Smart Solar’da grev: O maaşla kendileri geçinsin

Gebze’deki Smart Solar Fabrikası’nda işçiler, patronun yüzde 6 oranında zam dayatmasına ve gasp edilen haklarına karşı 22 Ekim’de greve çıktı. Tüm kazanılmış haklarının gasp edilen, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu işçiler, insanca bir ücret talep ediyor ve ekliyor: “İşverenler bize teklif ettikleri maaşlarla bir ay yaşamayı denesin”
Paylaş:

Gebze’de bulunan Smart Solar Fabrikası’nda kalabalık bir işçi grubu karşılıyor bizi. Herkes, canlı, coşkulu. Sohbet etmeye başladığımız kadın işçiler, “Arkadaşlar biraz ses çıkaralım” diyerek ayaklanıyor. Ve sessizliği halaylar, oyun havaları ve sloganların heyecanı yırtıyor.

Smart Solar Fabrikası’nda işçiler, yüzde 6 oranında zam dayatmasına ve eğitim ödeneklerinden bayram haklarına dek tüm kazanılmış haklarının gasp edilmesine karşı 22 Ekim’de greve çıktı. Yaklaşık yüzde 70’ini kadınların oluşturduğu işçiler, “İşverenler bize teklif ettikleri maaşlarla bir ay yaşamayı denesin,” diyor.

Grev kadar gelen süreci, mücadelelerini ve kadın işçi olmanın zorluklarını işçiler Zuhal Şen ve Birgül Ünsal ile konuştuk. “Aslında biz greve çıkmamak için çok direndik” diyor Zuhal sözlerine başlarken. “Normalde çay molalarına dönüşümlü gidiyorduk, grevden bir süre önce bunu kaldırdık. Hep beraber yemeğe, çaya çıkmaya başladık. Normalde çocuklarımız için eğitim ödeneği yatırılıyordu. Bu yatırılmadı. Sözleşmede olan başka bazı haklarımız verilmedi. Mesela çikolata hakkımız vardı bayramda, o verilmedi. Çikolata çok basit bir şey görünebilir ama sözleşmede var ve bundan yararlanmak istiyoruz. İşveren de bize adım atsın diye uğraştık ancak hiçbir şekilde dönüş sağlanmadı, olumlu yaklaşılmadı.”

Greve çıkma kararı aldıktan sonra avanslarının yatırılmadığını belirten Zuhal, “Avans bizim sonuçta çalışıp aldığımız bir haktı ama sırf bizi mağdur etmek için yatırılmadı” diyor.

Zuhal Şen

Sendikalı işçilere baskı

Sendikalı olduğu için de baskıya maruz kaldığını anlatıyor Zuhal. “Ben sendikanın öncülerinden olduğum için gece 1:30’da eve gönderildim. Gece vardiyasında işbaşı yaptığımda amirlerim, beni normalde çalışmam gerekmeyen bir yerde çalışmaya zorladılar. Kabul etmeyince tutanak tutturmak istediler, hiçbirini imzalamadım, çalışmayacağımı söyledim. Gece 1:30’da bir bayan neden istifa verip eve gitmek ister ki? Bunu sorgulamak gerekir. Sonra evime kadar gelip benden özür dilediler. Çünkü haksız olduklarını biliyorlardı. Benim gibi birçok arkadaşıma bu tür davranışlarda bulunuldu. Bizi yıldırmaya çalıştılar ama biz yılmadık.”

‘Küçülme’ bahanesiyle işçi kıyımı

Bir süre önce 100 işçinin ‘küçülme’ bahanesiyle işten çıkarıldığını belirten Zuhal, “Ama bizim fabrikamızın on katı değerinde fabrika açtı İzmir’de. Şimdi de bizi ‘burayı kapatacağım’ diye tehdit ediyor. Kapatabilir elbette, biz en kötüsünü göze alarak çıktık greve” diyor. “İzmir Aliağa’daki fabrikada da sözleşme zamanı. Oradaki işçilerle işkollarımız farklı ve sarı sendikaya bağlılar. Patronumuz kendisi getirdi oraya sendikayı. Onların sözleşme tarihi bizden önceydi ama medyada açıklama yapmadılar. Orası da şu an biraz karışmış durumda bildiğimiz kadarıyla. Bize dalga geçer gibi zam olarak 3 bin TL artış teklif ettiler. Biz de bunu kabul etmeyeceğimizi söyleyerek grev kararı aldık ki biz yönetime 20 iş günü fırsat verdik ancak bize dönüş sağlamadı. Sonra İzmir’i bekledik ancak açıklama gelmedi. Bize gelen habere göre orada da yemek esnasında bir protesto olmuş. Yani şu an patronumuz köşeye sıkışmış durumda.”

Zuhal, kararlarının sonuna kadar arkasında olduklarını belirterek, “Biz sadece şunu söylüyoruz: Bizim maaşımızla geçinebiliyorlarsa geçinsinler. Günümüzde 24-30 bin kira verilen bir durumda 40 bin TL ile geçinilmiyor maalesef,” diyor.

Ödenmeyen eğitim ödeneklerini depremzede çocuklara bağışlıyoruz

Smart Solar’da 265 çalışanın 170’ini kadınlar oluşturuyor. Verilen uzun soluklu sendikal mücadeleyle birlikte sorunların çözümü kolaylaşmış. “Bizim fabrikamızda da her işyeri gibi sorunlar oluyor” diyor Zuhal ve ekliyor: “Biliyorsunuz kadınların özel günleri, ihtiyaçları oluyor. Tartışmalar vs. oluyor. Ama biz sendika olarak da bu sorunları çözmeye çalışıyoruz. Öncesinde böyle değildi, tabii örgütlü mücadelemizin de çok payı var bunda.”

Zuhal tüm hayatının koşturmaca halinde geçtiğini söylüyor. “Benim 13 ve 8 yaşında oğlum var. Benim hayatım başlı başına bir tempo, her şeyim saatli. İşe gitmeden alarmımı hep yarım saat erken kurarım çünkü çocukların ihtiyaçlarını ayarlamam gerekiyor. Yeri geliyor çocuğumu okula bıraktığım için işe geç kalıyorum. Çalışan kadınların iş yükü erkeklere göre çok fazla. Erkeklerin iki değil, 3-4 katı bir yükümüz var. Bu gözle görünmeyebilir ancak gerçek bu.”

Zuhal, taleplerini şöyle sıralıyor: “20 Eylül’den itibaren geçerli olan farklarımızı kesinlikle istiyoruz. Vermeyeceğini söyledi işveren. Bugün açlık sınırı 4 kişilik bir aile için 90 bin TL ki biz bunu da istemiyoruz. Bizim istediğimiz rakamlar sabitti zaten, çok bir şey istemedik. Biz ikramiyelerimizi, gasp edilen tüm haklarımızı istiyoruz. Biz zaten arkadaşlarımızla karar aldık; eğitim ödeneklerini depremzede çocuklara bağışlamasını istiyoruz. Biz bunu makbuzlu olarak göreceğiz ve öyle gireceğiz o fabrikaya.”

“Tüm arkadaşlarımızyaşam standartlarının biraz daha üzerinde bir yaşam sürebilir, kimse sıkıntı çekmez umarım. Görüyorum; arkadaşlarımız kiramı, kredimi nasıl ödeyeceğim diye düşünüyor. Diliyorum ki önümüzdeki haftalarda bunların hiçbirini duymayız. Güzel günleri göreceğimizi umut ediyorum.”

Birgül Ünsal

Fabrika işgali ve sendikal kazanımlar

Birgül Ünsal ise 5 yıldır Smart Solar’da çalışıyor. “Ben bu fabrikaya 2020 Kasım’da girdim. 2019’da fabrikada bizden önceki arkadaşlar bir sendikal çalışma başlatmış ve işten çıkarılmış. Ben bunu bilmeden işe başladım. Sonrasında sendikalaşma sürecini başlatmak için Birleşik Metal-İş ile görüşmüşler ve güzel bir örgütlenme olmuş. Benim bundan sonradan haberim oldu,” diyor.

İşyerindeki sendikal hakların kazanılması ise fabrika işgaliyle mümkün olmuş. O zafere kadar türlü mobing ve baskılara maruz kaldıklarından bahsediyor Birgül. “Enflasyon oranında baktığımız zaman günümüz şartlarında gerçekten çok komik rakamlar maaşlarımız. İki yıl içinde bizim aldığımız para eridi bitti zaten. Bu sözleşme sürecine gireceğimiz 3 aylık dönemde de canla başla çalıştık. ‘Mesai’ dediler oradaydık, ‘Size ihtiyacımız var’ dediler oradaydık ki burada çalışanların çoğu kadın. Ve birçoğu eşlerinden ayrılmış, hayatlarını çocuklarıyla tek başına idame ettiren kadınlar.”

İşverenden işçilere: Biz bir aileyiz

İşverenin kendilerine her defasında ‘Biz aileyiz’ dediğini belirten Birgül, “Aldanmışız. Biz aile değilmişiz. 8 saat çalışma üstüne 8 saat mesai yapıp aynı tempoyla, hatta 24 saat çalıştığımızı bilirim. Sendika gelmeden önce bazı işler hafta sonuna bırakılırdı. Sendika geldikten sonra o işleri de hafta içine taşıdılar. Sanki çok para veriyorlarmış gibi mesai hakkı da alındı elimizden,” diye anlatıyor yaşadıklarını.

Kendilerine teklif edilen 3 bin TL’lik artışa tepki gösteren Birgül, “Ben bu 3 bin TL ile enflasyonla nasıl başa çıkacağım? Kiralar 20 binden başlıyor, birkaç ay sonra kim bilir ne kadar olacak. Bu paralarla insanların geçinmesi mümkün değil. Bunun adı vefasızlıktır. Çocuk cezalandırır gibi İzmir’deki fabrikada yatırıp bize avansımızı yatırmadı” diyor.

İzmir’deki fabrikada sendikanın işçileri bilgilendirmediğini de belirtiyor Birgül. “Oradaki arkadaşların sözleşmeden, hiçbir şeyden haberleri yok. Aslında aynı işi yapıyoruz ama oraya da Birleşik Metal-İş girmesin diye işkolunu değiştirdiler. Ve oradaki sarı sendika, grev süreci ve işleyişi hakkında bilgi verip grev yoklaması yapmayıp emekçiler adına karar aldığı için tanınan süre geçti. Dolayısıyla arkadaşlarımızın grev hakları da ellerinden alınmış oldu.”

“Onur ve kararlılıkla, gemileri yaktık da çıktık”

Kendilerinden fedakârlık beklenirken, işverenlerin iyi şartlarda yaşadığını hatırlatan Birgül, “Bize ‘Zor durumdayız idare edin’ derken şunu unutmasınlar; kendileri damacana su içerken, ben evde suyu musluktan içiyorum. Biz açlığa talim etmiş insanlarız. Her yere yatırım yapıp, işçiden kısmaya çalışmasınlar. Bizim artık sıkacak kemerimiz yok” ifadelerini kullanıyor.

52 yaşındaki Birgül, ülkede emekçiler için yaşam şartlarının geldiği durumu anlatıyor. “Özellikle son 2 yıldır bir kafeye oturup arkadaşlarımla bir çay içmiş değilim. Çünkü bir ekmeğin 15 lira olduğu bir dönemde önceliğimi çocuklarıma ve bakmak zorunda olduğum insanlara vermek zorundayım. Ben kendimden kısıyorum, çocuklarımdan değil.”

“Biz 22 Ekim tarihine kadar alın terimizle çalıştık. Başımız dik, ayağımızı yere sağlam basarak, sendikamızın öncülüğünde onur ve kararlılıkla çıktık o kapıdan. Biz gemileri yaktık da çıktık. ‘Biz açlıkla terbiye ederiz’ demesinler. Biz bu yoldan dönmeyiz.”

“Servis gece yarısı ıssız bir yere bırakıyordu”

Birgül de işyerindeki sorunları sendika öncesi ve sonrası olarak ayırıyor. Kadın işçilerin çeşitli yıldırma girişimlerine maruz kaldığını da söylüyor. “Sendika gelmeden önce birçok sorunla uğraşıldı gerçekten. Mobinge maruz kalan birçok bayan arkadaşımı gördüm. Özellikle sendikayı getirmeye çalışan bayan arkadaşlar daha uzun saatler, daha yoğun işlerde çalıştırılmak istendi. Zaten bir bayan arkadaşımız işten çıkarılmak istendiği için fabrika işgal edildi. Eğer o gün işgal etmeseydik hepimizi teker teker kovacaklardı. İşgale başladığımızda hemen Çalışma Bakanlığı’ndan bir görevli gönderildi fabrikaya.”

Kadınların gece saatlerinde dışarıda tedirgin hissettiğini belirten Birgül, gece vardiyasından çıktıktan sonra yaşadıklarını anlatıyor. “Ben buraya 2020’de ilk başladığımda evimle servise bineceğim durak arasında yarım saat yürümek zorunda kalıyordum. Bu yolun bir tarafı dağ, bir tarafı mezarlık, diğer tarafı ise tır otoparkıydı. Ve gece yarısı  beni orada bırakıyordu servis. Ben o süreçte iş kıyafetiyle gidip gelmeye başladım. Beni o saatte sivil kıyafetimle gören bir erkek, canıma kast edebilir veya başka bir kötülük yapabilir diye. İşçi olduğum belli olsun diye iş kıyafetlerimle gidip geldim. O iş kıyafetim adeta üstüme çivilendi. Ve ben bunu defalarca dile getirdim. Ama buna bile göz yumdular. Sendika geldikten sonra bu düzeldi, artık servis mahalleme kadar geliyor. Demek ki yapılabiliyormuş.”

Sendikanın ardından sorunların birçoğunun çözüldüğünü belirten Birgül, “Daha uzun mücadeleler de gerektiriyorsa bu sözleşme süreci herkesi halaya bekleriz” diyor. Greve çıktıklarından bu yana birçok kesimden destek geldiğini de vurguluyor Birgül.

Gelecek kaygısı ve bitmeyen döngü

Birgül, işçi bir kadının bir gününün tekrarlanan bir döngüde devam ettiğini belirtiyor. Eşinden boşanmış ve 2 çocuğuyla birlikte yaşayan Birgül, her sabah 7’de günün başladığını anlatıyor. “Sabah 7’de kalktığımda dışarıda köpeğim var, onu doyuruyorum. Çocuklarımın ihtiyaçlarını giderip, koştura koştura servise gidiyorum. Her vardiyamızda 3 molamız var onun dışında durmak gibi bir olağanımız yok. Sekiz saat çalıştıktan sonra 00:30 gibi evime geliyorum. Çalışmak üstüme o kadar yapışmış ve kendimi o kadar unutmuşum ki ben, kıyafetim üzerimde kalıyor. Yemek ve diğer ev işlerini yapıyorum. Yatmam gece 3-4’ü buluyor ki hemen uyuyamıyorum. Gelecek kaygısı var, beynim susmuyor. Ne zaman daldığımı bilmiyorum ama sabah 7’de yeniden ayağa kalktığımı biliyorum. Burada çalıştığım her günüm böyle geçti.”

“Karın doyuruyoruz, beslenemeyeli yıllar oldu”

Birgül, taleplerini anlatırken ise çok net. “Ayakta duracak, geçinebilecek, gelecek kaygısı olmadan yaşayacak bir maaş istiyoruz. Ben işyerinde yemek yemiyorum. Ben evime et alamıyorum, fabrikada et yemeği çıkıyor. Ama çocuğumun kursağından geçmeyecek hiçbir şey benim kursağımdan geçmez. Biz karın doyuruyoruz sadece. Biz beslenemeyeli yıllar oldu yıllar. Bırakın eti, biz bu sene meyve yiyemedik. İnsanlık onuru diye bir şey var ki arkadaşlarım, sendika yöneticilerim gelip beni yemeğe götürmek istedi kaç kez… Biz nasıl çocuklarımızdan kısmıyorsak onlar da bizden kısmasınlar.”

“Birlikte direndiğim arkadaşlarım sayesinde yumruğumu kaldırdım”

“Biz fabrikaya zarar vermek istemiyoruz, bizim olanı istiyoruz” diyen Birgül soruyor: “Bu parayla kim geçinebilir? Guinness Rekorlar Kitabı’na girmeye hazır bir halkız biz gerçekten.”

Direnen tüm arkadaşlarıyla gurur duyduğunu vurgulayan Birgül, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Sendikamızın bütün yöneticilerine, birlikte direndiğim arkadaşlarım sayesinde yumruğumu onlar sayesinde ayağa kaldırdım. Sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. İnadına sendika, inadına DİSK. Yaşasın sınıf dayanışması diyoruz. Hiçbir şeyden pes etmeyeceğiz yaşasın kadın dayanışması.”

Paylaş:

Benzer İçerikler

Ankara Sincan Organize Sanayi Bölgesi’nde 30 yıldır faaliyet yürüten Tapeten Mensucat Fabrikası işçileri, ağır çalışma koşulları ve sendikal baskılara karşı 4 Eylül’den bu yana grevde. Grevlerinin 22. gününde Kadınİşçi olarak işçileri fabrika önünde ziyaret ettik, direnişlerini sürdürmekte kararlı olan işçilerle ve Teksif Örgütlenme Uzmanı Pembe Maden ile uzun uzun sohbet ettik. Bu sohbetten notları sizlerle paylaşıyoruz.
Tapeten Mensucat fabrikasında çalışan kadın işçiler, kötü çalışma koşulları, eş değerde işe eşit ücret alamama, hijyenik olmayan çalışma ortamı, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ve sendikal haklar için grevde.  EMEP Milletvekili Sevda Karaca ve TEKSİF Örgütlenme Uzmanı Pembe Maden, “ Tapeten patronu kadın işçilere aileleri üzerinden gözdağı vermiş. Sendikalı kadın işçileri kadın sağlığını ciddi biçimde etkileyen, erkek işçilerin çalıştığı kimyasalla işlem yapılan bantlara sürmüş” dediler.
57 işçi, güvenlik görevlilerini aşarak içeri girdi ve fabrikanın 3. katını işgal etti. Kapıların önünü yığınakla kapattılar. İşten çıkartılan Omsa çalışanları 69 gündür eylemdeydi. Hak ettikleri kıdem ve ihbar tazminatlarını bu işgal sonrasında aldılar. İki kadın işçi, eylem sürecini ve işgali Kadın İşçi’ye anlattı
Bağımsız Emek Sendikası temsilcisi Eda Taş, SUWEN’in e-ticaret deposunda çalışırken “Şirket kültürüne uyum sağlamama” gerekçesiyle işten atıldı. Taş, A Milli Kadın Voleybol Takımı sponsorluğuyla övünen SUWEN’de kadın işçilerin, taciz, cinsiyet ayrımcılığı, baskı ve mobinge maruz kaldığını anlatıyor. “Seni daha ağır işe veririm gibi tehditler vardı. Bu tehdit, baskı ve mobing sadece kadın işçilere yapılıyordu. Hem kendimin hem de tüm kadınların sesi olmak istedim. Bunun içinde sonuna kadar mücadele edeceğim” diyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!