İstanbul’un en büyük ilçesi Esenyurt’ta seçilmiş belediye başkanı Ahmet Özer’in 30 Ekim’de gözaltına alınması ve 4 Kasım’da tutuklanmasının ardından yerine atanan kayyum yönetimi 57 işçiyi topluca işten çıkardı; daha da fazlasını ise istifaya zorlayarak işinden uzaklaştırdı.
Genel-İş Sendikası İstanbul Avrupa yakası 2 no’lu şube “Esenyurt Belediyesi Kayyumu tarafından haksız ve hukuksuz şekilde 04 SGK kodu ile işten atılan işçiler geri alınsın” talebi ile belediye önünde oturma eylemi başlattı.
2021 yılından bu yana belediyede güvenlik görevlisi olarak çalışan Günay Yıldız da topluca işten çıkartılan işçilerden biri. 14 Mart günü yapılan bir bildirimle işten çıkartılmış.
İki çocuğu ile birlikte yaşadığı evin geçimini tek başına sağlayan Yıldız “Şu an nasıl geçiniyorsunuz diye sormayın uyku uyuyamıyorum” diyor. Günay Yıldız’ın 13 yaşındaki kızı lisede okuyor. Oğlu ise işten çıkarılma olayı öncesinde askere gitmeye hazırlanıyormuş; “Ama şimdi gidemeyecek” diyor ve şöyle devam ediyor:
“15.12.2021 tarihinde güvenlik görevlisi olarak Esenyurt belediyesinde işe başladım. Çalışma sürecinde verilen her görevi eksiksiz yerine getirdim. İşimle alakalı bir tane tutanağım, disiplin kurulu veya sözlü ihtarım dahi yok. 14.03.2025 tarihinde mesai saatim içerisinde çağrıldım ve 04 kodundan işveren tarafından işim fesh edildi” diye anlatıyor.

“Kayyumdan sonra mobbing başladı”
Çalıştığı dönem boyunca özellikle kadınlar olarak mesai saatinde siyaseti tamamen yaşamlarından uzaklaştırarak çalışmaya, vatandaşa hizmet vermeye devam ettiklerini aktarıyor. Fakat kayyum atandıktan sonra kimliklerinden dolayı, siyasi görüşlerinden dolayı beş ay boyunca kendisine ve birçok kadın arkadaşına mobbing uygulandığını, birçoğunun işten çıkartıldığını, halen çalışan arkadaşlarının da yerlerinin değiştirildiğini, mobbing uygulandığını anlatıyor. “Hatta ofis çalışanı kadın arkadaşlarımızı parklardaki tuvaletlere gönderiyorlar” diye aktarıyor.
İki çocuğu ile kirada yaşayan bir kadın Yıldız. İşten çıkarıldığını üç hafta boyunca çocuklarına söyleyememiş. İki çocuğuna bakmakla yükümlü olduğunu ve başka geliri olmadığını vurguluyor. Şunları söylüyor:
“Kiramı ödeyebilecek miyim? Pazardan alışveriş yapabilecek miyim? Bunlar çok üzücü şeyler. Sayın kayyumun da iki çocuğu varmış. Yüce yaratıcıdan dileğim benim yaşadığım şu zorlukları yaşamasın, çok zor. Allah hiçbir kulunu çocuklarına karşı mahcup etmesin.”
“Kızımın psikolojisi yerle bir oldu”
İş akitleri fesh edilen çalışanların uyuşturucu kayakçılığından terör örgütü üyeliğine kadar asılsız pek çok suçla itham edildiği, kayyum tarafından 14 Mart tarihinde yapılan kamuoyu açıklamasına tepki duyuyor Yıldız. “Sayın Kayyumun attığı iftiralardan dolayı kızımın psikolojisi yerle bir oldu, ayrıca akran zorbalığına maruz kaldı. Dilerim sayın kayyumun çocukları böyle bir durumu hayatlarında hiç yaşamasınlar. Çok zor” diyor.
“Sayın kayyum valilik makamından belediyeye atanarak geldi. Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm yurttaşlarından eşit vergi toplanıyor ve bu vergilerle sayın kayyumun şimdiki ve yıllar öncesi devlet kadrolarında maaşı bizlerin vergilerinden toplanarak ödendi, ödeniyor. Nasıl taraflı ve iftira dolu açıklamalarda bulunabilir anlam veremedik.” diyor.
Günay Yıldız dokuz yaşında babasız kalmış, 14 yaşında evlendirilmiş bir kadın. Daha sonra boşanmış ve çocuklarını yalnız büyütmüş.
“Türkiye’de kadın olmak ve tek başına mücadele edebilmen için dev bir gücün olmalı, iki çocuk annesiyim çocuklarımı kazandığım alın teri döktüğüm helal parayla büyüttüm. Gırtlağımdan bir gram haram geçmemiştir,” diyor.
Evlerinin kira olduğunu, çocukların ihtiyaçlarının yaşları büyüdükçe sürekli arttığını anlatıyor. Onlara yetememe duygusu bir anne olarak onu hep üzmüş. “Bütün ihtiyaçlarını karşılayamadım. Biliyorum benim ayıbım değil. Ben elimden geleni değil gelmeyeni bile yaptım. Ama bu ülke koşullarında kadının değersiz olduğu ve düşük ücretlerde çalıştığı şartlarda bu kadar oldu” diyor.

İşe iade mücadelesi Belediyenin önünde sürüyor
İşten çıkartılan işçilerin işe iade mücadelesi Esenyurt Belediyesinin önünde haftanın her günü sürdürülen direnişle devam ediyor. Hafta içi mesai saatlerinde, hafta sonları da saat 17’ye kadar belediyenin önünde direniş masası kuruluyor.
Günay Yıldız mücadelenin sadece burada değil, tüm platformlarda ve “hala bu ülkede adaletten kırıntı kaldığına inanarak yargıda da” devam ettiğini aktarıyor.
“Hem bizlere atılan iftiralara karşı hem de işe iade haklarımızı yargıda arayacağız. Biz komşusu açken tok yatamayan bir millettik, hangi ara bu kadar acımasız olduk, ekmek en kutsal değerdir” diyor.
“İstifaya zorlananlarla birlikte toplam çıkartılan işçi sayısı 150-160”
Genel-İş Sendikası İstanbul Avrupa yakası 2 no’lu şube başkanı Süreyya Doğan’ın verdiği bilgiye göre 04 koduyla topluca işten çıkartılan 57 işçinin dışında 100’ün üzerinde de çalışma yerinde esaslı değişiklik yapılarak veya “Tazminatını al git” denilerek istifaya zorlanan ve bu şekilde işten çıkartılan çalışan var. Yani Esenyurt’ta kayyum yönetime geldiğinden beri işten çıkartılmış veya ayrılmaya zorlanmış çalışan sayısı 150-160 civarında.
Belediyede bir sonraki toplu sözleşme döneminde yetkili işçi sendikasının belirlemek üzere yapılan başvuru da bu döneme denk gelmiş. Doğan 700 üyeleri olduğunu söylüyor ve “Kayyum gelmeden önce çoğunluk bizdeydi” diyor. Ancak gerek bu toplu işten çıkarmalar gerek Anayasal sendika seçme özgürlüğü aleyhine uygulanan mobbing ve baskılar sonucunda çoğunluk ve yetki bir önceki dönemde olduğu gibi bu dönem de Hizmet-İş sendikasında kalmış.
Verdiği bilgiye göre 04 kodla işten çıkartılan 57 işçi arasında Genel-İş üyesi olanlar olduğu gibi, sendika üyesi olmayanlar ve hatta Hizmet-İş üyesi olanlar da var. Hepsini hakları ve işe iade taleplerini kazanmaları için desteklediklerini söylüyor.
İş akdi feshedilen personel ile ilgili hiçbir disiplin kurulu kararı yayınlanamadığına dikkat çekiyor. “Çünkü mesai saatlerine dikkat ederek, disiplinli bir şekilde çalışma yapan işçi arkadaşlarımızın kusuru yoktur. Kayyuma göre tek kusurları, siyasi geçmişleri ve sosyal medya beğenileri ile paylaşımlarıdır. Bu bir siyasi fişleme ve cezalandırmadan başka bir durum değildir” diyor.

Avukat Cansu Saygıner: Performans değerlendirme objektif olmalı, yazılı uyarı zorunlu
04 SGK koduyla ve “performans düşüklüğü” iddiasıyla işten çıkarma konusunu ve işveren konumunda bir belediyeye atanan kayyum yönetiminin kamuoyu duyurusunda yaptığı ithamların hukuki boyutunu iş hukuku uzmanı avukat Cansu Saygıner’e de sorduk
Saygıner performans düşüklüğü sebebiyle iş sözleşmesinin sonlandırılması için Yargıtay tarafından kabul edilen önemli şartlar bulunduğunu hatırlattı:
“Bunları özetle açıklayacak olursak; performans değerlendirme kriterlerinin objektif olarak önceden işveren tarafından oluşturulması, objektif bir değerlendirme sisteminin olması ve işçilere söz konusu kriterlerin önceden tebliğ edilmesi; bu kriterlere göre performansı düşük olduğu objektif olarak tespit edilen işçinin işveren tarafından uyarılması, söz konusu uyarı yazısında kendisinden ne beklendiği, beklenen iş ve kişisel gelişim hedeflerinin neler olduğunun yazması; eğer performansı düşük olan işçiye eğitim aldırılması mümkün ise gerekli eğitimlerin sağlanması; eğer olanak verilmesine rağmen performans düşüklüğü devam ederse tekrar bir uyarı yazısı yazarak başka bir bölümde değerlendirme imkânı var ise başka bir bölümde değerlendirilmesi gereklidir. Tüm bunlara rağmen performans düşüklüğü devam ediyor ise uyarı yazısı verilip savunması istenmeli ve bir süre beklenmelidir. Söz konusu prosedürler izlenmeden yapılan fesihler İş Hukukunda “feshin son çare olması ilkesine” aykırılık teşkil etmektedir.” diyor. Saygıner işten çıkartılan işçilerin hukuki başvurularını yapıp bir Yargı makamından fesihlerinin haksızlığı noktasında bir sonuç elde edebileceklerini hatırlatıyor.

Kayyum yönetiminin yaptığı Kamuoyu Duyurusu ile ilgili yorumu ise bunun suç teşkil ettiği yönünde:
“Seçilmemiş, atanmış bir kayyum yönetimi tarafından, bağımsız ve tarafsız bir Yargı kararı akabinde ancak bir basın açıklaması yapılması ancak makul ve beklenen olabilecek iken tek taraflı, bağımsız ve tarafsız olmayan yalnızca siyasi nitelikteki fesihlerin hukukiliği noktasındaki açıklamaların halkı yanıltıcı bilgiyi yayma ve halkı düşmanlığa alenen tahrik ve aşağılama kapsamında değerlendirilmesi gerekir.” diyor.