“Artık insanların hakça bölüştüğü bir düzen olsun”

Oğlunu Soma Katliamı’nda yitiren tarım işçisi Gülsüm Çolak, Yeşil Sol Parti’nin Manisa milletvekili adaylarından. Gülsüm, eşitsizlik ve adaletsizliklerin, sömürünün son bulması; kadınların, tarım işçilerinin, maden işçilerinin insanca koşullarda çalışması ve yaşaması için mücadele edeceğini söylüyor.
Yeşil Sol Parti Manisa Milletvekili Adayı Gülsüm Çolak:
Paylaş:
Seval Öztürk
Seval Öztürk
sevalozturk18@gmail.com

Oğlu Uğur Çolak’ı Soma Katliamı’nda yitiren, yıllardır adalet mücadelesini sürdüren tarım işçisi Gülsüm Çolak, Yeşil Sol Parti listesinden EMEP’in Manisa milletvekili adayı. Gülsüm Çolak ile hayatını, tarım işçisi kadınların sorunlarını, Soma Katliamı’nı ve adaylığını konuştuk.

Gülsüm 57 yaşında. Manisa’nın Soma ilçesine bağlı Evciler köyünde yaşıyor. Uzun yıllar yevmiyeli tarım işçisi olarak çalışmış. Artık yevmiyeli işe gitmiyor; kendi bahçesini ekip biçiyor. “Uzun yıllar tarım patronlarına çalıştım. Şimdi evimize, kendimize yetecek kadar yetiştiriyorum” diye konuşuyor.

Eskiden kendisine yeten bir köymüş burası. “Herkes eker biçerdi ya da hayvancılık yapardı ama artık köyde kimse kalmadı” diye anlatıyor. Bu duruma gelinmesinde yem, gübre, mazot maliyetlerindeki artış da etkili olmuş. Bu maliyetlere karşın köylüye destek sunulmamasının, topraktan kopuşa yol açtığını dile getiriyor.

Ama yine de sömürü peşlerini bırakmamış Somalıların. “Çünkü sömürü her yerde” diyor; “Biz tarım işçileri olarak yıllarca sömürüldük; şimdi de madenlerde, diğer işlerde sömürü devam ediyor. Bunun değişmesi için uğraşıyoruz.”

“Tarım işçilerin hakları için ısrarcı olacağım. Tarım patronlarının değil, köylünün ve işçinin desteklenmesi için uğraşacağım.”

Tarım işçisi kadınlar güvencesiz

Yevmiyeli tarım işçisi olarak çalıştığı dönemi de konuşuyoruz Gülsüm’le. Tarım işlerinde en çok kadınların çalıştığını söylüyor; “Çapaya da kadınlar gidiyordu; zeytin, kiraz, tütün, üzüm toplamaya da. Ben geçici işçiydim ama Soma’da işler bitmiyordu. Yılda en fazla iki ay iş olmuyordu. Dayıbaşı ile gidiyorduk. Sabahın 5.30’unda yola koyuluyorduk.”

Eskiden traktörlerle giderlermiş tarlalara. Çok fazla kaza olurmuş. Şimdi artık traktörle gitmiyorlar ama kazalar sürüyor. İşçiler yollarda yaralanmaya, can vermeye devam ediyor.

“Bir de şehir dışından gelen gezici tarım işçileri vardı” diye devam ediyor; “Genellikle çadırlarda kalırlardı. Onların koşulları bizden daha kötüydü. Tuvalet, banyo hep sıkıntıydı.”

Bugün de bu sorunlar devam ediyor. Gülsüm, tarım işçilerinin sorunlarını bizzat deneyimlemiş bir milletvekili adayı olarak, devlet ve patronların gezici tarım işçileri için sağlıklı barınma koşullarını oluşturması gerektiğini vurguluyor. Tarım işçisi kadınların büyük çoğunluğunun güvencesiz çalıştığına da dikkat çekerek, en azından günlük olarak sigortalarının yapılması gerektiğini belirtiyor. Tarım işçilerinin, emekçilerinin haklarını parlamentoda savunmak istiyor:

“Tarım işçilerin hakları için ısrarcı olacağım. Tarım patronlarının değil, köylünün ve işçinin desteklenmesi için uğraşacağım.”

Suyu hep birlikte yok ettik

Ekolojik yıkımdan da söz ediyor Gülsüm. “Suyu hep birlikte yok ettik” ifadesini kullanıyor. Dediğine göre, eskiden sondaj ile dört metrede çıkan su, artık 50 metrede ancak çıkıyor. “Böyle giderse susuz kalacağız. Susuz kalmamak için önlem almalıyız” diye ekliyor.

Doğanın, köylerin maden şirketlerine peşkeş çekildiğine dikkat çekiyor sonra; yaşam alanları için direnen köylülerin her zaman yanında olacağını belirtiyor.

“Madencilerin haklarını kaza, katliam olduğunda değil; onlar yaralanmadan, ölmeden önce savunmalıyız.”

Madenlerde hâlâ yaşam odası yok

Gülsüm Çolak’ın biri avukat diğeri madenci iki oğlu vardı. Maden işçisi oğlu Uğur Çolak’ı Soma’da 13 Mayıs 2014’te 301 işçinin yaşamını yitirdiği maden katliamında yitirdi. Katiller öldürdükleri işçi başına altı gün bile kalmadı cezaevinde. Gülsüm, o günden bugüne diğer işçi yakınlarıyla birlikte adalet mücadelesini sürdürüyor. “Bu mücadeleyi büyütmek, bizlere bu acıları yaşayanlardan hesap sormak için, adaletin yerini bulması için aday oldum” diye konuşuyor.

Soma’daki madenlerde katliamdan bu yana değişen pek bir şey yok. Örneğin katliamın ardından yaşam odalarının yapılacağı söylenmişti; ama halen bu konuda kayda değer bir adım atılmış değil. Gülsüm, Meclis’e girdiğinde bu konunun da takipçisi olacağını söylüyor:

“Şili’de 33 madenci, kazadan 69 gün sonra yaşam odaları sayesinde sağ salim kurtarıldı. Ama Soma ve Zonguldak’taki madenlerde işçilerin koşulları hâlâ kötü. Soma’da 301 can yitirdik, sonrasında başka katliamlar oldu ama yaşam odaları hâlâ yok. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini almak zorundayız. Şili’deki işçiler sağlıklı bir şekilde çıkarılabildiyse, aynı sistemle buradaki işçilerin de çalışabilmesi için uğraşacağım. Bu konuyu Meclis’te gündeme getireceğim. Tüm madenlerde gerekli önlemlerinin alınmasını, işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesini istiyorum, bunun için mücadele edeceğim.”

Madende günde sekiz saatlik çalışma süresinin çok uzun olduğunu da düşünüyor Gülsüm. Bu sürenin azaltılması gerektiğini söylüyor. “Madencilerin haklarını kaza, katliam olduğunda değil; onlar yaralanmadan, ölmeden önce savunmalıyız” ifadelerini kullanıyor. Sendikacılara bu konuda önemli görevler düştüğünü, işçilerin hakları için sendikacılarla birlikte çalışmak gerektiğini dile getiriyor.

İnsanın insanı sömürmediği, kadınların eve hapsedilmediği, katledilmediği, doğamızın sermayeye peşkeş çekilmediği bir yaşam için çalışacağım.”

Adil, eşitlikçi bir düzen

Son olarak ülkedeki genel durumu, işçi sınıfının halini konuşuyoruz Gülsüm Çolak’la. Herkesin mutsuz olduğuna, kimsenin yarınını göremediğine dikkat çekiyor. “Çok fazla eşitsizlik, adaletsizlik var” diyor. Aynı işyerinde farklı statülerde çalışan kişiler arasındaki ücret farklılarına değiniyor örneğin. Tüm eşitsizlik ve adaletsizliklerin son bulması, insanca çalışma ve yaşama koşullarının sağlanması için çalışacağını belirtiyor. Tarım işçisi bir kadın olarak kadınların, tarım işçilerinin, maden işçilerinin haklarını savunmak için, bu sömürü düzeninin değişmesi için Meclis’e girmek istediğini ifade ediyor ve ekliyor:

“Artık insanların hakça bölüştüğü bir düzen olsun. İnsanın insanı sömürmediği, kadınların eve hapsedilmediği, katledilmediği, doğamızın sermayeye peşkeş çekilmediği bir yaşam için çalışacağım, bu yüzden adayım.”

Gülsüm Çolak kimdir?

Gülsüm Çolak, 1970 yılında doğdu. Somalı olan Çolak, beş çocuklu bir ailenin son çocuğu. Babası maden işçisi, annesi ise tarım işçisiydi. Oğlu Uğur Çolak’ı 13 Mayıs 2014 Soma Katliamı’nda kaybeden Çolak, yıllarca Soma Katliamı davasının takipçisi oldu. 301’in hesabını sormak için adalet arayışını asla bırakmayan Çolak’ın eşi İsmail Çolak, Soma 301 Madenciler Sosyal Yardımlaşma Derneği’nin başkanıyken, kendisi de derneğin üyesi. Çolak, Emek Partisi’nin önerisiyle Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi listelerinden Manisa milletvekili adayı oldu.

*Bu haber, Rosa Luxemburg Stiftung tarafından desteklenen ‘Solun Kadın Emeği Politikaları: Sorunlar ve Çözümler’ başlıklı çalışmamız kapsamında yayımlanmıştır.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Sevda Karaca geçtiğimiz dönem parlamentoya girdi. İşçi grev, direniş ve eylemlerinin hemen hemen hepsinde onu görmeye başladık. 1 Mayıs onunla emeğin ve kadın emeğinin sorunlarını konuşmak için en uygun gündü. Sevda “Kadınların hak ve hayatlarının kadın emeğinden bağımsız ve bağlamsız görülmemesi ve değerlendirilmemesi” gerektiğinin altını çizerek, kadın yoksulluğu ile mücadeleye vurgu yapıyor.
Biri boşanmış ve küçük çocuğu olduğu için sosyal yardım alıyor. İçlerinde yeni emekli olan da var, ücretli çalışmayı sürdüren de. Geçim sıkıntısından yakınıyorlar ama hükümet değiştiğinde, durumlarının düzeleceğine de inanmıyorlar. Bu seçimlerde de AKP’yi desteklemeye devam eden kadınlara kulak veriyoruz…
Kocaeli’nden feminist kadınlar, 14 Mayıs’ta halkın yarısının tek adam rejimine ‘dur’ dediğine dikkat çekiyor. “Biliyoruz ki kadınlar karanlıktan kurtulursa tüm toplum kurtulur. Ya bu koyu karanlığı birlikte yırtacağız ya da nefessiz kalacağız” diyorlar. Tüm kadınları oy vermeye, sandıklara sahip çıkmaya, mücadeleye çağırıyorlar.
Kadın işçilerle 14 Mayıs seçimlerini ve 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci turu konuştuk. Endişeliler. HÜDA PAR’ın Meclis’e girmesi, kaygılarını daha da artırmış. Erdoğan’ın gitmesini istiyorlar. Hayat pahalılığının sona ereceği, kadın olarak kendilerini özgür ve güvende hissedebilecekleri bir ülke düşlüyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!