SES’ten Cinsiyet Eşitliği için somut adımlar: “Taciz ve şiddet bildirimleri için bağımsız kurullar oluşturulmalı”

Kadınlar ve LGBTİ+ bireyler için güvenli, adil ve eşit bir çalışma ortamını savunan SES, yeni politika belgesiyle sendikal mücadeleye hak temelli bir yaklaşım kazandırıyor. Belgeyi hazırlayan komisyondan Yasemin, Kadınİşçi’ye bu süreci aktardı.
Paylaş:
Seval Öztürk
Seval Öztürk
sevalozturk18@gmail.com

SES’in bu politika belgesini hazırlamasındaki en temel motivasyon neydi? Hangi somut ihtiyaçlar ya da yaşanmış deneyimler bu belgeye zemin hazırladı?

Bu politika metni temelde sağlık ve sosyal hizmet alanında çalışan kadınların ve LGBTİ+ bireylerin uzun süredir karşı karşıya kaldığı eşitsizlik, şiddet ve dışlanma deneyimlerinin bir sonucu olarak doğdu. Pandemi süreci, kadın emekçilerin omuzladığı görünmeyen yükleri daha da ağırlaştırdı. Gece nöbetlerinde yaşanan taciz, hasta yakını şiddeti, bakım emeğinin değersizleştirilmesi gibi çok katmanlı sorunlar sendika içinde daha güçlü biçimde dile getirilmeye başlandı. Bu belge, bu talepleri görmezden gelmeyip kurumsal bir dönüşüm başlatma iradesiyle ortaya kondu.

SES, 2020 yılında yayınladığı ilk politika belgesiyle cinsel taciz ve saldırıdan arınmış bir çalışma ortamı için sendikamızın nasıl bir tutuma sahip olduğu tüm kamuoyuyla paylaşılmıştı. Geçen süreçte hem uygulamada karşılaşılan deneyimler hem de kurum içinden gelen geri bildirimler, mevcut politika belgesini güncellemeyi gerekli kıldı. Şiddet biçimlerinin çeşitlenmesi, başvuru süreçlerinin işlerliğine dair bazı belirsizlikler ve özellikle destek mekanizmalarının daha görünür kılınması ihtiyacı ile politika belgesi revize edildi. Sonuç olarak daha kapsayıcı, daha net ve uygulanabilir bir belge için çalışmalarımızı yürüttük.

Katılımcı ve eşitlikçi bir dönüşüm hedefleniyor

Belge, sendikanın örgütsel yapısında nasıl bir dönüşüm hedefliyor? Bu dönüşümün üyeler ve yöneticiler üzerindeki somut etkileri nasıl öngörülüyor?

Belge, sendikal yapının katılımcı, eşitlikçi ve kapsayıcı bir anlayışla yeniden şekillenmesini hedefliyor. Özellikle kadınların karar alma mekanizmalarında daha fazla yer alması, LGBTİ+ bireylerin kimliklerinin tanınması ve güvenli çalışma ortamlarına erişebilmeleri, şiddet karşısında etkili bir tutum alınması gibi adımlar bu dönüşümün temelini oluşturuyor. Revize ettiğimiz politika belgemizde tanımlar daha net, başvuru yolları daha açık ve dayanışma mekanizmaları daha erişilebilir hale geldi. Bu açıdan belge, kurum içi cinsiyet temelli ayrımcılık ve mobbing gibi yapısal sorunlara dair farkındalık yaratıyor. Ayrıca bu belge ile sendikamız, kadınların ve LGBTİ+ların yalnız olmadığını, şiddete uğradıklarında başvurabilecekleri dayanışma ağlarının olduğunu taahhüt ediyor. Politika belgesi Genel Merkez ve Şube Yürütmelerindeki kişileri, sendika organlarını ve tüm üyeleri bağlayıcı nitelikte. Dolayısıyla yalnızca kadın komisyonlarına değil, sendikanın tüm birleşenlerine toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı sorumluluk yüklüyor. Bu yaklaşımla sadece işleyişte bir değişiklik değil, aynı zamanda zihniyet değişiminin sağlanacağını ve nihayet toplumsal cinsiyet eşitsizliği karşı tavır alma konusunda kurumsal reflekslerin güçleneceğini öngörüyoruz. Elbette tüm yapıyı dönüştürmek zaman alacaktır ancak belgenin bu dönüşümde önemli bir araç ve rehber işlevi göreceğini düşünüyoruz.

Sendika içinde kadın emeğine dair hangi görünmeyen ya da değersizleştirilmiş alanlara bu politika metniyle dikkat çekilmeye çalışılıyor?

Metin, sendika içindeki görünmeyen emeğe – örneğin toplantıların organize edilmesi, üyelerle sürdürülen temas, kriz anlarında yürütülen destek işleri – vurgu yapıyor. Bu alanlar yıllardır “doğal” ya da “gönüllü” işler olarak görülüyordu. Oysa bu işler, sendikal mücadelenin sürekliliğini sağlayan temel faaliyetler. Bu politika, bu emeği görünür kılmayı ve hak ettiği değeri vermeyi amaçlıyor.

Kadınların ve LGBTİ+ bireylerin sendikal alanda karşılaştığı ayrımcılık ve şiddet biçimlerine karşı hangi somut önlemler öne çıkıyor?

Belgede, cinsiyet temelli ayrımcılığa karşı doğrudan müdahale edebilecek yapılar kurulması öneriliyor. Taciz ya da şiddet bildirimleri için bağımsız kurullar oluşturulması, şiddet karşısında caydırıcı ve önleyici adımlar atılması, dilin dönüştürülmesi ve bilinç yükseltici eğitimlerin düzenli olarak yapılması, öne çıkan başlıklardan bazıları. Amaç; sadece şiddeti tanımak değil, aynı zamanda bu şiddeti mümkün kılan ortamları ortadan kaldırmak.

“Bakım emeği bir mesleki uzmanlık alanı olarak tanımlanmalı”

Kadın sağlık emekçilerinin özel olarak maruz kaldığı şiddet biçimlerine (örneğin bakım emeğine yönelik değersizleştirme, hasta yakını şiddeti, gece nöbetleri sırasında taciz vb.) karşı bu belge nasıl bir koruma sağlamayı amaçlıyor?

Bu metinle birlikte, sağlık alanındaki özgül şiddet biçimleri ilk kez sendikal düzeyde adlandırılıyor ve tanımlanıyor. Kadın emekçilerin özellikle nöbetlerde maruz kaldığı taciz, yalnızlaştırma, görev dağılımındaki adaletsizlik gibi sorunlara karşı, kurumsal destek mekanizmalarının kurulması öneriliyor. Ayrıca bakım emeğinin yalnızca “doğal bir kadın görevi” değil, bir mesleki uzmanlık alanı olarak tanınması gerektiği vurgulanıyor.

SES’in bu politika metni, toplumsal hareketlerin talepleriyle nasıl bir paralellik kuruyor? İstanbul Sözleşmesi ve ILO 190 gibi uluslararası belgelerin bu metindeki yeri nedir?

Bu metin, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan hareketlerin uzun yıllardır dile getirdiği temel taleplerle örtüşüyor. Amaç ve ilkelerimiz, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW, 1985), Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne (İstanbul Sözleşmesi, 2011), Türk Ceza Kanunu ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna dayanmaktadır. Ayrıca ILO 190 sayılı Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesinin yaklaşımını benimsiyoruz. BM İnsan Hakları Komisyonu ve AİHM ile paralel olarak toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti, toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın bir türü olarak kabul edip ayrımcılık yasağı çerçevesinde ele alıyoruz. Güvenli, adil ve ayrımcılıktan uzak bir çalışma ortamı hakkı, sadece evrensel bir ilke değil; bu belgenin merkezinde yer alıyor. İstanbul Sözleşmesi ve ILO 190 gibi belgeler, hem referans hem de mücadele aracı olarak metne yön veriyor. Böylece hak temelli bir sendikal duruş güç kazanıyor.

“Bu sadece bir belge değil, aynı zamanda bir çağrı”

Bu politika metni, diğer sendikalara da örnek teşkil etmeyi hedefliyor mu? Eşitlik ilkesine dayanan sendikal dayanışma zemini nasıl genişletilebilir?

Kesinlikle. Bu politika, sadece SES’in içindeki bir dönüşüm değil, aynı zamanda emek örgütlerine açık bir çağrıdır. Dayanışmayı büyütmenin yolu, mücadele deneyimlerinin paylaşılması, eşitlik ilkesinin sendikal gündemin merkezine alınması ve bu alanda ortaklaşan pratiklerin yaygınlaştırılmasından geçiyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan bakış açısı yalnızca kadınlar ve LGBTİ+’lar için değil, sendikal hareketin tamamı için dönüştürücü bir potansiyel taşıyor.

Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?

Bu belge, yıllardır emek ve dayanışma alanlarında sesini yükselten kadınlar ve LGBTİ+’ların birikiminin somut karşılığıdır. Sadece hak talep etmiyor, aynı zamanda daha adil, eşit ve dayanışmacı bir sendikal kültürün inşası için yol açıyor. Şimdi mesele bu ilkeleri sözde bırakmayıp her düzeyde hayata geçirmek.

Görsel: Yapay zeka ile üretilmiştir.

Paylaş:

Benzer İçerikler

DİSK’in 7 Mart’ta yapılacak olan kadın grevinin taleplerini açıkladığı Kadın Buluşması’nda, “Eşit işe eşit ücret için, çalışma hayatındaki bütün ayrımcılıkları ortadan kaldırmak için, her gün hepimizi sarsan kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerini durdurmak için, İstanbul Sözleşmesi için, ILO190’ın onaylanması için ve hiç konuşulmayan, görülmeyen evdeki bakım emeğimiz için, bakım yükünü kadınların üzerinden alacak kamusal sosyal politikalar için hep birlikte greve çıkalım” çağrısı yapıldı.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası yeni kurulmuş bağımsız sendikalar içinde eylemleri ile dikkat çekiyor. Sendika uzun bir hazırlık sürecinden sonra geçtiğimiz günlerde kadın komisyonunu da oluşturdu. Kreş, eşdeğerde işe eşit ücret gibi patronları zorlayacak somut talepleri başlangıçtan itibaren sendikal mücadelenin konusu haline getirerek, önemli adımlar atıyorlar.
TABİB yeni bir oluşum. Platformdaki kadınlarla konuşalım istedik, karşımıza Kadıköy Mor Liste’den arkadaşlarımız çıktı. Ülke çapında örgütlenmişler, içlerinde her sendikadan işçi var. Kadro başta olmak üzere tüm taşeron belediye işçilerinin sorunlarını görünür kılıp çözüm üretmeye talipler. Kadın talepleri içinde sendikalarda eşit temsil başı çekiyor.
Türkiye’nin her yerinden kadınlar ve LGBTİ+lar olarak şiddetsiz bir yaşama kavuşmak açısından bizler için hayati öneme sahip olan İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararını tanımıyoruz demek için 19 Haziran Cumartesi günü Maltepe’deydik. DİSK Kadın Komisyonu, KESK Kadın Meclisi alandayken, Türk-İş’in kadın yapıları mitinge kayıtsız kaldı. 
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!