‘Çocuğa bakacak kimse yok, yine de tutanak yedim’

Pakkens’te sendikalı bir işçinin işten çıkarılması üzerine başlayan direniş kazanımla bitti. Direnişe katılan kadın işçilerle çalışma koşullarını konuştuk: “Son zamanlarda gece mesaisine de bırakmaya başlamışlardı. Ben kalmadım mesaiye; çünkü oğluma bakacak kimse yok. Yine de tutanak yedim, şaka gibi ama..."
Kazanımla biten Pakkens direnişinden kadınlar anlatıyor:
Paylaş:

Pakkens, Bursa Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan bir metal fabrikası. Fabrikada basınçölçer, termometre gibi ürünlerin üretimi yapılıyor. Aynı patronun bir diğer metal fabrikası olan Valf’te ise kombi parçaları üretiliyor.

Pakkens’te yaklaşık 150 işçi çalışıyor, 30’u kadın. Valf’te ise yaklaşık 180 işçinin 35’i kadın. İki fabrikada da kadın işçiler yoğunluklu olarak montaj bölümünde çalışıyor.

İşçiler, Şubat 2022’de Türk Metal sendikasında örgütlendi ve çok kısa sürede sendika, fabrikada çoğunluğu sağlayarak yetki aldı. Geçtiğimiz hafta sendikalı bir işçinin işten çıkarılması üzerine işçiler iş durdurma eylemi yapmıştı. Bunun üzerine patron, tüm işçileri 3 Temmuz’a kadar yıllık izne çıkararak eylemliliğin önüne geçmeye çalıştı.

İşçiler yaklaşık bir hafta boyunca fabrika önünde direnişlerini sürdürdü ve 19 Haziran’da patron, sendikayla anlaşma yapmayı kabul etti. İşçiler bugün yeniden işbaşı yaptı.

Çalışma koşullarını, sendikalaşma ve direniş süreçlerini Pakkens ve Valf fabrikalarında çalışan kadın işçilerle konuştuk.

Yarı ücrete zorunlu fazla mesai

Fatmanur*, 10 yıldan fazladır Pakkens’te, montaj bölümünde çalışıyor. “Bu kadar yıldır birçok sıkıntı yaşadık; ama artık bıçak kemiğe dayandı, dur diyebileceğimiz bir noktaya geldi” diye başlıyor sözlerine.

Çalışma koşullarına dair ilk konumuz ücretler oluyor. Fatmanur, saatlik ücretlerinin düşük olduğunu ve zorunlu olarak sürekli mesaiye kaldıkları halde mesai ücretlerinin yüzde 100 ödenmediğini vurguluyor:

“Ücretlerimiz çok düşüktü. Eski kadın elemanları göndermek istiyorlardı, o yüzden yeni elemanlar geldi. Yeni gelen elemanların saatlik ücretlerine 5 lira ilave yapıldı, bize yapılmadı. Yeni gelen elemanlar ile benim aramda yaklaşık 1000 lira fark vardı. Ben orada kaç yıllık kalifiye bir elemanım, basit bir eleman da değilim. Orada sakatlandım, meslek hastalıklarım oldu; ama bunun karşılığında herhangi bir fabrikaya girdiğimde alacağım ücreti alıyorum. Ve bizim mesai ücretlerimizin yüzde 50’si ödeniyordu. Bizi mecburi mesaiye bıraktırıyorlardı.”

Normal şartlarda günde sekiz saat çalışması gereken işçiler, fazla mesaiyle birlikte 12 saate varan sürelerle çalışıyor fabrikada. Tek izin günleri, pazar. Fatmanur, fazla mesai dayatmasının nasıl işlediğini ve kadın işçilerin ağırlıkta olduğu montaj bölümünün yoğunluğundan dolayı sürekli mesaiye kalmak zorunda olduklarını anlatıyor:

“Bize yılbaşında kâğıt imzalatıyorlardı, ‘Yıl içerisinde mesaiye kalacağım’ diye. Bunu mecburi kılıyorlar, imzalamak zorundasın, herkes bunu imzalıyor. Bölümün yoğunluğuna göre herkes mesaiye kalıyordu ama montaj bölümü her daim yoğun bir bölüm. Çünkü her şey montajdan çıkıyor. Diğer bölümler bize malzeme hazırlıyor, biz montajda onlarla saat üretiyoruz. Ben bu yaz durmaksızın mesaide çalışsam montajdaki işi bitiremeyiz; ama benim çocuklarım var, ailem var, bunları hiç düşünmüyorlar.”

“CNC’de çalışan, kalıplarda çalışan erkek işçilerle benim saat ücretim aynı değildi, aynı yıl girdiğimiz halde. Bir de onlar bizim gibi durmaksızın çalışmıyor; makineyi parçaya bağlıyor, makine üretiyor parçayı. Biz ise sürekli hareket halindeyiz.”

Fatmanur

Erkek işçiler daha çok ücret alıyor

Kadın işçilerle erkek işçiler arasında ücret farkını sorduğumuzda, Fatmanur kimi dönemlerde ücretlerin eşitlenmeye çalışıldığını fakat son dönemde saat ücretlerinde cinsiyet temelli bir farkın olduğunu söylüyor:

“Önceden daha büyük bir fark vardı; bizim bundan önceki yönetimimiz zamanında kadın-erkek ücretleri eşitlendi. O yönetimde biz daha iyiydik. Ama o yönetimden sonra bu yönetim geldiğinde kâbusu yaşamaya başladık. Sözde onlar da ücretleri eşitliyorlardı; ama öyle olmuyordu. CNC’de çalışan, kalıplarda çalışan erkek işçilerle benim saat ücretim aynı değildi, aynı yıl girdiğimiz halde. Bir de onlar bizim gibi durmaksızın çalışmıyor; makineyi parçaya bağlıyor, makine üretiyor parçayı. Biz ise sürekli hareket halindeyiz. Borular veriyorlar onlara, bir şeyler ekliyoruz. Bant sisteminde hiç durmadan çalışıyoruz.”

Bant sisteminde çalışırken sayı çıkarma stresi altında çalıştıklarını ve sürekli bir tutanak tehdidiyle karşı karşıya kaldıklarını da ekliyor sözlerine:

“Sayı çıkarma stresi de vardı. Sayı düşerse baskı yapıyorlardı. Önünde parça birikirse ‘Niye birikiyor, niye çalışmıyorsun’ baskısı…Yoğun çalıştığın için hata yapma riskin de var, çünkü yorgunsun; kafa yorgun, beden yorgun. Hata yaptığın zaman tutanak önüne sürülüyor, hemen savunma isteniyor.”

Üretim alanında sürekli müdürler tarafından izlenmelerinden duyduğu rahatsızlığı da dile getiriyor Fatmanur:

“Müdürler, tepemizdeki camekândan sürekli bizi izliyorlar. ‘Niye arkadaş ayakta, niye arkadaş duruyor, niye önünde parça var…’ Oradan telefon ediyorlar, hemen başına birisi geliyor. Benim pompam arızalanmış, bana ‘Neden duruyorsun?’ diye soruyorlar, ben arızalı pompada ne yapabilirim, bakımcı bekliyorum. Bunu bile idrak edemiyorlar.”

‘Hepimizde boyun düzleşmesi, bel fıtığı var’

Montaj bölümünde işçiler pompalarla basınçölçerler aletlerinin montajını yapıyor. Fatmanur, işçilerin beden sağlığını öncelemeyen fiziksel koşullardan kaynaklı olarak kadınların birçok sağlık sorununa sahip olduğundan bahsediyor:

“Pompalar alçak, onları kullanabilmek için iki büklüm oluyorsun ve bu yüzden boyun düzleşmesi, bel fıtığı oluyor hepimizde. Kollarımızda sinir sıkışması var. Benim hattımda çalışan bütün arkadaşlarda var bu sıkıntılar. Bu sene üç arkadaş bel fıtığından ameliyat oldu.”

İş güvenliği uzmanlarıyla yapılan eğitimlerde bu fiziksel koşulların acilen düzeltilmesi gerektiğini belirtmelerine, yaşadıkları sağlık sorunlarını anlatmalarına rağmen koşullarda bir düzelme olmamış. Fatmanur, kendisinin sağlık durumunu şu çarpıcı sözlerle anlatıyor:

“Ben buraya geldiğimde 20’li yaşlardaydım, hiçbir rahatsızlığım yoktu. Şimdi birçok ameliyatlı yerim var, sinir sıkışmalarım var. Boynumda düzleşme var, belimde fıtık, disk kayıklığı var, bunların dönüşü yok. Gözlerimin numaraları büyüdü; çünkü devamlı saate bakıyoruz, önümüzdeki saati kontrol etmek için.”

Özellikle kadın işçilere baskı yaptılar

Fatmanur’a sendikalaşmaya nasıl karar verdiğini, onu son noktaya getiren sebepleri sorduğumuzda ise ücret zamlarının yetersiz oluşu, yemeklerde yaşanan sıkıntılar, banka promosyonlarına firma tarafından el konulması, yönetime iletilen taleplerin ciddiye alınmaması gibi durumları anlatıyor. Bu koşulları değiştirmek isteyen işçiler çok kısa sürede sendikada örgütlenmişler ve birkaç hafta içerisinde sendika yetkiyi almış. Fakat sendika işyerinde yetkiyi aldıktan sonra işçilere ve özellikle kadın işçilere yönelik baskılar artmış:

“Sendikalaştığımızdan bu yana, fabrikada insan yerine konmuyoruz. Yani ya robot ya da hayvan olarak görüyorlar seni. Özellikle kadın işçileri sendika üyeliğinden vazgeçirmek için sık sık yönetime çağırdılar. İlk önce güzel bir şekilde ikna etmeye çalıştılar. Sonra baskılar giderek arttı. Herkes sürekli telefonla aranıyordu.”

Geçen hafta, sendikalı bir işçinin işten çıkartılması üzerine işçiler iş durdurma eylemi yaptılar. Fatmanur, kadın işçilerin ilk başta işten atılma korkusuyla çekindiklerinden fakat sonra kararlı bir şekilde direnişe geçtiklerinden bahsediyor. İş durdurma eyleminin yapıldığı gün sabaha kadar fabrika bahçesinde nöbet tutulmuş. Kadın işçilerin birbirinden güç alarak daha da dirençli olduklarını vurguluyor Fatmanur.

El bileklerimizde çok sıkıntı var, bazı kadınların bacakları sürekli ödem topluyor, varisleri var. Bel fıtığı olan çok var. Ben şimdilik sadece boyun fıtığı oldum.

Sevgi

‘Mesaiye kalmazsak tutanak tutuyorlardı’

Sevgi ise beş yıldan fazladır Valf’in montaj bölümünde çalışıyor. Çocuğunu tek başına yetiştiren bir anne aynı zamanda. Sevgi de fabrikadaki baskı ortamını ve zorunlu mesai dayatmasının etkilerini anlatarak söze başlıyor:

“İlk girdiğim zamanlarda çok baskı yoktu ama sonra arttı. Sürekli mesaiye kalıyorduk. Mesaiye kalmadığımızda tutanaklar yazıldı bize. Son zamanlarda gece mesaisine de bırakmaya başlamışlardı. Ben kalmadım mesaiye; çünkü oğluma bakacak kimse yok. Yine de tutanak yedim, şaka gibi ama… Mesailere kalmadığımızda tutanak tutuyorlardı hemen, benimle birlikte 10-15 kişinin daha mesai yüzünden tutanağı var.”

Fatmanur’a benzer şekilde Sevgi de çalışma koşullarından kaynaklı oluşan hastalıklardan bahsediyor:

“Biz havalı tabancalarla çalışıyoruz montaj bölümünde ve sürekli ayaktayız. Bu bizi çok yoruyor. El bileklerimizde çok sıkıntı var, bazı kadınların bacakları sürekli ödem topluyor, varisleri var. Bel fıtığı olan çok var. Ben şimdilik sadece boyun fıtığı oldum.”

‘Tuvalete gitmemize izin vermiyorlar’

Sendikalaşma sürecinden sonra işçilere tuvalet konusunda çeşitli sınırlamalar getirilmiş. İşçilerin molalar dışında tuvalete gitmesi engellenmek istenmiş. Sevgi, bu sınırlamanın özellikle kadın işçileri çok zorladığını anlatıyor:

“Sonuçta kadınız, regl dönemlerimiz oluyor. Tuvalete gitmemize izin vermemeleri çok küçük düşürücü bir durum.”

Tek başına mücadele eden ve geçinmek için çalışmak zorunda olan kadınlar için sendikalaşma ve direniş süreçleri birçok riski göze almayı gerektiriyor aslında. Sevgi’ye direniş sürecine dair hislerini sorduğumuzda şöyle cevaplıyor:

“Eşinden ayrılmış ve tek başına çocuğunu büyüten birçok kadın var fabrikada. Grev sürecinde işten çıkarılma riskimiz vardı ve bu yüzden tedirgindik. Ama haksız yere bir arkadaşımız işten çıkarılmıştı, bu yüzden hep beraberdik, kol kolaydık.”

Aynı zamanda Sevgi, aldıkları ücretle geçinemediklerinden ve kendisi de dahil birçok işçinin geçinebilmek için ek iş yapmak zorunda olduğunu belirtiyor. Bu durum, kadın işçilerin düşük ücretlere karşı vereceği mücadelenin kritikliğini bir kez daha ortaya koyuyor.

“Bayanlar olarak hepimiz başta korkuyorduk. Kimse işini kaybetmek istemiyordu; endişelerimiz vardı. Hepimiz çocuklarımızı evde bırakarak geldik. Bazen çocukları da direniş alanına getirmemiz gerekti...

Ayfer

‘Çok tepeden konuştular, işçiyi çok ezdiler’

Ayfer* ise 10 yıla yakın süredir Pakkens’te çalışan bir işçi. Sendikalaşma sürecinin ve direnişin kazanımla sonuçlanmasının, uzun yıllardır örgütsüz olan Pakkens için önemli olduğunun altını çiziyor.

Ayfer, sendikalaşmayı tetikleyen sebeplerden birinin de yönetimin işçilere yönelik kötü muamelesi olduğunu belirtiyor:

“İnsanlara çok tepeden konuştular, işçiyi çok ezdiler. İnsan Kaynakları’nın işçiye yönelik tavrı çok üsttenciydi. İnsan Kaynakları’ndakilerin normalde bizim sorunlarımızı dinlemeleri ve yönetime bildirmeleri gerekiyordu; ama tam tersine, yönetimden daha agresif tavırlarla geldiler bize. Sendikalaştıktan sonra bizimle yapılan toplantılarda çok küçümseyici konuştular. Sanki bizlerin başka bir hayatı yok, orası dışında başka bir şansımız yokmuş gibi. İşçiler olmasa sizler olmazsanız, bunu göremiyorlar ne yazık ki.”

Direniş sürecinin kadın işçiler için nasıl geçtiğini ise şöyle aktarıyor:

“Bayanlar olarak hepimiz başta korkuyorduk. Kimse işini kaybetmek istemiyordu; endişelerimiz, kaygılarımız vardı. Çok yorucu, yoğun bir süreçti bizim için. Hepimiz çocuklarımızı evde bırakarak geldik. Bazen çocukları da direniş alanına getirmemiz gerekti. Karne günü karneleri alıp tekrar fabrikaya geldik çocuklarla. Birliğimizi, beraberliğimiz göstermek için. Zor bir süreçti, yorucuydu ama çok şükür hayırla sonuçlandı, tabii inşallah böyle devam eder.”

Tüm zorluklarına rağmen hep birlikte hakları için mücadele etmenin gurur verici olduğunu söylüyor Ayfer:

“Herkesin dışarıda olmasından çok gurur duydum. Hepimizin hayatlarında birtakım zorluklar olduğunu biliyoruz. İşe ihtiyacımız olduğunu bildiğimiz halde, arkadaşlarımızın yanında olmak ve herkesin de orada olduğunu görmek bizim için çok gurur vericiydi.”

Kadınlar TİS sürecine dahil edilmeli

Bir haftalık kapı önü direniş sürecinden sonra patron, 19 Haziran’da sendikayla anlaşmayı kabul etti. Aldığımız bilgilere göre, sendikalı olduğu için işten atılan işçi işe geri alınmayacak; fakat sendika bu işçiye başka bir fabrikada iş güvencesi vermiş. Temmuz ayında duruşması görülecek olan yetki itiraz davasında, işveren itirazını geri çekecekmiş. Sonrasında toplu sözleşme (TİS) taleplerinin belirlenmesi ve toplu sözleşme sürecinin başlaması bekleniyor. Sendika tarafından toplu sözleşme taslağı oluşturulurken kadın işçilerin önerilerinin alınması, sürece kadınların dahil olmasının sağlanması önemli. Bunun dikkate alınacağını umuyoruz.

*İşçilerin isimlerini talepleri üzerine değiştirdik.

Fotoğraflar: Betül Kocaaslan

Paylaş:

Benzer İçerikler

MESS Grup TİS görüşmeleri öncesi sendikalar taslaklarını açıkladı; ancak kadın işçilerin özgün sorun ve taleplerinin taslaklara yeterince yansıtılmadığı görülüyor. Cinsiyet temelli ücret eşitsizliği, cinsel taciz, kadın işçi sağlığı, regl izni, emzirme odası gibi önemli gündemlerin esamisi okunmuyor.
Yeni kurulan Tarım İşçileri Sendikası’ndan kadınlarla, tarım işçisi kadınların sorunlarını ve sendikanın yol haritasını konuştuk. “Örgütlenme pratiklerimizde öncüleşecek kadınların bu topraklarda bir yerlerde yaşadığını biliyoruz. Bu sendikayı, mücadele içinde ışıklanan kadınlara teslim etmek istiyoruz” diyorlar.
Sendika baştemsilcisi, fabrikadaki işçi kadına baskı uyguluyor, tehditler savuruyor! Kadın, kendisine cinsel saldırıda bulunan bir erkeğe karşı mücadele verdiği için… Olayı kapatıp, “tamam efendim” demeyip, saldırıyı ifşa ederek dava açtığı, başını öne eğmediği için… Kendisine yaşatılanlar karşısında yılmayan metal işçisi Pınar, kavgasını anlattı.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!