Petrol-İş Sendikası İzmir Şubesi’nin örgütlü olduğu TPI Kompozit Fabrikası işçileri, üretimi durdurarak şalteri kapattılar. Grev kararı, işverenin ücretleri yüzde 30 oranında artırmak isteğiyle şiddetlendi. Ocak ayında masaya oturulduğunda, işçiler daha iyi standartların beklentisindeydi. Daha sonra süreç devam etti. Neredeyse 5 ay, o masada tartışmalar sürdü. Ve nihayetinde sonucun işçi aleyhine bir hal alması uzun sürmedi. TPI ile sendika arasındaki müzakereler, şirketin “sefalet ücreti” olarak nitelenen teklifiyle tıkandı. Toplu İş Sözleşmesi dönemi bu sıraladığımız nedenlerle zorlu geçti. Aylarca pazarlık masasında talepler konuşuldu. Sendika yüzde 120 zamda ısrarından dönmedi, geri adım atmadı.. Ardından araya arabulucu girdi yine olmadı. Amerikalı işverenin dayattığı ücretten bir milim sapmaması tansiyonu yükseltti. Sadece ücretler değil sosyal haklara ilişkin maddelerde de anlaşılamadı. Oylamada işçilerin çoğunluğu grevle karşılık verdi. En dikkat çeken yönü, fabrika tarihindeki ilk grev olmasıydı. Bundan dolayı da hem heyecan hakimdi hem de merak…
Yüksek işçi koruma standartları
Şirketin Genel merkezi Arizona’da. Çin, Danimarka, Hindistan ve Meksika’da kurulu fabrikaları da durmaksızın üretim yapıyor. TPI Türkiye olarak Çiğli ve Menemen’de devasa 2 üretim tesisleri yer alıyor. İki fabrikanın işçi sayısı 2300 dolayında. Rüzgâr tribünü kanadı üretiyor TPI çalışanları. İşçi sağlığı ve iş güvenliği düzenlemelerinin yüksek önem taşıdığı bir fabrika burası. İzmir Çiğli’ye bağlı Sasalı’daki fabrikada önlemler tam da bu noktada devreye giriyor. Yüksek işçi koruma standartlarının sağlanması gerekiyor çünkü bu üretim esnasında. Söz ettiğimiz açılardan risk içermeyen fiziksel bir çalışma ortamının oluşturulması yasal anlamda da gerekli. Bu çerçevedeki uygulamalara, kurallara ve özene işçiler de çok dikkat ediyor.
Amerikan şirketi ülkemizi neden seçti çok açık. Çokuluslu şirketler için ucuz işgücü platformu haline geldik. Ama gelinen ağır ekonomik şartlarla artık işçiler buna izin vermiyor! TPI işçisi de bu şartlar gereği yüzde 120 zam istedi. Sendikanın grev açıklamasında özellikle altını çizdiği bu bakış açısı çok net yer alıyor; “Ülkemizde enflasyonda olağanüstü gelişmeler oldu, hayat pahalılığı alıp başını gitti.. Bu koşullarda TPI işçisinin talepleri, hak kayıplarını gidermek ve alım gücündeki azalmayı telafi etmek üzerine kuruldu”. Açıklamayı bu yönde yapan Petrol-İş yönetimi, talepler noktasında ısrarlı..
“Artık kadın da çalışsın”
Yıllarca sadece erkek işçiler vardı bu fabrikada. 4 yıl önce, işveren aniden fikir değiştiriyor. Kadınların da üretimde yer alması isteniyor. Ve ilanlar veriliyor. Fakat kadın emekçi sayısını çok düşük tutma eğilimindeler. Başvuranlardan biri de Şükrüay Karabulut. Tabii, TPI’da çalışan eşi sayesinde haberi oluyor bu durumdan. Birlikte karar veriyorlar ve Şükrüay Kurum’un İnsan Kaynakları’na başvuruyor. Ardından hemen işe başlıyor. “İlk defa işçi oldum. İlk kez bir fabrikanın içine girdim. O kadar heyecanlandım ki anlatamam” diyor. Bu işin işleyişiyle ilgili hiç bilgim yok, soruyorum; “Biz rüzgâr tribünü kanatları üretiyoruz. İşimiz otomasyon değil. Tamamem insan gücüyle üretim yapıyoruz. Bizim işe ‘ağır sanayii’ demiyorlar ama bence bu alana giriyor yaptığımız bütün işler. İlk fabrika deneyimim burası. Ben grafik tasarım bölümü mezunuyum. 20 sene önce mezun oldum. Kendi mesleğimle ilgili iş bulamadım. Ofislerde yönetici asistanı olarak çalıştım. En sonunda yolum bu fabrikaya düştü”.
Türkiye’deki tek isim; “Şükrüay”
Adı ilginç. Hikayesi de farklı. O daha annesinin karnındayken, amcası ağır bir hastalık geçiriyor. Ölümcül bir rahatsızlık. Onu kaybettiklerinde aile kızlarına amcanın adını vermek istiyor. Tabii erkek adı, bir formül bulmaları gerekli. ‘Nasıl yapalım’ derken, “Şükrü”nün sonuna bir “ay” ekliyorlarlar. Böylece Türkiye’deki tek isim “Şükrüay” kayıtlara geçiyor. Önce evliliği, ardından kızının doğumuyla bambaşka bir hayat başlıyor. İzmir Karşıyakalı genç kadın anlatıyor bu süreci; “Çok farklı işlerde çalıştım ama hiçbiri işçilik değildi. Ofislerde yönetici asistanı olarak çalıştım. Ya da satış-pazarlama gibi alanlarda yer aldım”.

Kızının eğitim masrafları için
Evlenmeden önce de bir mobilya mağazasının elemanlarından biriymiş. Şimdi evli olduğu eşi de aynı işyerindeymiş. Sonra gelişen süreçleri paylaşıyor; “Ama O’nun durumu farklıydı. İşverenin akrabasıydı. Aşık olduk ve evlendik. Kızım doğduğu zaman işi bıraktım. Liseye başlayana kadar da çalışmadım. Fabrikaya girmem de eşimden dolayı oldu. TPI yöneticileri, ‘Artık kadın işçi de alacağız’ demişler. ‘Kız liseye başlayacak masraflar çoğalacak’ dedim eşime.. Uzun süredir bu fabrikada çalışıyordu, O’nun kanalıyla girdim. Hayatımda hiç fabrika görmemiştim.. Çok tedirgindim, acaba yapabilecek miyim diye”.
“Ayak kemiklerimiz çıktı”
4 yıllık işçilik yaşamı boyunca meslek hastalıklarıyla da tanışmış Şükrüay. “Rüzgar kanadı yapımında bir çok kimyasal madde kullanılıyor. Reçine, cam elyaf. Maruz kaldığımız bu kimyasallar hem solunum yollarımızı hem cildi çok etkiliyor. Düşünün bir rüzgâr kanadı 65 metrelik bir parça. Onun her noktasında insan eli var. Çoğu arkadaşın elinde egzama çıktı. Kimi zaman yara oluyor”. Laf arasında çok kullanırız. “İşçinin nasırlı elleri” deyimini. TPI emekçilerinin hepsinin ellerinde nasır çok fazla. Bünyeyi etkileyen başka koşullar da var. Bu bilgiyi paylaşma adına anlatıyor; “Cam elyafına alerjisi olan arkadaşlar çok zorlanıyor. Bu kimyasallar aynı zamanda koah ve astıma da neden oluyor. Solunum yolu hastalıkları çok fazla. Ayaklarımız gün sonunda şiş içinde kalıyor. Çünkü bütün gün hiç oturmuyoruz. Ayak formumuz tamamen değişiyor. Tabanlarımızda da çok fazla nasır var. Ayak başparmağımızın yanındaki kemikler büyüdü. Bir çok arkadaşın ayağının şekli değişti, erkek ayağı gibi oldu”.
Kâr çok yüksek zam çok düşük
İşçi hareketine bir canlanma sağlayan greve getiriyoruz yine sözü. Öncelikle ücretlerdeki düşük artışın grevi tetiklediğini söylüyor 42 yaşındaki Şükrüay. Bu nedenle sözleşme görüşmelerinin ana konusunun ücretler olduğuna dikkat çekiyor. Yanısıra makul yan haklar, daha güvenli çalışma koşulları.. Bunun şirketin ilk grevi olduğunun altını çiziyor. Hayat pahalılığı karşısında düşen yaşam kalitesinin düzeltilmesi Şükrüay için çok önemli. Yüksek kârâ sahip TPI yönetiminin zaten zorluk çeken çalışanlara yüzde 30 zam vermesi çok tepki yaratmış. Kolay bir iş değil bu gerçekten. Tek istedikleri, döktükleri alınterinin karşılığını almak…
“45 kadın işçi adeta kenetlendik”
Bu ilk grevi. Nasıl bir duyguya sahipti karar alındığında? Anlatıyor; “Biz kadınlar hepimiz çok heyecanlandık. ‘Ne olacak, ne bitecek?’ diye sorduk birbirimize. Grev tecrübemiz yok çünkü. Şunu söyleyeyim, birlik beraberliğimiz çok güzel. Biz fabrikada 45 kadınız ve hepimiz kenetlendik. Menemen’de bir fabrikamız daha var, orası da grevde. Toplam 2.300 kişiyiz”. Sosyal medyada heryerde, talepler dolaşıyor; Biri şöyle; “Amerikalılar işçilerin emeklerinin karşılığını versin”
Kadın temsilci ihtiyacı
Bu arada problemlerinden biri de fabrikada kadın temsilci olmaması. Çok bilinen bir konu var. Kadınların büyük çoğunluğu işyerinde adet döngüleri hakkında konuşurken tedirgin oluyorlar. Hatta bir bölümü erkek arkadaşları adet döngüsünde olduklarını anlar ürkekliğiyle çantalarıyla tuvalete gitmeye dahi çekiniyorlar. Şükrüay da bunlara tanık olmuş. Biraz açıyor bu sıkıntıyı; “Biz fabrikamızda kadın temsilci de olsun istiyoruz ama erkek arkadaşların sayısı çok fazla olduğu için temsilcilerin erkek olması makul karşılandı. Oysa zorlandığımız durumlar var. Örneğin regl sıkıntım çok ağır olsa, bunun için izin almak istesem erkek temsilciye söyleyemem ki… Doktora gideceğiz kadın hastalıklarından dolayı. Bunu da anlatmamız çok zor. ‘Şöyle sıkıntı yaşıyorum ve hastaneye gideceğim’ diyemiyorsun. Konuyu değiştirip, ‘Başım ağrıyor” deyince de izin alamıyoruz. ‘Kadın tuvaletinde pedler ortalığa atılmasın’ şeklindeki bir şikayetimizi de paylaşamıyoruz. Bu sıkıntılardan dolayı kadın temsilci mutlaka gerekli”.
Ev işi ile nasıl başediyor? Hem evde ne iş varsa üstlenmek hem işte üretime var güçle sarılmak birlikte ilerliyormuş. Şimdi iş’te bir grev sürdürüyorlar ama evde asla mümkün değil! Ailelerini en verimli bir şekilde beslerken, yine emek-yoğun roller üstleniyor grevci kadınlar.. Şöyle ifadeler kullanıyor; “Ben eve gidince bütün işler bana bakar daima. ‘İş’ evde de devam ediyor. Heryeri derlemek, toplamak bize ait”.
“İşin bize göre ağır olduğunu söylediler”
Rüzgâr enerjisi bir yandan “çevreci” bir sistem olarak insanlara umut vaad ediyor. Diğer taraftan fabrikada anlatılan çalışma koşullarına baktığımızda aynı hassasiyet işçi sağlığı söz konusu olduğunda gözetilmiyor. Grevdeki bir diğer işçi Işıl Erşen’le de görüşüyoruz. Benzer yorum ve görüşleri O da aktarıyor; “Biz ücretimizi yaşanabilir düzeye çıkarmak ve emeğimizin karşılığını almak için grevdeyiz. Sonuna kadar da mücadeleye devam edeceğiz”. Işıl da, tüm departmanlarda tamamen erkek işçilerin çalıştığı fabrikada önceleri zorlanmış. İşverenin “Artık fabrikada kadınlar da çalışsın” kararından sonra işe alınan kadınlardan biri olarak, o ilk zamanları kolay geçmemiş. 455 işçi var Sasalı’da kurulu TPI’da. Bunlardan sadece 45’i kadın. Fabrikaya ilk başladığında yaşadığı anektodu paylaşma gereğini duyuyor. Işıl’dan dinliyoruz; “İlk girişimizde tabii ki sorunlarla karşılaştık. Bizim için ağır iş olduğunu, yapamayacağımızı söyleyen çok arkadaş oldu. Biz kadınlar bunun da üstesinden geldik”.
“Çoğumuzun elleri nasırlı”
İşin öncelikle beden gücüyle yapıldığına dikkat çekiyor O da. Ellerin üretim esnasında etkilendiğini dile getiriyor; “Üretimin kuralından dolayı kimyasal kullanmak zorundayız. Yapılan iş farklı. Çoğumuzun elleri nasırlı”. 45 yaşındaki Işıl, üretimde kullanılan cam elyaf ve reçinenin yarattığı etki konusunda önlemlerin öneminden de söz ediyor; “Cam elyaf ve reçine kullanımında kendimizi korumamız için gerekli malzemeler kullanılmadığında kimyasallar sağlık üzerinde tabii ki olumsuz etkiler yaratıyor”.
Maskesiz, gözlüksüz, eldivensiz asla
İşyerinde maske, gözlük ve eldiven gibi koruyucu ekipmanlara ulaşma konusunda bir sıkıntı yokmuş. Ancak iş ortamında üretimin yapısından kaynaklı aşırı toz olduğunu vurguluyor ve ekliyor; “Kişisel Koruyucu Donanım (KKD) malzemelerimiz noktasında sıkıntı yok. Ancak tozdan korunmak için toz maskesinin günlük bir tane olmasını yetersiz buluyorum”. Peki işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanlarının desteği ne derecede? Orada da yine bir yetersizlikten söz ediyor Işıl; “İSG uzmanlarının sadece bir vardiyada çalışıyor olması diğer vardiyalarda çalışan arkadaşların KKD(Kişisel Koruyucu Donanım) ve ekipman kullanımına özen göstermemesine sebebiyet veriyor”.
Uzman araştırdı; “Yüzde 87’si nefes darlığı yaşıyor”
Doç. Dr. Ayşe Coşkun Beyan, Göğüs Hastalıkları Uzmanı. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde, İş ve Meslek Hastalıkları Ana Bilim Dalı’ında görevli. Rüzgâr tribünlerinin temel yapısı olan kanat bölgesinin üretimi sırasında kullanılan kimyasalları araştırdı Uzman Beyan. Özellikle solunum hastalıklarının yaşandığını saptadı. Mesleki Astım çok yüksekti. İşçilerin klinik testlerini inceledi. Rüzgar tribünü işinde çalışan işçilerden yüzde 87’sinin nefes darlığı, yüzde 75’inin öksürük ve yüzde 25’inin de göğüs ağrısı şikâyeti yaşadığını saptadı. Rüzgâr tribünü üretim işlemlerinde bu işçilerden, “kliniğimize sevkedilen olgular” olarak söz ediyordu. İşçiler astımla fazla boğuşuyordu. Yüzde 62’sinde “Mesleki Astım” belirlenmişti. Araştırmasında şöyle diyor Doç. Dr. Ayşe Coşkun Beyan; “Rüzgâr tribünü üretiminde epoksiler, metal işleri, boya işleri gibi pekçok riskli işlem yapılmakta”. Olgularda deri hastalıklarını ve alerjik problemleri de sorguladı uzman. Yüzde 25’inin deriden dolayı yakınması olduğu öğrenildi. Fabrikada kullanılan kimyasallara maruz kalmanın, hastalık ve cilt sorunlarına yol açtığı resmi kaynaklar ve araştırmalarla da sabit.
Fotoğraf: Petrol-İş