1 Mayıs

Yıllar sonra bu 1 Mayıs’ta Kadıköy örgütleyicilerinin basın bildirisi kadın taleplerini de içeriyordu. DİSK’in kadın üyeleri etrafında toplayan devasa bir mor bayrağı vardı. Haydarpaşa kulelerinde yankılanan “Görünmeyen emek sesini yükselt” sloganı…  Ve yağmur altında gönüllü, gönülsüz feminist karşılaşmalar… Kadıköy’den son derece öznel izlenimler….
“Gönül, işçilerin bayramında, bir kozmetik firmasında çalışmak zorunda olan bir işçiydi. Vardiyasına yetişmeye çalışıyordu, gecikmekten korkuyordu…. Rıhtıma ulaştığımızda ben miting alanına o işyerine gitmek için birbirimizi öperek vedalaştık. “Keşke ben de gelebilseydim sizinle,” dedi ayrılmadan. Ben de “keşke” dedim içim sızlayarak…”
1 mayıs’ta gündemimiz, sendika barajı, grev yasakları, işten atmalar, işsizlik, mesai ücreti verilmeyen uzun çalışma saatleri, kadınların eşdeğer işe eşit ücret alamaması… bunları alanda dillendirmek de yetmez, sendikal mücadelenin de sürekliliğe ihtiyacı var.
İşçi veya ev emekçisi bütün kadınların maruz bırakıldığı sorunlara son günlerde bir yenisi eklendi. İktidar “normal doğurun” diyor! İşçi Bayramı’nda binlerce kadın işçi, ‘adil ücret’ için yürüyecek. Ancak şiddetsiz ve tacizsiz işyeri koşulları da kadınlar için ücret talebi kadar önemli. Sendikacı kadınlar, emekçilerin taleplerini Kadın İşçi’ye anlattılar. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Kadın işçiler, ev içinde ücretsiz, ev dışında düşük ücretlerle güvencesiz koşulların içindeler. ‘Aile yılı’, ‘normal doğum’, ‘esnek çalışma’ gibi ifadelerle kadın düşmanı söylemlere her gün bir yenisini ekliyorlar” yorumuyla tepkisini dile getiriyor.
Saraçhane’de Taksim ruhunu hissetmek, haksızlıkları anlatmak, Bursa’da omuz omuza olmanın gücünü yaşamak için buluşmuş, Malatya’da ise 1 Mayıs’a gelmek için işe gitmeme kararı almıştı kadın işçi ve emekçiler… 1 Mayıs alanlarından manzaralar…
Kadınlar bu yıl da meydanlarda emek sömürüsüne, iş yerlerinde yaşanan tacize ve mobinge, düşük ücretlere, erkek egemen toplumun dayattığı bütün baskılara karşı bir kez daha seslerini yükseltti. 1 Mayıs Van mitinginde belki de en dikkat çekici döviz, “Aşk yaşamın estetize edilmiş halidir” döviziydi.
Batman’da kadınlar “Jin, Jiyan, Azadi” pankartı ile alana giriş yaptı. Güvencesiz, düşük ücretli çalışma kadınların neredeyse temel çalışma biçimiydi. Hem kafede çalışıp hem okuyan 16 yaşındaki İpek “Sigortam yok yaşım küçük olduğu için değil hiçbir kafede kimseye sigorta yapmadıkları için” derken “Senelerdir biz kadınların çektikleri yetti artık. Kürdüz, kadınız, işçiyiz. Haklarımızı öğreneceğiz” şeklinde durumu özetliyordu.
Hasta olduğu, mesai yazıldığı ya da o gün çalıştığı için katılamayanlar olsa da konuştuğumuz işçi kadınların çoğu 1 Mayıs’ta alanlarda olacaklar. Kadın işçiler ücret eşitliği, cinsel taciz ve mobbingden arınmış işyerleri, kısa çalışma saatleri için taleplerini dile getirirken halay da çekmek istiyorlar. 
1 Mayıs arifesinde kadınlara hâlâ emekçi değilmiş muamelesi yapılırken, kadınlar hâlâ evde, sendikalarda, iş yerlerinde bir sürü ayrımcılığa uğrarken sizlere kadın işçi tarihinden ilham veren, eğlendiren ve gerçek olayları aktaran bir filmden bahsetmek istiyorum: Türkiye’de gösterilen adıyla “Kadının Fenni”. 1968’de Ford’un Avrupa’daki en büyük fabrikasında çalışan kadınların ücret eşitliği için çıktığı grevi başarıyla anlatır.
Kendine özgü muhalif duruşu var Bahise’nin. Çevresindeki insanlar hayatına dair bir kitap yazmasını çok istedi. “Yıllar boyunca herkes benim hikayemi kaleme almam önerisinde bulundu” diyor. Ne var ki yazmadı. Katılmadığı eylem neredeyse yok. 1 Mayıs 1977 katliamında yaralandı. Devasa meydanı dolduran insanların arasında yer alan Bahise anlattı.
Çalışma Bakanı’nın 1 Mayıs ve Taksim açıklamasındaki tek doğru “hatırlamak” üzerine. Ancak kimin hatırladığı, hatırlattığı ve kimin hafızasından doğru baktığımız önemli olan… Biz de feministlere sorduk, onlar da anlattı: “Devlet ‘buyurun’ demedi, biz açtık o yolları!”
“bu 1 mayıs’ta en önemli talebin hem emeklilere hem de asgari ücrete yılda dört kez zam olduğunu düşünüyorum. birinden sermaye, diğerinden devlet sorumlu.”
Sendikalarda temsiliyet ve katılım aynı şey mi? İşçi sendikalarında yönetimler niye silme erkek? Kadın ve LGBTİ+ işçilerin çıkarlarını ve taleplerini savunarak yönetimlerde yer almak, karar mekanizmalarına gelebilmek günümüz koşullarında sağlanabilir mi? Türkiye sendikalarında neden yalnızca özel günlerde kadın komisyonları hatırlanıyor? Kadın ve LGBTİ+ işçilerin toplumsal cinsiyet temelli çıkarlarından vazgeçmeden yönetimlerde yer almasına izin veren yeni bir sendikal anlayış mümkün mü? Tartışmaya davet ediyoruz.
Kadın işçiler erkek egemenliğine, eşitsizliklere, sömürü düzenine karşı 1 Mayıs meydanlarında olacaklarını söylüyor. Yaklaşan seçimler nedeniyle bu yıl 1 Mayıs’ın daha da kritik olduğunu belirtiyorlar. “Çıkarabildiğimiz kadar ses çıkarmalıyız, olabildiğimizce çok olmalıyız. Bu düzeni biz kadınlar değiştireceğiz” diyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!