Kadının İnsan Hakları Derneği (KİH), Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ve Women on Web işbirliğiyle yürütülen Kürtaj Hakkım projesi kapsamında düzenlenen Uluslararası Kürtaj Mücadeleleri Konferansı, 11 Ekim 2025’te İstanbul Barosu Konferans Salonu’nda yapıldı.
Türkiye’de kürtaj hakkı üzerine düzenlenen ilk uluslararası feminist konferans olma özelliğini taşıyan etkinlik, Türkiye’den ve dünyadan feministleri bir araya getirerek kürtaj hakkının mevcut durumunu, mücadele pratiklerini ve küresel feminist dayanışmayı tartıştı.
Açılışta konuşan İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Ekin Baltaş, kürtaj hakkının hukuki güvence altına alınmasının önemini vurgularken; KİH’ten İrem Gerkuş, Türkiye’de yasal olmasına rağmen fiilen erişilemeyen kürtaj hakkının kadınların bedeni üzerindeki denetimi yeniden ürettiğini belirtti.
KİH ve Mor Çatı’nın 2021’de yayımladığı “Kadınların Üreme Sağlığı Hizmetleri ve Kürtaj Deneyimleri” araştırmasının bulguları da hatırlatıldı. Araştırma, kadınların kürtaj kararının kendilerine ait olduğunu düşündüklerini, ancak sağlık çalışanlarının ayrımcı yaklaşımlarının erişimi kısıtladığını ortaya koymuştu. Bu bulgular, Kürtaj Hakkım projesinin temelini oluşturarak kadınların doğru bilgiye ve güvenli hizmete erişimini güçlendirmeyi amaçlıyor.

“Yasal ama erişilemez”: Türkiye’den kürtaj deneyimi
Konferansın “Dünyadan Kürtaj Mücadeleleri” başlıklı ilk oturumunda Arjantin’den Fransa’ya, Türkiye’den Latin Amerika’ya uzanan deneyimler paylaşıldı.
Mor Çatı’dan Selime Büyükgöze, Türkiye’de 1983’ten bu yana kürtajın 10. haftaya kadar yasal olduğunu hatırlattı ancak uygulamadaki engellere dikkat çekti:
“Feministler olarak 2012’de kürtajın yasaklanmasının önüne geçtik. Ama o günden beri birçok devlet hastanesi isteğe bağlı kürtaj yapmıyor. Bazı illerde özel hastane dahi yok.”
Büyükgöze ayrıca, DSÖ’nün temel ilaç listesinde yer alan Mifepriston’un Türkiye’de hâlâ ruhsatlanmadığını, Misoprostol’ün de 2012’den beri kısıtlandığını hatırlatarak, “Kadınların bugün dünyanın pek çok yerinde kullandığı haplarla kürtaj yöntemine erişimi engelleniyor” dedi.
Dünyadan deneyimler: “100 binden fazla kadın, sıfır ölüm”
Arjantinli feminist Daniela Andreassi (Socorristas en Red), 2005’ten bu yana yürütülen “Yasal, güvenli ve ücretsiz kürtaj” kampanyasından bahsederek, “Toplam 100.160 kadınla yürüttüğümüz süreçte bir kadının bile hayatını kaybetmediğini söylemek istiyorum. %75’i haplarla kürtaj gerçekleştirdi” dedi.
Fransa’dan Veronique Sehier (Planning Familial) ise kürtajın anayasal hak olmasına rağmen fiilen erişimde sorunlar yaşandığını belirterek, “Kürtajı kriminalize etmeye çalışıyorlar ama kadınların hakları için mücadele sürmek zorunda” diye konuştu.
Medikal kürtaj ve teletıp: “Kürtajın geleceği”
Öğleden sonraki oturumda “Medikal Kürtaj ve Teletıp: Kürtaja Erişimin Neresinde?” sorusu tartışıldı.
Tunus’tan Selma Hajri, Moldova’dan Rodica Comendant ve Women on Web’den Veronica Fernandez, medikal kürtajın güvenli, erişilebilir ve kadınların özerkliğini güçlendiren bir yöntem olduğunu vurguladılar.
Comendant, teletıp hizmetlerinin kadınlara gizlilik, kolaylık ve güven sağladığını aktarırken; Fernandez, “Web sitelerimizin sansürü sadece savunuculuğu değil, sağlık hakkına erişimi de engelliyor — ama biz beden özerkliğimizi savunacağız” dedi.
Kürtaj hakkı: Sınır tanımayan bir dayanışma
Kapanış oturumunda feministler, kürtaj hakkı mücadelesinin yalnızca hukuki değil aynı zamanda bir dayanışma pratiği olduğunu vurguladı.
Kadınlar, kürtaj hakkına yönelik her müdahalenin “kadınların karar alma hakkına, yani özerkliğine yönelik patriyarkal bir saldırı” olduğunu belirterek, küresel feminist dayanışmanın zorunluluğuna dikkat çekti.
“Kürtaj hakkı için feminist mücadele sınır tanımıyor; çünkü bedenimiz, kararımız, yaşamımız.”
Uluslararası Kürtaj Mücadeleleri Konferansı Basın Bültenine buradan ulaşabilirsiniz.