?” diyor Menekşe. “Mecbur, mesai durumuma göre bir gün önce akşamdan yemeğimi yapıyorum. Çalışırken yemeğimi falan kafamda tasarlıyorum. Burada mesaiye kaldım, eve gideyim de dinleneyim yok bize anacım! Eve git, yemeği yap, biraz ortalığı toparla. İşim bitmiyor. Gündüz iş, akşam iş. Özel hayat diye bir şey kalmadı. Sadece çalışmak. Yaşamak, nefes almak için çalışıyorum. Haftada bir gün izin var. Bazen akşamları çamaşırları makineye atıyorum ama genelde izin gününe bırakıyorum. O gün böyle bir gezmeye gideyim, çarşıya çıkayım, kendim için bir aktivite yapayım yok! Ancak iş güç. Dün akşam mesela saat 24.00’dı hala işim bitmemişti. Arada, Allah razı olsun, üst kat komşum, ‘bana gel kahve içelim abla’ diyor, keyfimiz o kadar.”
1) www.mersinhaberci.com, 2 Kasım 2023 Perşembe
2) https://twitter.com/mersinobjektif/status/1686053999630336010
3) Sendikalar ile ilgili şunu eklemek isterim: Hem atölye yetkilileri hem de konuştuğumuz kimi kadın işçiler, Mersin Serbest Bölgesi’nde örgütlenme çalışması olmadığını ama kimi “küçük sendikaların” (kendi söylemleri) zaman zaman çalışma yaptığına ama bu sendikaların da çok “marjinal” davrandığına dikkat çektiler. Hem yöneticilerin hem işçilerin benzer ifadeler kullanması dikkat çekici bir konu.
5) Kadın işçinin isteği üzerine ismini farklı kullandık.
Ana Fotoğraf: Hakkari İl sesi Gazetesi