‘Ömrüm gitti fabrikalarda… Benim hakkım değil mi insan gibi yaşamak?’

Hayat pahalılığı her geçen gün artarken, emekli kadınlar geçinebilmek için ya üçüncü mesaiyi yapıyorlar ya da bunun arayışı içerisindeler. Eve kapanmak zorunda kaldıklarını, çocuklarına yetemedikleri için anneliklerini sorgular hale geldiklerini söylüyorlar. “Yıllarca çalıştık, insan gibi yaşamak hakkımız değil mi?” diye soruyorlar.
Paylaş:
Bahar Gök
Bahar Gök
bihargok1982@gmail.com

Durmadan artan hayat pahalılığı nedeniyle geçinemeyen ve umutla temmuz zammını bekleyen milyonlarca emekli, geçen ay zammın açıklanmasıyla büyük bir hüsrana uğradı. İkinci altı ay için yapılan yüzde 25’lik zam beklentileri karşılamazken, kök maaşı 6 bin liranın altında olan emekliler bu zamdan dahi yararlanamadı. Bu durumdaki 5,5 milyon emekli, 7 bin 500 lira maaşla yaşamaya mahkûm edildi. Böylece hükümet, kendi yarattığı ekonomik krizin faturasını halka keseceğini bir kez daha ilan etmiş oldu.

Oysa AKP hükümeti, seçimlerden önce, yıllarca “çift dikiş” istemekle itham ettiği emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) için düzenleme yapmış, ardından da en düşük emekli maaşının 7 bin 500 liraya yükseltildiğini duyurmuştu. Sonrasında emeklilerin insanca yaşayabileceği ücretler alacağı yönlü söylemlerini sürdürmüş, bu vaatlerle oy kazanmayı başarmıştı.

Seçimlerin ardından yine yok sayılan emekliler, seslerini duyurabilmek için eylemler yapıyor. Öncelikle aylık bağlanma oranıyla ilgili adaletsizliğin ortadan kaldırılmasını bekliyorlar. Her yıl kök maaşa en az enflasyon oranında zam yapılması, maaşların asgari ücretin altında kalmayacak şekilde belirlenmesi de başlıca talepleri arasında.

Bu talepleri yükseltmek, sefalet zammını protesto etmek için geçtiğimiz günlerde Ankara’ya yürümek isteyen EYT Gebze Derneği üyeleri, jandarmanın engeline takıldı. 23 Temmuz’da “trafiğin yoğun akışı nedeniyle can güvenliği riski oluştuğu” gerekçesiyle yürüyüşlerine izin verilmeyen dernek üyeleri, Çamlık Parkı’nda oturma eylemi başlattı. Oturma eylemi süresiz olarak devam ediyor.

Biz de emekli kadınlara ulaşarak hayatta kalma çabası içerisinde ne gibi zorluklar yaşadıklarını ve bu zorluklarla nasıl baş etmeye çalıştıklarını öğrenmeye çalıştık. Peş peşe yapılan fahiş zamlarla eve kapanmak zorunda kalan emekli kadınlar ya üçüncü mesaiyi yapıyorlar ya da bunun arayışı içerisindeler. Ve öfkeliler…

Alım gücümüz kalmadı

Yaşa Erdoğan: Ben şu an 51 yaşındayım. 2020 yılından beri emekliyim. Bankadan emekliyim. Asgari ücretten yüksek maaş alıyordum ama şimdi asgari ücret beni geçecek. Yeni bir zam geldiğinde benim maaşımı geçecek. Eskiden asgari ücret düşüktü ama alım gücümüz biraz daha iyiydi. Alabiliyorduk. Hatta ufak da olsa para biriktirebilen insanlar vardı. Şimdi asgari ücret yüksek görünüyor ama alım gücü kalmadı ki.

Yaşa Erdoğan

Şu anda çalışıyor musun?

Emekli olduktan sonra emlakçılık yapmaya başladım. Şu an kiraya verdiğim en düşük ev 10 bin lira. Kendi mahallemde bile 8-10 bin lira. Bu nasıl güçlük olmasın? 11 bin 500 lira alıp 10 bin liraya kiraya verirsen ne yiyip ne içeceksin? Bunun elektriği, suyu, doğalgazı, sağlık gideri… Gıdayı hiç saymıyorum bile. Alım gücünü bitirdiler insanların. Hiçbir şeyin yanına yaklaşılamıyor. Bir de bunları 7 bin 500 lira ile yapmak zorunda emekliler!

Bu durum kadınları nasıl etkiliyor sence?

Eve bir şey alamıyorsun. Markete gidiyorsun; salata yapmak için alacakların 100 liradan fazla tutuyor. Roka, maydanoz olmuş 10 lira. Zaten kasaba uğrayamıyorsun bile. Her gün ne yemek yapacağım diye düşünüyorsun. Kilosu 35 liradan aşağı olan yemeklik yok. Taneyle alıyoruz. Misafir gelmesin diye insanların gözünün içine bakıyoruz artık. Önüne ne koyacağız? Bir baklavanın kilosunun 600 lira olması ne demek? Sözün bittiği yerdeyiz. Çocuğumuza eskiden 50-100 lira verdiğimizde büyük paraydı. Şimdi bir gün bile idare edemiyor. Oğlumun okula gidiş-geliş parası günlük 100 lira. Bu güzel ülkemizde bu zorluklarla yaşıyoruz.

“Çocuğa bir sefer alıyorsan bir dahaki sefere alamıyorsun. Yok diyorsun hep, hayır. Bir anne-baba için bu çok üzücü. Ben çok üzülüyorum. ‘Ben nasıl bir anneyim, çocuğun ihtiyaçlarını karşılayamıyorum’ diyorum.”

Yaşa Erdoğan

Çocuğumun istediğini alamayınca anneliğimi sorguluyorum

Yettirememe hali nasıl etkiliyor seni?

Ben kendi içimde -çocuklara yansıtmamaya çalışsam da- zaman zaman psikolojik olarak diyorum ki nasıl bir şeydir bu? Dün eşim de bir açıklamada söyledi, “Çocuğumun gözünün içine bakamıyorum” diye. Para istemesin diye sabah erken çıkıp, akşam geç gelen insanlar var. Gerçekten öyle. Çok şükür, biz yine kazanıyoruz, eve bir şeyler giriyor; ama sadece 7 bin 500 lira ile geçinenlerin Allah yardımcısı olsun. Psikoloji kalmaz insanlarda.

Ben de bir şey istenildiğinde, alamadığımda kötü hissediyorum kendimi. Bir çikolata 10 lira olmuş. Çocuğa bir sefer alıyorsan bir dahaki sefere alamıyorsun. Yok diyorsun hep, hayır. Bir anne-baba için bu çok üzücü. Ben çok üzülüyorum. İhtiyaçlarını gideremeyince “Ben nasıl bir anneyim, çocuğun ihtiyaçlarını karşılayamıyorum” diyorum.

O kadar da çaba sarf ediyorum. Güya emekli maaşım var, yan bir gelirim var. Bunlara rağmen ben hâlâ çocuğuma hayır diyorsam, olmaz diyorsam… Benim çocuğum öğrenme yaşını geçti artık; isteyip istemeyeceği şeyi biliyor. Buna rağmen ben halen hayır diyebiliyorum yani. Bu çok üzücü.

Emekliye ölmüş gözüyle bakıyorlar

Emeklilikle ilgili hayalin var mıydı?

Vardı. Emekli olduktan sonra bir karavan alıp, eşimle birlikte tatil bölgelerini gezerek hayatımızı sürdürelim diyorduk. Şimdi imkânsız bir şey. Çalışmak zorundayız. Eşim de emekli oldu, yetişemeyince yeniden çalışmak zorunda kaldı. Hani diyorlardı ya, “Çift dikiş mi yapacaksınız” diye. Mecburen, yetişemeyince çift dikiş yapıyoruz. Çok zor. Kadınlar için çok daha zor. İşte çalışıyor, gelip evde de yetemeyince siz düşünün. Yemeklerimiz artık zeytinyağlıya döndü. Etli yemek yok. Tavuk bile kaç lira oldu…

Emekli kadınlar için ne gibi düzenlemeler yapılması lazım?

Çalışma hayatında bile kadınlar erkeklerden daha az maaş alıyor. Öncelikle eşit haklar ve eşit şartlar sağlanması lazım diye düşünüyorum. Eşit şartlar derken, insanlar bunu güç olarak düşünmesinler… Aynı işi ben de yapıyorum, erkek de yapıyor ama o niye fazla alıyor? Sırf kadın olduğumuz için eksik almamamız lazım. Her insanın insan gibi yaşayacağı bir ücret almasını, sosyal haklara sahip olmasını istiyorum. Kadınlara kimseye muhtaç olmadan, kimseden bir şey beklemeyeceği, kendi ihtiyacını giderebileceği bir yaşamın sağlanmasını istiyorum.

30 yıl çalışıp bütün vergilerimizi ödemişiz. Bunları hak ediyoruz. Emekli olmuş insana ölmüş gözüyle bakıyorlar. “65 yaşın üstüne öncelik var” diyorlar ama annemi götürüyorum hastaneye, hiç öyle bir öncelik görmüyorum. Hastayız ama sıra alamıyoruz. En erken randevuyu üç ay sonrasına veriyorlar.

Eşim çalışmasa geçinemeyiz

Fatma Alageyik: Mayıs’ın 18’inde emekli oldum. 47 yaşındayım. 14 yaşında çalışmaya başladım. Güral Porselen’de çalışmaya başlamıştım. O yaşımda sigortamı yapmışlardı. Sonrasında çalıştığım işlerde sigortamı yatırmamışlardı. Evlendiğimde de 10 yıl çalışmamıştım; ama o kadar yıl çalıştım, 5 bin 516 gün SGK pirimim var. En son metal fabrikalarında çalıştım. Oralarda sigortamı düzenli yatırmışlardı. İşçi emeklisi olarak aylık 7 bin 500 lira maaş bağlandı bana. Emekli olacağım diye sevinmiştim ama maalesef umduğumuzu alamadık.

Çalışma yaşamında çok yıprandığını düşünüyor musun, meslek hastalıkların var mı?

Dizlerim çok kötü; sürekli ayakta durmaktan, ağır kaldırmaktan. Alüminyum tozu yutmaktan unutkanlığım çok var. Boyun fıtığı, boyun düzleşmesi, bacaklarımda varis var. Kollarımda da sıkıntı var, iş yaparken uyuşuyor.

Emekli maaşınla nasıl yaşıyorsun?

Eşim çalışmasa geçinemeyiz, yetmez. Ben 7 bin 500 alıyorum. 5 bin lirayı kiraya veriyoruz. Kalan iki buçukla faturaları mı ödeyeceğiz, market-pazar mı yapacağız? İmkânı yok, yetmez. Normalde ev kiramız 7 bin 500 lira olacaktı. Eşim ev sahibiyle konuştu. “Ödeyemeyeceğiz” dedi diye düşürdü ev sahibi. Aldığım parayı direkt kiraya verecektik. Okula giden bir çocuğum var. Geçen sene 2 bin liraya yakın sadece okul kıyafetleri, çantası filan tuttu. Bu sene kim bilir ne kadar olacak? Çocuğum tablet istiyor, bilgisayar istiyor ama “Durumum yok, nasıl alayım” diyorum. Bağırıp çağırıyor, “Herkesin var, benim niye yok” diye ağlıyor. Başka bir çaresinin olmadığını anlıyor bir süre sonra. Susuyor.

“Evde yapılacak işler arıyorum. Sabun, çorap paketleme gibi işlere bakıyorum. Tatile bile gidemiyoruz. Emekli olanın çoluğunu çocuğunu alıp güzel bir tatil yapma hakkı yok mu? Yapamıyoruz. Geldim köye kızımın yanına, onun bebeğine bakıyorum şimdi.”

Fatma Alageyik

Emeklileri kandırdılar

Çalışmayı düşünüyor musun tekrardan?

Düşünüyorum ama çocuğumu tek başına bırakamıyorum. Okul uzak, onu götürüp getireceğim. Ama evde yapılacak işler arıyorum. Sabun, çorap paketleme gibi işlere bakıyorum. Evde çalışabilirim ancak. Emekli olduk, evde keyif çatamıyoruz. Tatile bile gidemiyoruz. Emekli olanın çoluğunu çocuğunu alıp güzel bir tatil yapma hakkı yok mu? Yapamıyoruz. Geldim köye kızımın yanına, onun bebeğine bakıyorum şimdi.

Seçimlerden önce EYT ile ilgili düzenleme yaptılar, maaşları asgari ücrete yaklaştırdılar. Emekli ikramiyelerini artıracaklarını söylediler. Umutlanmış mıydın?

Oy toplamak içindi. Milleti kandırdılar, oyları aldılar. Memurlara seyyanen zam yapıldı, bize de yapılacağını söylediler ama inanmıyorum. Şimdi yerel seçimler yaklaşıyor diye yine kandırmaya çalışıyorlar bence. Biz emekliler zaten sazan gibi atlıyoruz her şeye ama emeklileri öldürdüler işte. Eskiden emekliler asgari ücretten yüksek alıyordu. Yüzde 65’lerden bağlanma oranımız vardı eskiden. Benim yüzde 33’ten bağlanmış. Yarı yarıya fark var. 99 öncesindeki emekli olma koşulları olmuş olsaydı, benim maaşım şimdi 12-13 bin lira olacaktı. O da yetmeyecekti ama şu anki maaşımdan iyi olacaktı. Bu hayat pahalılığında ne yetecek ki?

Rahat yaşamak istiyordum, giyim kuşamdan vazgeçtim

Hangi ihtiyaçlarından kısmaya başladın ya da vazgeçtin?

Giyim kuşam almıyorum. Çok zorda kalana kadar almıyorum. Sadece çocuğuma alıyorum. Yeri geliyor, boğazımızdan kesiyoruz. Sucuk, kıyma alamıyorsun. 100-200 gram alıyorum bazen. Tavuk bile yiyemiyoruz artık. Pazar zaten almış başını gidiyor. Genelde makarna, çorba, pilav, patates yapıp yiyoruz artık. Ne kadar ucuz, bereketli olan hangisiyse ona gidiyoruz. Domatesin kilosu olmuş 40 lira, yeşil fasulye 60 lira. Geçen gün pazara gittik annemle. İki poşet yeşillik, yemeklik sebze aldık. 600 lira çıkmış cebimizden. Ayda dört kere pazara giden emekliyi düşün artık.

Bu durum, sosyal yaşamını nasıl etkiliyor?

İyi yönde etkilemiyor. Moral olarak da… Eskiden en azından eşimle çıkıp bir yemeğe gidebiliyorduk. Hafta sonları gezmeye gidebiliyorduk. Artık onları hiçbir şekilde yapamıyoruz. Eve mahkûm olduk. Ayda bir kere bile dışarı çıkıp ailecek yemek yemek bir moral oluyordu, değişiklik oluyordu. Çalışırken gene bir nebze daha rahattık. Ufak çocuğu olanlar, çalışamayacak durumda olanlar var. Onlar ne yapsın? Emekli maaşıyla yaşayamaz kimse. Hele de tek maaşlı evleri düşünmek bile istemiyorum. Emekli maaşlarının en düşük 15 bin lira olması lazım. Ben kiracıyım. Mesela şu an evimi değiştirmek istesem 10 bin liradan aşağı ev yok. Köpek bağlasan durmayacak evler 7-8 bin lira. Ev asla alamayız.

Emekli bir kadın olarak nasıl bir yaşam istiyorsun?

Rahat yaşamak istiyorum. Çoluğumuza çocuğumuza güzel bir hayat istiyorum. Bizim de hakkımız bu. Ben kaç sene çalışmışım. Çocukluğumdan beri çalışıyorum. Benim hakkım değil mi insan gibi yaşamak. Benim ömrüm gitmiş fabrikalarda. Çocuklarımın karnını doyuracağım diye annelik yapamamışım çalışmaktan. Ama sonucu bu.

Emeklilik maaşım ek gelir oldu

Fikriye Sarıgül

Fikriye Sarıgül: 47 yaşındayım. 12 yaşında çalışmaya başladım. 31 yıllık sigortalı çalışma yaşamım oldu. 7 bin küsur SGK primim var. 2023 Mayıs’ta EYT düzenlemesiyle emekli oldum. Yoksa eylülde emekli olacaktım. Birkaç ay önce emekli olmuş oldum. 7 bin 500 lira maaş bağlanmış oldu, emekli maaşı olarak. Emekli olduğum yerde çalışmaya devam ediyorum hâlâ.

Neden çalışmaya devam ediyorsun?

Çalıştığım halde, gelen emeklilik maaşı banka hesabında bitiyor. Hem kiracı olmam hem de faturaların ve giderlerin çok yükselmiş olmasıyla benim için aslında emeklilik maaşı, bir maaştan ziyade ek gelire dönüştü. Yaşam ücreti değil kesinlikle, bir ek gelir. 7 bin 500 lira korkunç bir rakam. İnsanların yaşayabileceği bir rakam değil. Mutfak masrafı ve faturalar neredeyse bu rakamı aşıyor. Emekli oldum diye çok sevinecek halim yok. Çünkü yaşamak için mecburum çalışmaya. Temmuzda iyileştirme beklerken iyileştirmenin yapılmaması ve zamların devam edeceğini düşünürsek, insanları çok daha ağır ve zor günler bekliyor. Bundan sonra emeklilerle ilgili belki olumsuz haberleri daha çok duyacağız. Örneğin geçen gün, emekli bir kadının ev kirasını ödeyemeyecek duruma gelip sokağa atılması sonrasında intihara kalkıştığı haberini okuduk. Artık yaşam hakkımız elimizden almış durumda. Ürpererek bakıyorum, 7 bin 500 lira benim banka hesabımdan elime gelmiyor. Ancak borçlar ve giderleri karşılıyor.

Emekli maaşı değil, sefalet ücreti

Emekli maaşlarının bu kadar düşük olması seni nasıl etkiliyor?

Ben 31 yıl boyunca maaşımdan vergi ödedim. Bunu sefalet ücreti için ödemedim. Emekli olduğumda insanca yaşayabileceğim bir ücret için ödedim. 31 yıl boyunca ödediğim vergiyi bireysel olarak faize yatırmış olsaydım, şu an çok daha kaliteli bir yaşam sürerdim. Emekli olduğumda köye gideceğim ve artık çalışmak zorunda olmayacağım diye düşünüyordum. Altı ay orada, altı ay burada kalayım diyordum. Çünkü 31 yıl kesintisiz çalıştım, çok yoruldum. Ekonomik olarak daha rahat edeceğimi, bir yerlere tatile gidebileceğimi düşünürken tam tersine ciddi bir sefalet ücretiyle karşı karşıya kalınca hayal kırıklığı oldu bende.

“Ben çok fazla dışarı çıkmama kararı aldım. Artık arkadaşlarımızla dışarıya çıkıp bir kahve keyfi yapma dönemimizin bittiğini düşünüyorum. Bu koşullar bizi sosyal yaşamdan, insani ilişkilerden koparıyor. Kadınları yalnızlaştırıyor.”

Fikriye Sarıgül

Kadınları sosyal yaşamdan kopardılar

Yalnız yaşayan bir kadın olarak ne gibi zorluklar yaşıyorsun?

Beslenmede kesinlikle yetemiyor yalnız yaşayan kadınlar. Barınmada yetemiyorsun. Kiralar şu an emekli maaşlarının çok çok üstünde. Yalnız yaşayan kadınlar eğer çocuklarıyla yaşıyorsa bu daha da zorluyor. Çocuklarına dair de herhangi bir şey planlayamıyorlar. Artık bir plan yapma, hayalini gerçekleştirme döneminin kapandığını düşünüyorum. Bu zamana kadar emekliliği beklerken çok umutluydum, çok hevesliydim ben. Çalışmak zorunda kalmayacağım, ek iş yapmak zorunda kalmayacağım, daha rahat tiyatroya/sinemaya gidebileceğim, nefes alabilirim diye düşünüyordum. Özellikle yalnız yaşayan bir kadının yanında ekonomik gücü sağlayabilecek başka birinin olmayışı, tek gelirin kendi geliri olması, onu tamamen çemberin içine alıyor. Örneğin ben çok fazla dışarı çıkmama kararı aldım. Dışarda çay/kahve içmekten vazgeçip, bunun yerine evde termosumu hazırlayıp, bir yere gideceksem yolda onu içeceğim. Artık arkadaşlarımızla dışarıya çıkıp bir kahve keyfi yapma dönemimizin bittiğini düşünüyorum. Çünkü ne zaman bir plan yapsak, hadi yan yana gelelim desek, orada hemen bütçeyi hesaplamaya başlıyoruz. Bir şey yesek içsek şu kadar tutar, şimdilik bunu erteleyelim, diyoruz.

Emeklilere dayatılan bu koşullar kadınları eve kapatıyor mu?

Kesinlikle. Hayattan koparıyor. Örneğin bugün ben evde oturmak yerine dışarıda gezmeyi tercih edebilirdim. Ama hesapladığımda evde kalmam gerektiğini düşünüyorum. Elimde kaç kuruş varsa, o kalsın; mutfak masrafı için kullanırım ya da çocuğuma harçlık veririm diye hesaplıyorum -ki bu söylediğim bütün kadınlar için, özellikle yalnız yaşayan kadınlar için geçerli. Bu koşullar bizi sosyal yaşamdan, insani ilişkilerden koparıyor. Kadınları yalnızlaştırıyor.

Emekli maaşım kadar ek gelir yaratmak zorundayım

Onur Bütün

Onur Bütün: Emekli müzik öğretmeniyim. Emekliliğimin onuncu yılındayım. Açlık sınırının altında maaş alıyorum. Yeni bir ev aldım. Babamdan kalan eski bir evin üstüne borç harç 350 bin lira da kredi ve elden aldığım borçlarla… Evi alalı bir ay oldu. O kadar yeni ki. Kamptayım şimdi. Buradan döndükten sonra taşınacağım.

Krediyi kaç yılda geri ödeyeceksin?

İki yılda. İhtiyaç kredisi çektim; çünkü ev kredisi vermiyorlar. Aylık ödemesi 6 bin TL. Elden döviz borçları aldım. Çok yakın arkadaşlarımdan aldım mesela. Piyano dersleri vermeye çalışacağım. Bir de atölye yapıyorum. Oradan akmasa da damlıyor. Yaklaşık maaşım kadar geliri elde etmek zorundayım yani. Çalışmak zorundayım.

Elde edebileceğini düşünüyor musun?

Büyük oranda elde ederim diye düşünüyorum. Bir de annem ayda 2 bin TL gönderecek. Annem de emekli öğretmen. Hiç olmazsa aç kalmam. Biraz rahatlarım. Bir de Çanakkale Feminist Dayanışma’da çalıştığım için kadın arkadaşlarımla birbirimize destek oluyoruz. Buraya gelirken mesela Filiz diye bir arkadaşımın arabasıyla geldik.

“Emekli sendikalarına gittiğinde ekstra bir travma yaşıyor kadınlar. O karma örgütlerin üstenci, benmerkezci, erkek egemen uygulamalarıyla karşılaşıyoruz.”

Onur Bütün

Kitap almakta zorlanıyorum, PDF okuyorum

En çok hangi ihtiyaçları temin ederken zorlanıyorsun?

Yemek içmek değil de benim en çok zoruma giden şey kitap alamamak, bir yazar olarak. Bir atölye çalıştırıcısı olarak kitap almakta çok zorlanıyorum artık. PDF okumaya çalışıyorum. Çünkü bu benim beslendiğim şey. Başkasının kavun karpuz yemesi gibi bir şey kitap. Sosyal yaşamımız da hiç yok gibi artık. Tiyatroymuş, konsermiş… Biz gene tek tük de olsa yapabiliyoruz. SSK, BAĞ-KUR emeklileri, annesine bakan, babasına bakan, bakım emeği harcayanların gelirleri iyice ufaldı. O insanlarla kıyaslayınca devlet memuru emeklisi olduğum için kısmen daha iyiyim. Şimdi bizden de kestiler. Yüzde 25 zam yapacaklar kök maaşa. Onun bile ne kadar olduğunu kestiremiyoruz.

Seçim öncesinde emekli maaşlarını asgari ücrete yakınlaştırdılar, EYT düzenlemesi yaptılar ve milyonların oyunu aldılar. Ama seçimin ardından asgari ücrete zam yapılırken milyonlarca emeklinin maaşı aynı kaldı. Bu konuda neler söylemek istersin?

İktidarlar bu tür düzenlemeleri çok kritik zamanlarda yapıyorlar. Mesela 99 Marmara Depremi çalışması sırasında hava çok sıcaktı. Çok yorgun ve moralsizdik. O kadar benzetiyorum ki… Emeklilik yaşını yükselten düzenlemeyi eylül ayında çıkarttılar. Daha önce Ankara’ya mitinge gitmiştik. Bu seneki zamlar da temmuz ayına, çok sıcaklara denk geldi. Bunu niye söylüyorum? “Sıcak havayla mücadelenin ne ilgisi var?” diyeceksin ama çok var. Emekliler demek zaten yorgun, yaşlı demek. Yaşlı emekliler zaten evden burnunu dışarı çıkaramıyor, sağlık sorunları vs. sebebiyle.

Emeklilerin büyük çoğunluğu zaten örgütlü değiller. Umut verici bir örgütlenme de yok. Bu örgütsüzlük sadece insanların ilgisizliğiyle ilgili değil. Muhalif emekli sendikalarından söz ediyorum. Emekli sendikalarına gittiğinde ekstra bir travma yaşıyor kadınlar. O karma örgütlerin üstenci, benmerkezci, erkek egemen uygulamalarıyla karşılaşıyoruz. Sosyalist feminist bir kadın olarak şunu söyleyebilirim; kadınların emekli kadınlarla da bir örgütlenme çalışması yapması gerekiyor. Çünkü her gün örgütlenme ihtiyacı ölümcül bir biçimde artıyor. Hastalıklarla, yalnız yaşayan kadınların başına gelenler basitçe bir beslenememe, doktora gidememe meselesi değil. Burnunu dışarıya çıkaramıyor insanlar. Kadınlar bundan daha ağır etkileniyor.

Gerçekten iktidarlar bayramı seyranı, havanın sıcaklığını, insanların nerede ne tepki gösterebileceğini çok iyi hesaplıyorlar. Seçim sonrası bunları yapmaları; muhalefetin en yorgun, umutsuz olduğu dönemde yapmaları bildiğimiz bir şey. Bunu da gittikçe ustalaşmış halde yapıyorlar. Kasım ya da aralık ayında bunları tartışmış olsak durumumuz çok daha farklı olur. Ekonomik kriz çok yoğunken bir insana “Niye eyleme gelmiyorsun?” demek zor örneğin. Otobüse binecek ama en ucuz toplu taşıma aracına 15 liraya biniyoruz. Çay-simit ya da bir su-simit alsa ve otobüse binse, minimum 50 lira harcayacak. Bir de evine yiyecek bir şey alıp dönecek. Bu tarz şeyleri çok ayrıntılı bir şekilde hepimiz düşünüyoruz. Domatesi, peyniri hesaplıyoruz.

Ama dediğim gibi, kitap benim için çok kritik. Son beş yıldır kitap alırken çok dikkat ediyordum. Ancak şimdilerde almakta çok zorlanıyorum. En ince kitap 100 lira. Kâğıt-kalem alamıyorsun. Yazıcın varsa ona toner alamıyorsun, onun kâğıdını alamıyorsun. İnternet hizmetini satın alamıyorsun. Yeni bir internet başvuru yaptım 50 GB için, fiyatı çok yüksek. Biliyorsun, ben her şeyi online yapıyorum. Bir de insanım yani, bir şeyler izliyorum evden dışarı çıkmayınca. Bunları bir hesapladığında, modem ücretiyle birlikte en az 300 lira. Cep telefonu mesela, en düşük fatura 100-150 lira geliyor. Dolayısıyla, bu çağda insan olmanın gerektirdiği birçok şeyden mahrum kalıyor kadınlar. Ama çok becerikli emekli kadınlar da var. Çocuk bakmaktan tut, başka birçok iş yapıyorlar para kazanmak için.

Fotoğraflar: Cumhuriyet, Sözcü

Paylaş:

Benzer İçerikler

“Nasıl ki baş düşman Mehmet Şimşek ve onu atayanlar, onun üstündeki ulusal veya uluslararası büyük sermaye ve patriyarkaysa, burada da bizim ev içinde erkeklere karşı bir ideolojik şiddet uygulamamız gerekiyor. Birinci konumuzun bu olması gerekiyor. Muhakkak ki kamunun ve sendikaların bu konudaki görevleri de bizim propaganda konumuzdur ama hayatı ertelemeden dayanışarak hayatımızı değiştirmenin yollarını bulmamız lazım.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!