“ILO 190 imzalansın’ başlıklı bir kampanyamız var”

“Bugün haklarımıza ve hayatlarımıza yönelik saldırıların ortasında da olsak, 8 Mart'ın tarihine baktığımızda yıllar önce direnen kadınların talepleri ile Migros depoda ve Farplas’da direnen kadın işçilerin taleplerinin ortak olduğunu görüyoruz; eşdeğerde işe eşit ücret.” diyen KESK Eşbaşkanı Şükran Kablan Yeşil, sendikanın bir hafta sürecek 8 Mart etkinliklerini de anlattı.
Paylaş:
Roza Kahya
Roza Kahya
rozakahya@hotmail.com
Roza Kahya  rozakahya@hotmail.com

“Bugün haklarımıza ve hayatlarımıza yönelik saldırıların ortasında da olsak, 8 Mart’ın tarihine baktığımızda yıllar önce direnen kadınların talepleri ile Migros depoda ve Farplas’da direnen kadın işçilerin taleplerinin ortak olduğunu görüyoruz; eşdeğerde işe eşit ücret.” diyen KESK Eşbaşkanı Şükran Kablan Yeşil, sendikanın bir hafta sürecek 8 Mart etkinliklerini de anlattı.

KESK Eş Başkanı Şükran KABLAN YEŞİL ile kadın emeğinin ve kadın işçilerin durumunu, son dönemde yaşanan grevleri ve direnişleri, kadınların sendikaları nasıl dönüştürdüklerini ve KESK’in 8 Mart programını konuştuk.

Üretim ilişkilerinde, kadın emeğinin nasıl ikincil planda kaldığını ve yedek işgücü olarak görüldüğünü aktaran Şükran KABLAN YEŞİL, patriyarka ve kapitalizm arasındaki bağa odaklanarak şunları söyledi:

Ucuz ve yedek işgücü değiliz

“Tüm üretim ilişkilerinde kadın emeği ikincil görülmüş ve yedek işgücü olarak değerlendirilmiştir. Bu durum kapitalizmle birlikte daha da belirgin hale geldi. Özellikle ikinci Paylaşım Savaşı sırasında azalan erkek işgücünün yerine, ucuz ve yedek işgücü olarak görülen kadın emeği istihdam edilmeye başlandı. Kadın emeğinin ucuz işgücü haline dönüşmesi, kamusal alanda kadın emeğinin üzerindeki tahakkümü arttırmış ve çalışma hayatında kadın ve erkek arasında ücret farklılığının var olmasına neden olmuştur’.

Kapitalizmin patriyarkayı besleyen ve güçlendiren cinsiyetçi iş bölümü ve ev içi bakım emeğinin kadınlara yüklenmiş olması, sermaye açısından kadın emeğini asıl üreten ve evi geçindiren olarak değil; eve katkı sağlayan yedek emek olarak ucuz ve değersiz kılmış; kadınların çalışma yaşamında cinsiyetçi, ayrımcı uygulamalara daha fazla maruz kalmasına neden olmuştur’.

Neoliberalizmle birlikte kamuda özelleştirmelerin hızlandığını vurgulayan KESK dönem eş başkanı, 8 Mart’ın tarihselliğinin üzerinde durdu:

Yaşamsal ve örgütsel feminizm şart

“1980’den sonra hızla hayatımıza giren neoliberalizmle birlikte sermaye, esnek ve güvencesiz yarı zamanlı istihdam biçimini yaygınlaştırmış, bu çalışma yöntemi daha çok kadınların emeği üzerinden hayata geçirilmiştir. Özellikle kamuda özelleştirmelerin hızla artması ile beraber farklı istihdam biçimleri ortaya çıkmış, kamuda güvenceli çalışmanın olanakları gittikçe ortadan kaldırılmıştır. Bugün kamuda, taşeron, sözleşmeli, ücretli gibi farklı biçimlerle ve farklı ücret uygulamaları ile karşı karşıyayız. Güvencesiz istihdam biçimlerinde, daha çok kadınların yer aldığını dolayısıyla çalışma hayatında kadın ve erkeklerin ücretleri arasında farkın giderek arttığını da gözlemliyoruz’.

Bugün haklarımıza ve hayatlarımıza yönelik saldırıların ortasında da olsak, coşkuyla karşılamaya hazırlandığımız 8 Mart’ın tarihselliğine baktığımızda onlarca yıl önce direnen kadınların talepleri ile Migros depoda ve Farplas’da direnen kadın işçilerin talepleri ortaktır; o da eşdeğerde işe eşit ücret. Bu talebin yaşam bulması ise patriyarkal kapitalizmin yenilmesine bağlıdır. Bu mücadelenin çok uzun soluklu bir mücadele olduğunun farkındayız.

Hem kamusal alanda hem de özel alanda, örgütlü olduğumuz sendikalarımızda eril siyasetin ve eril aklın, kadınlar önünde oluşturduğu engellemeler ile mücadele etmek durumundayız. Kadın dayanışmasının gücü ile yaşamın bütün alanlarında cinsiyetçi, ayrımcı uygulamalara son verebileceğimizi biliyoruz.”

8 Mart’ın önemine değinen Şükran Kablan Yeşil, KESK’li kadınların programını da şöyle anlattı:

“KESK olarak 8 Mart’ı “isyandan direnişe, direnişten özgürlüğe” şiarı ile karşıladık. 26 Şubat’ta Farplas grevinde direnen kadın işçilerle 8 Mart’ın startını verdik. 8 Mart haftası boyunca etkinliklerimiz devam ediyor. ‘ILO 190 imzalansın’ başlıklı bir kampanyamız var. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na faks eylemi gerçekleştiriyoruz. Hazırladığımız pankartları şube binalarımıza astık. Yoksulluğa, güvencesizliğe, emek sömürüsüne, şiddete, tacize, homofobiye, savaşa ve militarizme karşı sesimizi birlikte yükselteceğimiz kadın örgütleri ile etkinliklerde ve eylemlerde buluştuk ve buluşmaya devam ediyoruz. ‘8 Mart resmi tatil olsun’ talebi ile basın açıklamalarımız ve işyerlerinde eylemlerimiz gerçekleşecek”.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Türkiye’nin her bölgesinde, her işkolunda kadın işçilerin sorunları benzer ancak tekstil sektöründe bunlar katmerleniyor. Hele ki Güneydoğu, ucuz ve örgütsüz kadın emeği diyarı adeta! Bu bölgede tekstilde kadın işçilerin durumunu ve sendikalaşmaya bakışını ortaya koyan yeni bir raporla, “Kadın işçilerin emeği görünür, duyulmayan sesi duyulur oldu!” Rapor, kadının fabrikada 18 saat çalışsa bile, evdeki ücretsiz, görünmeyen emeğiyle düşük ücret, uzun mesai ve güvencesizlik kıskacında tükenişini gösteriyor. Kadın işçiler iş-özel hayat ve yorgunluk döngüsünde tükenirken ne patrona ne eşlerine ne çocuklarına yaranabiliyor.
Kadınlar ve LGBTİ+ bireyler için güvenli, adil ve eşit bir çalışma ortamını savunan SES, yeni politika belgesiyle sendikal mücadeleye hak temelli bir yaklaşım kazandırıyor. Belgeyi hazırlayan komisyondan Yasemin, Kadınİşçi’ye bu süreci aktardı.
DİSK’in 7 Mart’ta yapılacak olan kadın grevinin taleplerini açıkladığı Kadın Buluşması’nda, “Eşit işe eşit ücret için, çalışma hayatındaki bütün ayrımcılıkları ortadan kaldırmak için, her gün hepimizi sarsan kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerini durdurmak için, İstanbul Sözleşmesi için, ILO190’ın onaylanması için ve hiç konuşulmayan, görülmeyen evdeki bakım emeğimiz için, bakım yükünü kadınların üzerinden alacak kamusal sosyal politikalar için hep birlikte greve çıkalım” çağrısı yapıldı.
Pakkens’te sendikalı bir işçinin işten çıkarılması üzerine başlayan direniş kazanımla bitti. Direnişe katılan kadın işçilerle çalışma koşullarını konuştuk: “Son zamanlarda gece mesaisine de bırakmaya başlamışlardı. Ben kalmadım mesaiye; çünkü oğluma bakacak kimse yok. Yine de tutanak yedim, şaka gibi ama…”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!