Erdoğan ittifakını sandıkta değiştirelim!

Kadın düşmanı ittifak Meclis’te çoğunluğu etse de ‘tek adam’ rejiminin mimarı Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazanamadı. Peki feministler, 14 Mayıs’ı nasıl değerlendiriyor? 28 Mayıs’taki ikinci tur seçimine dair ne söylüyorlar? Feminist hareketten arkadaşlarımız Ayşe Düzkan, Hülya Osmanağaoğlu ve Feride Eralp ile konuştuk.
Paylaş:
Seval Öztürk
Seval Öztürk
sevalozturk18@gmail.com

Ülke tarihinin en önemli seçiminde ilk tur geride kaldı. Milletvekili seçimlerinde; 6284 sayılı yasaya göz diken, kadınların yaşamları ve hakları üzerinden pazarlıklar yapan, LGBTİ+’ların varlığına saldıran İslamcı erkek ittifakı, Meclis’te çoğunluğu elde etmeyi başardı. Buna karşılık cumhurbaşkanlığı seçiminde, bu kadın ve emek düşmanı tek adam rejiminin mimarı Erdoğan kazanamadı. Toplumun yarısı, bu düzeni değiştirme iradesini ortaya koydu.

Şimdi önümüzde ikinci tur var. Bu seçim, şüphesiz biz kadınlar ve LGBTİ+’lar için sıradan bir seçim değil. Yaşamlarımıza ve haklarımıza sahip çıkmak için 28 Mayıs’ta yine sandık başında ve sandık peşinde olacağız.

Seçim günü yaklaşırken Erdoğan’ın kaybetmesi için feminist hareket de mücadeleyi yükseltmiş durumda. Seçim için Feministler grubundan arkadaşlarımız, bu şiarla bir kampanya başlattı. Hazırlanan bildiri ve stickerlarda Cumhur İttifakı’nın kadın, çocuk ve LGBTİ+’ların yaşamını, haklarını tehdit eden politikalarına dikkat çekiliyor, tüm bunlara dur demek için “Erdoğan ittifakını sandıkta değiştirelim” çağrısı yapılıyor.

Biz de bu tarihi seçim öncesi feminist hareketten yol arkadaşlarımız Ayşe Düzkan, Hülya Osmanağaoğlu ve Feride Eralp ile 14 Mayıs seçimlerinin sonuçlarını, 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur seçimini ve feminist mücadeleyi konuştuk.

“İdeolojik mücadelenin araçlarını oluşturmalıyız

Ayşe Düzkan

Ayşe Düzkan: “bu değerlendirmeyi yapmaya çalıştığım sırada yüksek seçim kurulu’na (ysk) itirazlar yapılmıştı. itiraz süresinin uzatılması ve tekrar sayım talepleri yükseliyordu. yeşil sol parti’ye verilmiş oyların aktarılması suretiyle mhp ve hüda par oylarının ysk marifetiyle yükseltildiğine dair çok fazla veri ve kanıt var. ama bu itirazların olumlu sonuçlanması halinde bile meclis’te kürt, kadın ve lgbti+ düşmanlığının hâkim olduğu gerçeği değişmeyecek.

bunun pratik sonuçları olacağı kadar ideolojik iklimi etkileyeceğine, daha da karartacağına şüphe yok. türk, sünni, cis/hetero ve erkek vatandaşların, hele de hepsi birden olanların kendilerini üstün, özel, değerli hissetmelerini sağlayan o ideolojik iklim; yoksulluk sınırında, ancak hayatta kalabilecekleri koşulların dayatıldığı geniş emekçi yığınların bu koşullara rıza göstermesini de sağlıyor. bu toplumsal kumpas, sözde muhalif millet ittifakı mensubu partiler açısından da destekleniyor, en azından kabul edilebilir sayılıyor.

cumhurbaşkanlığı seçimi nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, etkisiz olan meclis’ten ne çıkarsa çıksın, -alfabetik sırayla- feminist hareket, kürt özgürlük hareketi ve lgbti+ hareketinin mevcut kazanımlarını savunmak ve genişletmek için kararlı bir mücadele içinde olacağına şüphe yok. ancak bu ideolojik iklimi eşitlikçi ve özgürlükçü biçimde dönüştürecek bir ideolojik mücadelenin araçlarını ve kendisini oluşturmamız da gerekiyor.”

“Kadın dayanışmasından başka çıkarımız yok

Hülya Osmanağaoğlu

Hülya Osmanağaoğlu: “Seçimlerde özellikle AKP-MHP iktidarı, yanına aldığı taşeron İslamcı-faşist örgütlenmelerle (Yeniden Refah ve bir kontrgerilla örgütlenmesi olarak HÜDA PAR-Hizbullah) saflaşmanın eksenini kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalar ekseninde inşa etti. İslamcılığın ve milliyetçiliğin siyasetini kadınların kazanımlarını gasbetme, LGBTİ+’ları yer altına çekilmeye zorlama temelinde şekillendirdi. İslamcılık-milliyetçilik-patriyarka ittifakının ideolojik ayağını kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalarla güçlendirdi.

Sonuçta geçmişte Batman’da kadınlara kezzapla, baltayla saldıran, Konca Kuriş’i katleden Hizbullah Meclis’te AKP’nin paramiliter taşeronu olarak kendine yer bulurken, Türk İslamcılığın şu an için en uç yasal örgütlenmesi haline gelen Yeniden Refah da 6284’ten çıkılması ve LGBTİ+ derneklerinin kapatılması gibi taleplerle, AKP’nin yoksul kesimlerdeki kostüm değiştirmiş yüzü olarak Meclis’e girdi.

Meclis çoğunluğunun açık İslamcı faşist partilerin elinde olması, cumhurbaşkanlığı seçiminden bağımsız olarak kadınlar ve LGBTİ+’lar için en ağır erkek şiddeti politikalarının fikir özgürlüğü gibi sunulmasını, meşrulaşmasını mümkün kılacak. Cumhurbaşkanlığı seçimini de Tayyip Erdoğan’ın kazanması durumunda, ideolojik politik tahkimatı ilk olarak kadınların ve LGBTİ+’ların kazanımlarına yönelik saldırganlıkla gerçekleştirecekleri muhakkak. Kılıçdaroğlu’nun ‘Aman sokağa çıkmayalım, aman ortalık karışmasın’ politikasının beklenen sonucu vermediği ortada. Oysa feminist hareketin son 12-13 yıldır kürtaj yasaklarına, kız çocuklarının tecavüzcülerle evlendirilmesine ve İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekilmesine karşı yürüttükleri direnişe, AKP-MHP seçmeni kadınlar dâhil toplumun her kesiminden onay gelmesi, tam da politik sözün eylemli olarak da dile gelmesi ve direnişin mümkün olduğunun gösterilmesi açısından önemliydi.

Belli ki feminist hareket açısından kadın dayanışmasından başka çıkarımız yok ve bundan sonra da kendi direnişimizle ülke tarihinin patriyarkayla en derin ittifakını kuran İslamcı faşist iktidarla mücadeleye devam edeceğiz.”

“Seçim değil, hayatlarımız için referandum

Feride Eralp

Feride Eralp: “Bu geçtiğimiz seçimin sonucunda, son 20 yılın en sağcı meclisi ile karşı karşıyayız. İktidarda olan zihniyet İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede ayrılmıştı. Yıllardır çocuk istismarcılarının lehine, 15 yaşında evliliklerle ilgili yasa değişikliği yapmaya çalıştılar. Şimdi de HÜDA PAR’ın, yani Hizbullahçıların Meclis’te olmasını normalmiş gibi lanse ediyorlar. Etekleri diz üstünde olduğu için kadınlara kezzap atanlar, Konca Kuriş’i işkenceyle katledenler Meclis’e girdi. Bu, bu iktidar ile oldu.

Kadınların bütün kazanılmış haklarının -örneğin nafaka, eşit miras hakkı- gaspı, 6284’ün ahlaka uygun hala getirilmesi gibi mevzular konuşulmaya başlandı. Bugün kadınların şiddetten uzak yaşamalarına müsaade etmeyecek bir Meclis oluşmuş durumda. Korkunç sağcı ve milliyetçi, kendi anlayışına dâhil olmayan herkesi terörist ilan eden bir zihniyetten söz ediyoruz.

Biz kadınlar olarak 28 Mayıs’ta hayatlarımız için sandık başına gideceğiz. İstemediğimiz hamileliğe son veremeyeceğimiz, gece sokağa çıkamayacağımız, 15 yaşından küçük çocukların zorla evlendirilebileceği bir düzen istemiyorsak Tayyip’i göndermek zorundayız. Bunun için ‘sandıkta değiştirelim’ diyoruz.

Diğer yandan muhalefetin söylemi de giderek muhafazakârlaşıyor. Oraya karşı zafer elde etmek yerine oranın alanını büyütüyor muhalefet. Genel olarak tüm bu muhafazakâr söylemlere karşı Türkiye’nin gelecek beş yılında uyanık olmamız gerekiyor.

Bu seçim, biz kadınlar için sıradan bir seçim değil. Korkmadan sokağa çıkabilmek, okula gidebilmek, eşit yaşayabilmek için bir referandum. Sen ben biz değil, tüm kadınların hayatları söz konusu.

Tek adam rejimiyle bu meclisin birleşmesi, biz kadın ve LGBTİ+’ların hayatlarının yok sayılacağı anlamına geliyor. Geri dönüşü olmayan bir yol bu. Tabii ki öldük bittik değil, biz her zaman mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu ülkede ilk defa ‘Kadın mısın kız mısın’ denmiyor. Bizim mücadelemiz çok eski bu mücadele, cumhuriyetten bile eski. Yetişkinlerin rızaya dayalı ilişkilerinin suç sayılamayacağını, kadın ve LGBTİ+’ların haklarını, eşitliği ve özgürlüğü savunanlar olarak hepimizin bu mücadelenin içinde yer alması gerekiyor.”

Manşet fotoğrafı: Cumhuriyet

Paylaş:

Benzer İçerikler

Biri boşanmış ve küçük çocuğu olduğu için sosyal yardım alıyor. İçlerinde yeni emekli olan da var, ücretli çalışmayı sürdüren de. Geçim sıkıntısından yakınıyorlar ama hükümet değiştiğinde, durumlarının düzeleceğine de inanmıyorlar. Bu seçimlerde de AKP’yi desteklemeye devam eden kadınlara kulak veriyoruz…
Kocaeli’nden feminist kadınlar, 14 Mayıs’ta halkın yarısının tek adam rejimine ‘dur’ dediğine dikkat çekiyor. “Biliyoruz ki kadınlar karanlıktan kurtulursa tüm toplum kurtulur. Ya bu koyu karanlığı birlikte yırtacağız ya da nefessiz kalacağız” diyorlar. Tüm kadınları oy vermeye, sandıklara sahip çıkmaya, mücadeleye çağırıyorlar.
Seçime sayılı günler kala kadınlar sokakları bırakmıyor. “Erdoğan ittifakını sandıkta değiştirelim” çağrısıyla pazar pazar dolaşıp bildiri dağıtan feministler, muhalefetin göçmenleri hedef alan söylemlerine de tepki gösterdi. KESK’li kadınlar ise herkesi tek adam rejimine ve kadın düşmanı zihniyete karşı oy kullanmaya çağırdı.
Kadın işçilerle 14 Mayıs seçimlerini ve 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci turu konuştuk. Endişeliler. HÜDA PAR’ın Meclis’e girmesi, kaygılarını daha da artırmış. Erdoğan’ın gitmesini istiyorlar. Hayat pahalılığının sona ereceği, kadın olarak kendilerini özgür ve güvende hissedebilecekleri bir ülke düşlüyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!