“Taşeron öğretmen mi olur?”

Çankaya Belediyesi bir süredir “Çankaya Evleri” projesi ile ekonomik imkânı olmayan öğrencilere yönelik ücretsiz kurslar düzenliyor. Projede taşeron firmaya bağlı olarak çalışan çoğu kadın olan öğretmenlerin işine son verilmesi üzerine bir direniş örgütleyen Özel Okul Öğretmenleri Sendikası’ndan Betül Koca ve Sevinç* ile koşulları ve direnişi konuştuk.
Paylaş:

Çankaya Belediyesi, “Çankaya Evleri” projesi ile yaklaşık 4 yıldır ekonomik imkânı olmayan öğrencilere yönelik ücretsiz kurs hizmeti sağlıyor. Bu ücretsiz kurslarda çalışan ve çoğunluğu kadın olan öğretmenler ise taşeron bir firmaya bağlı şekilde belirli süreli iş sözleşmeleri ile çalışıyor. Sosyal belediyecilik anlayışı ile hareket ettiğini iddia eden belediye, öğretmenlere oldukça güvencesiz koşullar dayatıyor. Çankaya Belediyesi, yaz ortasında bu projeyi devam ettirmeyeceğini duyurmuş, bazı öğretmenlerin işine son vermiş. Daha sonra halktan gelen tepkiler üzerine projeyi devam ettirme kararı almış. Eylül ayında ise öğretmenler kendilerine dayatılan sözleşme koşullarını kabul etmediler ve bir direniş süreci başladı. Geçtiğimiz hafta belediye önünde yapılan eylemde ise öğretmenlere belediyenin özel güvenliği müdahale etti.

Çankaya Belediyesi’nde taşeron öğretmen olarak çalışmış ve bu süreçte işsiz kalmış, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üyesi olan Betül Koca ve Sevinç ile çalışma koşullarını ve direniş sürecini konuştuk.

Sürekli stres ve gelecek kaygısı

Betül, 34 yaşında. 8 yıldır Biyoloji öğretmenliği yapıyor. Hep özel okullarda ve kurslarda çalışmış. Bu özel kurumlardaki koşulları ve belirli süreli iş sözleşmesine tâbi olarak çalışmanın ne anlama geldiğini anlatarak başlıyor sözlerine:

“Belirli süreli iş sözleşmeleri bizi oldukça güvencesizliğe itiyor, sigortalarımıza sürekli girdi çıktı yapılıyor. Bu da aslında kıdem tazminatı hakkımızı engelliyor. Yaz aylarında ek iş aramak zorunda kalıyoruz…Her yıl sözleşmelerin yenilenmemesine dair bir kaygı oluyor. Her yıl yeni iş arayışlarına mecbur kalıyoruz. Aslında bir yaz tatili yapamıyoruz diyebilirim. Sürekli stres ve gelecek kaygısı ile baş başayız öğretmenler olarak.”

Betül, Çankaya Belediyesi’ndeki projede ise bir yıldır çalışıyormuş. Belediyenin bu eğitim hizmetini taşeron şirketler üzerinden yürütmesi, öğretmenlerin asgari ücret seviyesinde ücretlerle, 11 aylık iş sözleşmeleri ile herhangi bir güvenceye ve sosyal hakka sahip olmadan çalışması anlamına geliyor. Betül, yaşadıkları sorunlara dair sürekli belediye yönetimiyle görüştüklerini fakat bir muhatap bulamadıklarını anlatıyor:

“Biz hep asgari ücret düzeyinde ücretlerle çalışıyorduk. Önümüze part-time iş sözleşmeleri sunuyorlardı. Öğretmenin burada ne olduğu belli değil. MEB’e mi bağlı, işçi sözleşmesine mi bağlı, net değil. Özlük haklarına dair sorunları içerdeki arkadaşlarımız yıllardır sürekli dillendirmiş zaten. Bu sene artık bir birikme yaşandı artan yoksulluğun da etkisiyle. Belediye yetkilileri ile defalarca görüştük ama kulak üstüne yatıldı. Muhatabımız üst işveren belediye gözüküyor ama biz fiili eylemliliğe geçtiğimizde açıklamalarda ‘Sizin muhatabınız taşeron firma’ dediler. Ama bütün özlük hakları, öğretmenin sayısı, alacağı maaş, sigorta hepsi belediye belirleyerek ihaleye çıkıyor. Burada aslında öğretmeni muhatapsız bırakıyorlar, emeğimiz görünmezleşiyor, güvencesizliğe itiliyoruz.”

“Öğretmen emeği üzerinden bir gösteriş var”

Betül, öğretmenlerin güvencesiz koşulları ile belediye yönetiminin sosyal belediyecilik söylemlerinin çeliştiğini söylüyor ve “taşeron öğretmen mi olur?” diye soruyor:

“Yoksul çocuklara ders veriyoruz üzerinden aslında görünmeyen bir öğretmen emeği var. Öğretmen de yoksullaşıyor aslında burada. Öğretmen emeği üzerinden bir gösteriş var yani. Aslında bir emek istismarı var. Belediyenin ‘sosyal belediyecilik’ söylemleri ile aslında tam olarak çelişen bir durum var. Çünkü sosyal belediyecilikte taşeron olmaz. Bir belediye niye taşerona ihtiyaç duyar ki? Biz eğitim gibi bir alanın taşeronlaşmasına karşı mücadele ediyoruz. Bu aslında meslek itibarımız için de ciddi bir mücadele. Senin öğretmeni aslında öğretmen yerine koymadığının, gerekli değeri vermediğinin de bir göstergesi bu taşeronlaşma. Taşeron öğretmen mi olur?”

Kadın öğretmenlerin özgün sorunlarını sorduğumuzda ise, çoğu kadının geçinebilmek için ek işte çalışmak zorunda olduğundan ve bu yoğun çalışma temposunun ev içi emekle de birleşince kadınları çok yıprattığından bahsetti Betül:

“Kadın öğretmenler, part time şekilde çalışıp 30 ders saati karşılığında asgari ücret aldığı için ek bir iş bulmak zorunda kalıyorlar. İkinci işe girdiğinde orası da seni 30 saat çalıştırıyor, bu da 60 saat demek. Bu öğretmenlerin çalışma saati, MEB’in açıkladığı 20+20’nin üstüne çıkıyor yani. Bir de kadınların evde gösterdiği bir emek var, çocukları var. Görünen bir durum olmasa da kadınların emeğinin yok sayıldığı, daha çok sömürüldüğü, daha ağır iş yükü ile karşı karşıya kaldığı bir durum söz konusu.”

“Öğretmen arkadaşımız hamile olduğunu dillendirmekten çekindi

Öte yandan kadın öğretmenler, kamuda var olan herhangi bir sosyal hakka sahip olmadan çalışmak zorunda. Bazı kadınlar, işten atılma kaygısı ile hamileliklerini dâhi gizlemek zorunda kalmış:

“Hamilelik sürecinde bir kadının yarım sigorta ile neler yaşadığını bir düşünsenize. Sağlık güvencesinin en kritik olduğu bir zamanda… Belirli süreli sözleşme olduğu için, hele de proje iptali söz konusu olduğunda birçok kadın öğretmen arkadaşımız hamile olduğunu dillendirmekten çekindi. Çünkü bu onlar için kapının önü demek. Öğretmenlerin doğum sürecinde doğum izni gibi bir hakkı da olmadığı için, hamilelik ve doğum işsiz kalacağı anlamına geliyor. Bir süt izni, doğum izni gibi haklara sahip değiliz.”

Belediyede çalışan öğretmenlerin koşulları giderek daha güvencesiz bir hale gelmeye başlamış aslında. İlk başta “küçülme” sebebiyle 120 öğretmenden 30’a yakının işine son verilmiş. 2024-25 eğitim yılı için ise yaz başında tüm öğretmenlerle ön mülakatlar yapılmış ve öğretmenler işlerine devam edeceklerini düşünürken, belediye yönetimi ağustos ayında ani bir kararla projenin iptalini duyurmuş. Öğretmenlerin yönetimle yaptıkları görüşmeler ve velilerden gelen tepkiler sonrasında belediye geri adım atmak zorunda kalmış. Fakat projeyi devam ettirme kararı öğretmenlere daha güvencesiz koşulları dayatmayı da beraberinde getirmiş.

Yeni sözleşme işten atma tehdidiyle imzalandı

“Her yıl sözleşme görüşmesinde belediye yetkilileri ve taşeron firma yetkilileri olurdu, bütün öğretmenlerin katılımı ile sözleşme imzalanırdı. Bu yıl, sadece taşeron firma geldi. Biz gittiğimizde sözleşmenin 10 aya düşürüldüğünü öğrendik, ki bize önceden 11 ay denmişti, Eylül’de maaşınız yatacak denmişti. Biz ‘Önceki koşullar bile kabul edilebilir değildi’ dedik. Taleplerimizin gerisinin de gerisinde olan bir durum vardı. Bütün hocalarımız tepki gösterdi.”

Belediye yönetimi öğretmenlere daha güvencesiz koşulları dayatmakla kalmamış bir de işten atma tehdidi ile öğretmenlerin hak arama sürecinin önüne geçmeye çalışmış:

“Taleplerimizi firmaya ilettik. Firma yetkilileri, belediyeye söyleyeceğini söyledi ve gitti. Biz de bekliyoruz orda 90 hoca. Sonra firmadan telefonla dönüş oldu bize. ‘1 saat içinde imza atan atar, atmayanla yollarımız ayrılır’ dediler. Normalde bize bu sözleşmelerle ilgili 1 hafta süre verilirdi, bir anda 1 saate indirdiler. Birçok arkadaşımız aslında bu tehditle imza atmak zorunda kaldı.”

“Daha düzgün şartlar da çalışalım”

Sevinç ise 45 yaşında, 15 yıllık bir Tarih Öğretmeni. O da çalışma hayatı boyunca özel kurslarda ve kolejlerde çalışmış. 1 yıldır, Çankaya Belediyesi’nin kurslarında çalışıyormuş. Belediye yönetiminin öğretmenleri hiçbir şekilde muhatap almadığını ve keyfi kararlarla hareket ettiğini anlatarak başladı sözlerine:

“Mart ayında yapılan belediye seçimleri neticesinde yeni bir belediye başkanıyla karşı karşıya kaldık. Gidelim görüşelim dedik ama kendisi hiçbir şekilde görüşmeyi kabul etmedi… Bu muazzam bir proje. O kadar fazla talep var ki. Çünkü dershane ve kurs fiyatları aşırı derecede artmış durumda. Ekonomik anlamda sıkıntı yaşayan aileler çocuklarını gönderemiyor buralara. Bu kurs hizmeti, ücretsiz bir hizmetti. Bizim 9 şubede 2000’e yakın öğrencimiz vardı. Ve bunlar gerçekten, ekonomik açıdan mağdur olan çocuklardı. Belediye nasıl bir akıl tutulması yaşıyor, anlamıyorum. Önce proje iptali açıkladılar, sonra öğretmenleri işten attılar…”

Sevinç’le konuşurken birçok CHP’li belediyede bu kurs hizmeti için öğretmenlerin belediye bünyesinde istihdam edildiğini öğreniyoruz. Çankaya ise taşeronlaşmada ısrar eden belediyelerden biri.

“Diğer CHP belediyelerinin bünyesinde de bu iş yapılıyor ve taşeron firma ile değil kendi şirketleri ile yapılıyor. Neden sadece Çankaya Belediyesi’nde böyle bir uygulama var? Yenimahalle’de, Etimesgut’ta öğretmenler belediye bünyesinde istihdam ediliyor. CHP belediyeleri içerisinde 2 tane belediyede taşeron firma var sadece. Biri Kadıköy, orada da ciddi kopma noktasına geldi işler, diğeri de Çankaya. Israrla devam ediyorlar. Bizim derdimiz bu taşeronluğa son verilmesi. Çek şu taşeron firmayı aradan kendi mevcut şirketlerin içerisinde bizi istihdam et, biz de daha düzgün şartlar da çalışalım.”

“Belediyenin kreşlerine erişemiyoruz”

Sevinç, kadın öğretmenlerin bu güvencesiz çalışma koşulları içinde yaşadığı özgün sorunları ise tüp bebek tedavisi gören bir öğretmenin yaşadıklarını örnek vererek anlattı bizlere:

“Bir öğretmen arkadaşımız tüp bebek tedavisi görüyordu. 15 günlük bir rapor alması gerekti, yani sıkıntılı süreçler yaşadı. Şirket elemanı olduğu için o ayın maaşını kestiler mesela. Sonuçta tüp bebek tedavisinin sıkıntıları, problemleri var, neden maaşını kesiyorsunuz? Çok fazla mücadele etti, şirketteki yetkililerle görüşmeye çalıştı ama işe yaramadı. Sağlık sigortasıyla ilgili çok fazla sıkıntımız var.”

Düşük ücretlerin öğretmenlerin ek iş yapmasına sebep olduğunu ve özellikle kadınların bu yüzden çocuk bakımına dair birçok sorun yaşadığını aktardı Sevinç. Çocuk bakımına dair herhangi bir kreş imkanının sağlanmaması kadınların çalışma hayatına devam etmesini de engelleyen bir durum:

 “Şöyle biz 17.000 TL alıyoruz. Bu yeterli bir para değil. Dolayısıyla işten çıktıktan sonra farklı kurumlarda çalışanlar, özel ders verenler vardı. Bir gün içerisinde programını ayarlayıp, canhıraş oradan oraya koşturup duruyorlardı. Çünkü geçinemiyoruz. Çocuğunu da ne yapıyor? Ya annesine ya kaynanasına bırakıyor, durumu yeterse kreşe bırakıyor, eşi biraz bakmaya çalışıyor. Ders programlarını bir nebze de olsa ona göre yumuşatmaya çalışıyorlardı ama yeterli değildi. 16.30’tan 19.30’a kadar hafta içi çalışıyoruz. 16.30’a kadar da ekstra işler yaptıkları için annelerin çocukları ile çok fazla iletişimi olmuyordu. Mesela geçen sene bir hocamız vardı, hamilelikten sonra ayrıldı. Daha sonraki süreçte tekrar gelmek istedi ama çocuğunu bırakabileceği bir yer olamadığı için, şartlar uygun olmadığı için gelemedi. Biz taşeronda çalışan bir işçi olduğumuz için, belediyenin bünyesinde çalışan memurlara yönelik kreşlere de erişemiyoruz.”

“Bizim direncimizi kırmaya çalışıyorlar”

Sevinç, belediyedeki öğretmenlerin koşullarını anlatırken, yakın zamanda CHP’ye geçen Tuzla Belediyesi ile ilgili bir karşılaştırma yapıyor:

“Tuzla Belediyesi’ni CHP almıştı, kadınlara muazzam haklar tanındı orada, regl dönemine dair maddeler vardı sözleşmede. İki tane CHP belediyesinden bahsediyoruz. Birisi kadınlara yönelik bir sürü hak tanırken, Türkiye’nin üçüncü büyük belediyesi olan, 6 milyar bütçesi olan Çankaya Belediyesi’nde bize yönelik böyle bir tavır var…”

Taşeron şirket temsilcilerinin sendikaya dair kara propaganda yaparak, öğretmenlerin örgütlenme ve hak arama süreçlerini engellemeye çalıştığını öğreniyoruz Sevinç’ten:

“Sonrasında şirket yöneticilerinden bir kadın gidip, şube şube dolaşıp hocalara şöyle bir ifadede bulunuyor: ‘Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası yasal bir sendika değildir, hiçbir yasallığı yoktur. Orada bu işler içerisinde yer alan arkadaşlar örgüt üyesidir’ demiş. Böyle bir akıl tutulması yaşıyorlar. Biz örgüt kurmuşuz, örgütleniyormuşuz, yasal değilmişiz. Yani bizim direncimizi kırmaya çalışan tavırları vardı.”

Sevinç, son olarak şimdiye kadar iki belediye başkanı ile görüştüklerini fakat sorunlarının hiçbir şekilde çözülmediğini belirtiyor.

Öğretmenlerin belediye önündeki direnişi devam ediyor. Basın açıklamaları ve nöbet eylemleri ile belediye yönetimine seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Öğretmenlerin en temel talepleri: İşten atılan öğretmenlerin işe iade edilmesi; 10-11 aylık sözleşmelerin kaldırılması; Öğretmenlerin belediye bünyesinde istihdam edilerek güvenceli çalışma koşullarının oluşması. Çankaya Belediyesi’nin bu talepleri derhal karşılamasını bekliyoruz. Emek ve kadın örgütleri olarak, her alana yayılan taşeronlaşmaya ve güvencesizliğe karşı direnen özel sektör öğretmenlerinin mücadelelerinde yanlarında olalım, seslerini duyuralım.

* İsteği üzerine öğretmenin ismi değiştirilmiştir.

Paylaş:

Benzer İçerikler

ILO’nun 3.007 kişinin katılımı ile gerçekleştirilen “İşyerinde Şiddet ve Taciz Algıları ve Deneyimleri” araştırması sonuçlarının açıklandığı toplantıya katılan kadın sendikacılar, şiddetin tırmandığına dikkat çektiler: “Şiddetin azalması için sendikalaşmanın, örgütlemenin önündeki her türlü engelin kalkması lazım. Araştırma sonucu da bunu ortaya koyuyor.”
Yeni dönem OVP’yi ve “güvenceli esnekliği” konuştuğumuz Özge İzdeş konunun altını çok net çiziyor: “Kadının; hele tek gelirle, tam zamanlı bir işle bir hanenin geçinemediği bir Türkiye ekonomisi ortamında esnek istihdamla ciddiye alınacak bir gelir elde edip kendi başına ekonomik özgürlüğünü, kendinin ve çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir gelir elde etme ihtimali yok.”
Türkiye nüfusun giderek yaşlandığı bir ülke artık. Ama ücretli emek alanında 40 yaş kadınların yaşlı, erkeklerin birikimli olarak görüldüğü yaş olmaya devam ediyor. Kadınlar pek çok sorunla baş başa kalıyor.  Yaşlılığın bir cinsiyeti var, diyerek hazırladığımız raporumuzu, bu alanda politika üreterek mücadele yöntemleri geliştirecek olan kadınlarla paylaştık.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!