Nalbant felsefeci Şeyma Kalkan

Felsefe okuyup bir çiftlikte nalbantlık yapan Şeyma Kalkan kendisine “erkek işi, yapamazsın” diyenlere inat, tam 67 atın bakımıyla ilgileniyor. Nal çakarken defalarca tekmelenip ısırılan genç kadın yine de işini çok seviyor.
Paylaş:
Gülay Fırat
Gülay Fırat
glyfirat@gmail.com
Gülay Fırat         glyfirat@gmail.com

Felsefe okuyup bir çiftlikte nalbantlık yapan Şeyma Kalkan kendisine “erkek işi, yapamazsın” diyenlere inat, tam 67 atın bakımıyla ilgileniyor. Nal çakarken defalarca tekmelenip ısırılan genç kadın yine de işini çok seviyor.

Onu bir elinde çekiç diğerinde çiviyle bir ata nal çakarken görenler bir kez daha bakıyor. Şaşkınlıklarının sebebi, erkek egemen mesleklerden nalbantlığı yapanın bir kadın olması! 27 yaşındaki Şeyma Kalkan, Türkiye’nin şu an için bilinen tek profesyonel kadın nalbandı olarak Bursa’da bir çiftlikte hara sorumlusu olarak çalışıyor.

Memur bir ailenin tek çocuğu olan Şeyma Kalkan, Anadolu’nun farklı şehirlerinde tamamladığı ilköğretim eğitimi sonrasında, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun olmuş.  Genç kadın daha sonra  puanını tutturduğu Uludağ Üniversitesi Mennan Pasinli Atçılık Meslek Yüksekokulu Atçılık ve Antrenörlüğü Programı’na kayıt yaptırmak için Bursa’ya taşınmış. Başlangıçta hobi gibi düşündüğü bu programa devam ederken atlara olan sevgisi ağır basmış meslek olarak da bu işi sürdürmeye karar vermiş,

Başka iş mi yoktu diyenler var

Felsefe eğitiminden nalbantlığa uzanan kariyeri aslında nallama teknikleri dersinde son şeklini almış. Nallama dersi sırasında “Acaba ben bu mesleği yapabilir miyim?” meraklanıp düşüncelerini çevresiyle paylaşmış. Ancak ‘nalbantlık erkek işi, sen yapamazsın’ gibi yorumlar alınca, bu işe dört elle sarılmış. Kalkan yaşadıklarını şöyle anlatıyor, “Felsefe okurken, aslında turizmde çalışıyordum ama sonra kendimi turizmden de çekip atçılık konusunda ilerlemek istedim. Şimdi bile zaman zaman ‘Başka iş mi yoktu?’ gibi eleştirilerle karşılaşıyorum. Ben işimi seviyorum. Bu işin eğitimini aldım ayrıca nalbantlık teknikleri dersi veren hocamın yanında staj yaptım. Üniversitenin ilk senesi öğretilen ilk şey antrenör olmadan bir atın bakımının nasıl yapılması gerektiğidir. Aslında hepimiz antrenör olmadan önce seyislik yaptık. Seyislik yapmak için birkaç atınız olmalı ki hem seyis hem antrenör hem nalbant olabilesiniz. At fazla sorumluluk ve zaman istediğinden biri olsanız diğeri olamazsınız. Ben mesleğimi ve atlarımı çok seviyorum. Eğitimden sonra İstanbul’da farklı çiftliklerde çalıştım. Geçen yıl Bursa’ya döndüm. Pandemi başladığından beri burada bir çiftlikte çalışıyorum.”

Unutulmaya yüz tutmuş mesleklerden birine gönül veren Kalkan, “Meslektaşlarımdan ayrı olarak sabit çalışan tek nalbandım. Bu aslında dezavantaj çünkü birçok at ve çiftlik ile çalışma imkânım varken pandemi sürecinde böyle bir karar alıp çiftliğin hem hara sorumlusu hem de nalbandı oldum. 67 atın bakımından sorumluyum aynı zamanda sekiz seyisin sorumluluğu da bana ait. Mesleğim açısından şu anda düşük bir ücret alıyorum ama Türkiye ekonomisi açısından gayet ideal” diye konuşuyor.

Nalbantlık nal çakımından ibaret değil

Antrenör olmasını beklerken nalbantlığı seçmesi üzerine ailesinin “bir yerini kırarsın” diye endişelendiğini söyleyen Kalkan, ancak onların da zamanla işini kabullendiklerini belirtiyor. Hayvanları çok sevdiğini fakat atların yerinin başka olduğunu belirten Kalkan, onların kendisini gerçekten anladığına inanıyor. Nalbantlığın nal çakımından ibaret olmadığını vurgulayan genç kadın, işinin inceliklerini de şöyle anlatıyor, “Atın tırnak anatomisi, doğru açı, süspansiyon bilgisi, her şeye hâkim olmak gerekli. İnanın ne kadar biliyorum desem de bu meslekle ilgili öğreneceğim daha çok şey var. Yapılan bir yanlış, o atı minimum bir hafta maksimum hayatı boyunca etkiler, o yüzden çok dikkatli olmak gerek. Nal çakarken önceliğim atların dilinden anlamak, bir şekilde atları uysallaştırmak ve onlara zarar vermeyeceğimi hissettirmem gerekiyor. Sonuçta hayvanın tanımadığı bir sima gelip ayağını alıyor, tak tuk sesler çıkarıyor, bu at için de tedirgin edici. O nedenle at ile sanki bir insanla tanışıyormuşçasına tanışıp ona ben zararsızım imajını vermeye çalışıyorum”

Birçok kez tekmelendim ve ısırıldım

Yetişkin bir atın ağırlığı cinsine göre 380 kilo ile bir ton arasında değişiyor ve boyu 2,5 metreyi buluyor. Hal böyle olunca alınan tüm tedbirlere rağmen iş kazaları kaçınılmaz olabiliyor. Şeyma Kalkan’ın da birçok kez nal çakarken başına acı veren kazalar gelmiş, “Bakmayın güçlü durduğuma, aslında birçok kez tekmelenerek, atlar tarafından ısırılarak, acı çekerek ve acı eşiğimi her bir acı ile üst seviyelere taşıyarak buradayım. Hatta bu röportajı yaparken sol kolumun iç kısmında bir avuç büyüklüğü kadar morluk, dizlerimde ezilmeler ve parmağımın eklem kısımlarında ağrılar var. Bu beni hiçbir zaman yıldırmadı umarım yıldırmaz da.”

Fiziksel anlamda bir hayli yorucu olan nalbantlığa daha uzun yıllar devam etmeyi düşünen Kalkan, “Hiçbir zaman kırılgan veya nazlı bir kadın olmadım. Her bir at için 45 dakika ile 1 saat 15 dakika zaman ayırıyorum, günün yarısı eğik pozisyonda geçiyor. Bu yüzden bel ve boyun ağrılarım çok oluyor. Nal çakımlarım bitikten sonra dinlenmem gerekiyor. Tüm zorluklarına rağmen yine de nalbantlığı seviyorum” diyor.

.

Pardon sizi erkek sandık

Pandemi sürecinde nonstop çalışan Kalkan, “Pandeminin iş anlamında bana bir zararı olmasa da özel ve sosyal hayatımı bitirdi, diyebilirim. Hayatım iş ve ev döngüsüne takılı kaldı. Haftanın altı günü çalışıyorum. Ayrıca haftalık iznimi pazartesi kullanmak durumunda olduğumdan, arkadaş çevreme zaman ayıramaz oldum. Bu nedenle çok keskin kararlar alıp bu yaz hayatıma, kendi işimi yaparak ama bu defa sabit bir yerle çalışma gibi bir konu mevzu bahis olmadan devam etmek istiyorum” diyor.

Çiftlikte nal çakarken aldığı tepkileri ise Kalkan gülerek şöyle aktarıyor, “Genelde atın altındayken yüzümü göremedikleri için çocuklarına ‘Bak abi ata nal çakıyormuş ‘ diyenler sonrasında yüzümü gördüklerinde ‘çok pardon’ deyip utanıyorlar. ‘Öyle nal çaktığınızı görünce haliyle erkek sandık kusura bakmayın’ diyorlar. Bu özgüvenimi tazeliyor, o şaşkınlığı gördüğümde mutlu oluyorum. Öte yandan insanlarla ilk tanıştığımda nalbandım demiyorum, atçıyım diyorum. Bu sefer de aşçı anlıyorlar.”

Atlar duygularınızı hisseder

İşte stresini, sıkıntısını atlara yansıtmamaya özen gösterdiğini söyleyen Kalkan, “Çünkü ne olursa olsun atlar duygu durumundan anlıyorlar. Çalışırken fiziksel olarak kendimi korumak için çepsimi giyiyorum. Bu at ayağını istemsiz çektiğinde hazırlıksız yakalanıp bacaklarıma çivi girmesini engellemek için alınan bir önlem. İşçi ayakkabısı giyiyorum, bu da herhangi basış anında ayak parmaklarım kırılmasın diye. İşin inceliği aslında öngörülü olup atın bir sonraki hareketinde ne yapacağını tahmin edebilmekten geçiyor çünkü her ne kadar atı tutuyor olsam da, at değil ben savunmasızım onun altında” diyor.

Nalbantlığı bedensel maksimum on dört yıl daha yapabileceğini belirten Kalkan, “Sonrası için at sektöründe olan her insan gibi hayalim; kendi butik çiftliğim, atlarım ve ailemin bir arada olacağı bir ortam…  Şu sıralar kendimi, ‘30 yaşına gelmeden işini kur’ diye motive ediyorum. Umarım, 30 yaşımda kurduğum bir işle sizinle yeniden röportaj yapıyor oluruz.”

Kadınları yürüyeceği yoldan alıkoymasınlar

Kadınların her alanda başarılı olabileceğinin altını çizen Kalkan, “Toplumumuzun ataerkil olması, hayatımızı da mesleklerimizi de cinsiyetlendiriyor ne yazık ki. Oysa ‘insan nedir ve insan neler yapabilir?’ gibi sorular olmalıydı. Kadını halen eksik gören, ‘o kadındır yapamaz’ diyen, ‘kadın başına bu işlere kalkışma’ diyenler var. Bir kadın bu önyargıların üstesinden geliyorsa ve buna rağmen yaşayabiliyorsa zaten en büyük şeyi başarmış oluyor. Benim mesleğim için erkek arkadaşlarım ‘Ben senin şu yaptığını yapamam’ deyip konuyu netliğe ulaştırıyor. Bu yüzden, kimse bir kadına ‘başaramaz’ demesin. Sadece bir işi göstersin ve oturup izlesin nasıl yapıldığını. Avrupa’da birçok ülkede kadınlar bu işle uğraşıyor. Bırakın kadın kendi istediği yolda yürüsün. Yollarının kenarlarını da çiçekleri ile süslesin. Hiçbir kadını yürüyeceği yoldan alıkoymayın ve elleriyle diktiği çiçekleri yoldurtmak zorunda bırakmayın” diye konuşuyor.

.

Şarkı sözü de yazıyor

Bir dernekleri bulunduğunu ve pandemi nedeniyle derneğin kapalı olduğunu anlatan Kalkan, “Ne yazık ki Profesyonel Nalbantlar Derneği pandemi sürecinde kapatılmak zorunda kalındı. Haklarımızı savunabilen ve yön gösterici bir sendikamız var mı bilmiyorum, varsa üye olmak çok isterim” diyor.

Nalbantlık dışında şarkı sözü yazarlığı yapan, önümüzdeki aylarda youtube’ta çekeceği klipleri yayınlayacağını belirten Kalkan’ın aynı zamanda bir dergide atlarla ilgili makaleler yazdığı köşesi de var. Kalkan’ın gönlünde yatan başka bir ilginç meslek daha var genç kadın şöyle anlatıyor; “Çocukluk hayalim üniformalı bir meslekti fakat çok tuhaf şeylerin hayalini de kuruyordum. Mesela vinç operatörü olmak gibi… Bugün üniformalı bir mesleğim olmasa da iş önlüğüm de bir üniforma bence. Onun dışında halen vinç operatörlüğü için eğitim alma düşüncem var. En azından hayalde kalmasın diye bir ara eğitimini almayı planlıyorum.” Yani, belki gelecekte Şeyma Kalkan’ı karşımıza bir kule vinç operatörü olarak da görebiliriz. Kim bilir?

Paylaş:

Benzer İçerikler

Başakşehir’e bağlı Şahintepe mahallesinde, 400 günü aşkındır bir nöbet sürüyor. Çevre Bakanlığı ve bölge belediyesinin halkı mahalleden sürme girişimleri sonuçsuz kaldı. Kurdukları “Barınma Hakkı Meclisi” içinde örgütlenen Şahintepelilerin, fiili mücadelesinde kadınlar en önde. “Mahalle içindeki ve dışındaki kirli eller çekilene kadar oradayız” diyorlar.
Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nı değerlendiren feminist sosyolog Berfin Atlı “Esnek çalışma modeli kadınların yoksulluk döngüsünü kırmak yerine, bu döngünün derinleşmesine neden olacak” diyor.
Diyarbakır’da cami önünde Kur’an-ı Kerim okuyarak geçimini sağlayan, engelli bir oğlu olan Rojda, ‘’Ama kendime de bir dua ediyorum. İnşallah oğlum benden önce ölür diye. Bakacak kimsesi yok. Ölüm fakirlikten ve kimsesizlikten iyidir’’ diyor.
Tatil öncesi meclise getirilmesi beklenen 9. Yargı Paketi’nin içindeki “etki ajanlığı” düzenlemesinin kadın ve LGBTİ+’ların güçlenme ve dayanışma mekanizmalarını nasıl etkileyeceğini Mor Çatı ve Kadının İnsan Hakları Derneği ile konuştuk.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!