Bakım imparatorluğu: Filipin-Amerika tarihinde hemşirelik ve göç

Catherine Cenize Choy, yirminci yüzyılda Filipinlilerin Amerika’ya göçünü hemşirelik mesleği açısından ele alıyor. Filipinli hemşirelerin Amerika’daki yaşamlarına dair iyi yazılmış bu kitap, aslında günümüzle de yakından ilgili.
Paylaş:

“DSÖ raporuna göre, ‘Hemşireler dünya genelinde doktorlardan bile daha adaletsiz bir şekilde dağılmış durumda.’ Gelişmekte olan ülkelerde yaşayan dünya nüfusunun üçte ikisi dünyadaki hemşirelerin yalnızca küçük bir kısmına, yüzde 15’ine sahipken, uluslararası hemşire göçü örüntüleri, sağlık hizmetlerine ilişkin benim ‘bakım imparatorluğu’ olarak adlandırdığım eşitsizlikleri daha da artırıyor” (Ceniza Choy, 2003: 3).

Cenize Choy çalışmasında* , Amerika’nın Filipinler’i sömürgeleştirmesiyle (1898-1946) Filipinlileri kozmopolit göçmenlerden göçmen yerleşimcilere dönüştüren profesyonel hemşirelerden oluşan bir işgücünü nasıl yarattığını soruyor. Amerikalı ve Filipinli hemşireler arasında ırk, cinsiyet ve sınıf farklılıklarının oluşumunun izini özellikle sömürgecilik tarihi bağlamında süren yazar, Filipinli ve Amerikalı hemşireler arasındaki bu farklılıkların Filipinli hemşirelerin savaş sonrası Amerika’ya kitlesel göçüyle daha da belirginleştiğini anlatıyor.

Hem Filipinler hem de Amerika’da yaptığı arşiv ve etnografik araştırmaların yanı sıra Choy, Filipinler’i ulusötesi göç tarihi ve emperyalizm çerçevesinde analiz ediyor. Kitap, Filipinli hemşirelerin Amerika’ya göçüne odaklanıyor ve böylelikle Amerikan sömürge yönetimi altında Filipinler’de ortaya çıkan bir “göç kültürü”nü inceliyor.

Ceniza Choy, Filipinler’den Amerika’ya hemşire(lik) göçünün dört ana dalgasından bahsediyor: İlki, hemşirelerin ABD’ye eğitime gönderildiği ve daha sonra hastanelerin işletilmesinde Amerikalı hemşirelere yardımcı olmak ve hemşirelik eğitimini teşvik etmek üzere Filipinler’e dönebildikleri sömürge dönemi. İkinci dalga savaş sonrası dönemde, Filipinli hemşirelerin “the United States Exchange Visitor Program (EVP)” adında bir değişim programı kapsamında mesleki becerilerini geliştirmek üzere farklı Amerikan hastanelerine yerleştirilmesiyle ortaya çıkmış.

Üçüncü dalga Kennedy döneminde, Amerikan göçmenlik yasalarının gevşetilmesiyle birlikte hemşirelerin göçünde dramatik bir artış yaşanmasıyla ortaya çıkmış. Üniversiteler okuyan, yurtdışında eğitim fırsatlarını değerlendiren ve işgücüne katılan Filipinli hemşirelerin sayısı, yirminci yüzyılın başlarından ortalarına kadar hızla artmış. Son dalgaysa 1989 yılında, Amerikan Kongresi’nin yabancı hemşirelere kapıları daha da açmak ve birçok hastanedeki personel eksikliğini gidermeye yardımcı olmak için Immigration Nursing Relief Act’i kabul etmesiyle yaşanmış. Bu son iki dalga yalnızca bireysel göçmenlerden değil, aynı zamanda genellikle mezun olan bir sınıfın çoğunluğundan oluşan gruplardan oluşmuş.

Ayrıca Filipinli girişimciler, Amerikalı işçi bulma şirketleri, seyahat acenteleri ve havayolları gibi Filipinler’den Amerika’ya gittikçe artan hemşire göçüne yönelik talepten çok memnun olan ve kâr elde eden kurumlar ortaya çıkmış. Görünen o ki bu işin kârı yüksekti ve kadınların işgücü görünüşte sınırsızdı.

Choy’a göre, Amerika’daki Filipinli hemşireler, hastanenin kötü muamelesinin pasif kurbanları değildi. Çalışma koşullarını iyileştirmek için örgütlendiler.

Ceniza Choy’un çalışmasından hareketle sömürgecilik ve kapitalizmin Filipinli hemşireleri cezbetmek ve onları Filipinler’de olmaktansa Amerika’da tutmak için birleştiği söylenebilir. Amerika’daki maaş ve yaşam tarzı Filipinler’dekine kıyasla daha cazip geldiğinden hemşirelerin çoğu Filipinler’e geri dönmedi. Filipinli kadınlar, 1965 Amerika göçmenlik reformu ve 1970’lerin sonunda Filipin hükümetinin kadın emeği ihracat politikaları kapsamında daimi oturma izni almak için giderek daha fazla seyahat ettikçe, Filipinli hemşirelerin döngüsel göçü tek yönlü bir göç haline gelmiş.

Dahası Ceniza Choy, Amerikan medyasının Filipinli hemşireleri nasıl oryantalize ettiğini ve bugüne kadar devam eden ırkçı karikatürler yarattığını da karşılaştırıyor. Kitabın son bölümü, savaş sonrası Amerika’da göçmen hemşireleri çevreleyen iki çatışma alanını anlatıyor. Ceniza Choy, birkaç Filipinli hemşirenin karıştığı iki cinayet vakasının medya analizini yaparak Filipinli hemşirelerin hem yok edici ve hor görülen hem de iyileştirici ve saygı duyulan figürler olarak medyadaki çelişkili temsillerini araştırıyor. İşyeri kontrolü, işe alım ve dil politikaları konusunda Amerikan hemşire örgütleriyle anlaşmazlığa düşen Filipinli hemşireler, profesyonel göçmenlerin uluslararası hareketliliğine ve Amerikan göçünün vaatlerine ilişkin anlatılara meydan okuyorlar.

Ceniza Choy’a göre, Amerika’daki Filipinli hemşireler, hastanenin kötü muamelesinin pasif kurbanları değildi. Çalışma koşullarını iyileştirmek için örgütlendiler. Örneğin, 1967’de, kırk kişilik bir Filipinli hemşire grubu, hastane mülklerini çalmakla suçlanan dokuz Filipinli hemşire görevden alındıktan sonra New Jersey’deki St. Barnabus Hastanesi’ne dava açtı. Çünkü işten çıkarmanın haddinden fazla olduğunu ve suçlamanın bizzat onları hedef aldığını düşündüler (Choy, 2003: 78; aktaran Çeltikci, 2019: 107).

Açık ve ilgi çekici bir üslupla kaleme alınan bu kitap, her iki ülkedeki sömürge kaynaklarını, savaş sonrası orta sınıf kültürünü, yasama politikasını ve kurumsal kayıtları inceliyor. Amerikalı meslektaşları gibi, Filipinler’deki ilk hemşirelik okulları da ülkenin her yerindeki “saygın” Filipinli ailelerden “genç, sağlıklı, ahlâklı” kadınları Manila’daki okullara alarak, daha sonra uluslararası hâle gelecek olan kırsaldan kente göçü teşvik etmiş. Peki Filipinli hemşireler, ırksal hiyerarşilerin üstesinden gelerek yirminci yüzyılın sonunda Amerika’nın hemşirelik işgücünün önemli bir bölümünü nasıl oluşturdular? Ayrıca Filipinli hemşirelerin kitlesel göçünün Amerikan sömürgesi sonrası Filipinler’deki hemşirelik mesleği üzerindeki etkisi ne olmuş?

Amerikan emperyalizminin ulusötesi ve tarihsel bağlamı ışığında Filipinli hemşireleri inceleyen çalışmasıyla Ceniza Choy, yirminci yüzyıl boyunca Filipinli hemşirelerin Amerika’ya göç(me) kültürünü oluşturan kurumların, yapısal faktörlerin, becerilerin ve arzuların daha karmaşık bir resmini ortaya koymayı kolaylaştırıyor. Ayrıca Ceniza Choy çalışmasında, Filipinli hemşirelerin kitlesel göçünün, Amerika Soğuk Savaş gündemlerinin ve İkinci Dünya Savaşı sonrası işgücü kıtlığının tarihsel olarak önemli olsa da istenmeyen bir sonucu olduğunu ve Filipinli hemşirelerin eğitimi, gelişimi ve işe alınmasının Filipinler’le Amerika arasındaki yirminci yüzyıl ilişkilerini değiştirmede çok önemli olduğunu savunuyor.

Kaynakça

Çeltikci, M. (2019). Küresel “Minyon Kahverengi” Kadın Emeği: Türkiye’de Çalışan Filipinli Kadınlar. İstanbul: İstanbul Üniversitesi (Yüksek Lisans Tezi).


*Choy, Catherine Ceniza. (2003). Empire of Care: Nursing and Migration in Filipino American History. Durham & London: Duke University Press.

Fotoğraf: Gazete Duvar

Paylaş:

Benzer İçerikler

Lan, Tayvan’daki Filipinli ve Endonezyalı ev işçilerine odaklandığı kitabında, küreselleşmenin yalnızca Serbest Üretim Bölgeleri’nde veya uluslararası ticaret merkezlerinde değil, mutfaklarımızda ve oturma odalarımızda gerçekleştiğini gösteriyor. Göçmen ev işçisi istihdam eden Tayvanlı hanelerin sayısı artıyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!