kayıtdışı çalışma

“doğum izninin sadece kadınlara verilmesinin kadın istihdamını düşüreceği, kadınların evde yapılacak, düşük gelir getiren işlere mahkum olacağı ortada. doğum izni, ancak iki ebeveyn için de geçerli olduğunda teşvik edici olabilir.” ayşe düzkan düşen doğurganlık oranına bağlı olarak kadınların çalışma yaşamını düzenleme meselesini masaya yatırıyor.
Diyarbakır’daki kafelerde çalışan kadınların çoğu güvencesiz. Günde 10-12 saat çalışıyor, asgari ücretin çok altında ücret alıyorlar. Sıklıkla erkek müşteri ve patronların tacizine maruz kalıyorlar. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, son dönemde birçok kafede ‘iki haftada bir izin’ uygulamasına geçildiğini söylüyorlar.
Mersin Hali’nde iki hafta önce grev yapan kadın işçilerden Türkan, çocukluğundan beri sigortasız çalışıyor. Devletin halleri hiç denetlemediğini söyleyen Türkan, “Sizden sesimizi duyurmanızı istiyoruz. Sigortalı olmak istiyoruz. Bu kadar yeter! Bu kadar kölelik olmaz! SGK’mız olsaydı haklarımız olurdu” diyor.
Malatya’da BİRTEK-SEN’in örgütlenme faaliyetini yürüten tekstil işçisi bir kadın arkadaşımızla konuşuyoruz. Depremden sonra da kayısı fabrikalarında, düşük yevmiyeyle çalışan kadınların çoğu kayıtdışıymış. 16 yaşında koca koca kasaları taşıyarak işe başlayan arkadaşımızın en fazla şikâyet ettiği konulardan biri de işyerinde cinsel taciz.
Bir süredir, Toplum Yararına Çalışma (TYÇ) adı altında kadınlar bağ, bahçe işlerinde kısa süreli ve güvencesiz çalıştırılıyorlar. Nurcan da toplum yararına çalışan kadınlardan biri sigortasının olması bu çalışmanın özünü değiştirmiyor. Bütün gün ağaç, fidan ve çiçek dikiyorlar, ortak alanları düzenliyorlar. Bizler, düzenledikleri parkların, yeşil alanların tadını çıkartırken onlar geçici işçi olmanın sıkıntısıyla evlerine dönüyor..
Seray Şahiner’in romanı Ülker Abla, Everest Yayınları’ndan çıktı. Kitapta erkek şiddetinden kaçan Ülker’in hayatta kalma çabası anlatılıyor. Roman boyunca sıkça tekrarlanan “Hala diriyim.” ifadesi Ülker’in yaşam mücadelesini hafızalara kazıyor ve romanının temelini oluşturuyor. Ülker’in hayatta kalmak için yapmış olduğu taktik ve manevraları mizahla harmanlanmış şekilde kâh gülerek kâh içimiz cız ederek okuyoruz.
Her şeyin, her gün zamlandığı asgari ücretin açlık sınırının da altında olduğu bir dönemde ücretli çalışmanın dışında ev işlerinin de artan yükünü kadınlar taşıyor. Yemesinden, giyiminden, gezmesinden kısarak, sosyal aktivitelerden uzaklaşarak buldukları ‘çarelerin’ çare olmadığını biliyorlar bilmesine de yine de dayanmaya çalışıyorlar. Ancak nereye kadar?
Prof. Dr. Özar, çalışma hayatındaki toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın, çalışma dışı alanlardaki güç ilişkilerinden bağımsız değerlendirilemeyeceğini belirtti. Ayrımcılık ve eşitsizliğin önüne geçmek için her türlü ayrımcılık biçiminin deşifre edilmesi gerektiğini vurgulayan Özar, “Kapitalist, homofobik, transfobik, göçmen karşıtlığı gibi ayrımcılık pratiklerinin cinsiyetçi ayrımcılıkla iç içeliğini de görmek gerek” dedi
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!