Kadınlara her gün daha fazla güvencesiz ve esnek çalışma koşulları dayatılırken, tarım işletmelerinde üç kuruşa kötü koşullarda, fabrikalarda altı aylık sözleşmelerle çalıştırılan kadınlar eylemlerde, direnişlerde başı çekiyor. Umut da zaten burada…
Kadınlara her gün daha fazla güvencesiz ve esnek çalışma koşulları dayatılırken, tarım işletmelerinde üç kuruşa kötü koşullarda, fabrikalarda altı aylık sözleşmelerle çalıştırılan kadınlar eylemlerde, direnişlerde başı çekiyor. Umut da zaten burada…
“bu 1 mayıs’ta en önemli talebin hem emeklilere hem de asgari ücrete yılda dört kez zam olduğunu düşünüyorum. birinden sermaye, diğerinden devlet sorumlu.”
“Orta yaşa gelmiş perimenopoz ve menopoz dönemine girmiş olan kadınlar bu dönemlerini nasıl yaşıyor? Kim ya da kimlerden destek alıyor? Daha önemlisi destek alıyor mu? Hastaneden randevu almanın bile başarı sayıldığı sağlık sisteminde bugün değilse yarın perimenopoz ve menopoz başlıklarını görmek elbette imkânsız değil. Ama hep olduğu gibi bunu biz kadınların talep etmesi gerekiyor.”
Sendikalarda temsiliyet ve katılım aynı şey mi? İşçi sendikalarında yönetimler niye silme erkek? Kadın ve LGBTİ+ işçilerin çıkarlarını ve taleplerini savunarak yönetimlerde yer almak, karar mekanizmalarına gelebilmek günümüz koşullarında sağlanabilir mi? Türkiye sendikalarında neden yalnızca özel günlerde kadın komisyonları hatırlanıyor? Kadın ve LGBTİ+ işçilerin toplumsal cinsiyet temelli çıkarlarından vazgeçmeden yönetimlerde yer almasına izin veren yeni bir sendikal anlayış mümkün mü? Tartışmaya davet ediyoruz.
Nilüfer Organize Sanayi bölgesinde kurulu bulunan Continental Lastik AŞ fabrikasında Petrol İş üyesi bir işçinin işten çıkarılması üzerine işçiler üretimi durdurmuştu. Bu eylemden sonra üretimi durduran 116 işçi de 48. Madde dayanak gösterilerek tazminatsız işten atıldı. Bugün yani direnişin 6. gününde oradaydık ve eylemci üç kadınla konuştuk.
İktidar “kaynak yok” diyor emekliye, iktidar ortağı “her şeyi devletten beklemeyin, ek iş yapın.” Emekli olmasına rağmen yıllardır tekstilde çalışan Elif ise “Ahlaksızlık bu. Ahlaksızlıkların en büyüğü. Hem bizi açlığa, sefalete mahkûm ediyorlar. Hem de emeğimizle, aklımızla dalga geçiyorlar” diyor.
Bu yazı sadece bir kitap eleştirisi değil. Hülya Osmanağaoğlu, TYÜ kuramını temel alan bir feminist mücadele ile patriyarka - patriayarkal kapitalizm - kapitalist patriyarkayı temel alan feminist mücadele arasındaki temel ayrım, gündelik hayatımızdaki erkek egemenliğini merkeze koyarak bütünlüklü bir mücadele vermek ile sermayenin gündelik hayatımızdaki belirleyiciliğini merkeze koyarak mücadele vermek arasındaki farkta somutlanıyor, tespitini tarihsel analizle de harmanlayarak TYÜ tartışmalarına yeni bir boyut getiriyor.
“mesele yaşlılığın toplumun dışında bir olgu olmayıp herkesin geleceği olduğunun anlaşılması. üstelik, bir ev sahibi olmanın bile git gide daha az emekçinin harcı olduğu günümüzde yaşlılar için elde ettiğimiz her hak aslında emeğin geleceğini de belirleyecek.”
Avusturya’da bu yıl yapılan Zaman Kullanım Araştırması, ev ve bakım işlerinin kadınların sırtında olduğunu gösteriyor. Avusturya Sendikalar Birliği Kadın Komisyonu Başkanı’nın bu konuda yaptığı açıklama ise sendikaların ücretsiz kadın emeği ile neden ilgilenmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Üç yıldır yayın hayatını sürdüren kadınların ücretli, ücretsiz emek deneyim, talep ve direnişlerini dile getirmek için hak haberciliği yapan sitemiz Kadınİşçi, Metin Göktepe Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü. Yolumuzu aydınlatan ve halkın, sınıfın gerçeklerini aktarırken yaşamını yitiren Metin Göktepe’yi saygıyla anıyoruz.
“yerel yönetimleri taleplerimiz ve mücadelemizle şekillendirebiliriz. akp rejimi, önümüzdeki dönemde, emeğe yoksulluğu ve yoksunluğu kalıcılaştıracak politikalar, kadınlara bir hapishane olarak aile ve kürtlere bölgesel savaş vaat ediyor. bunu ne kadar sürdürebileceği bizim birleşik bir gücü ne kadar zamanda kurabileceğimize bağlı.”
Engelli çocuğu olan annelerin yalnızca çok az bir kısmı ücretli çalışabiliyor. Evde engelli çocuğuna bakım vermek zorunda olan ücretli çalışamayan annelerin yüzde 85’inin herhangi bir sosyal güvencesi yok, yaşlandıklarında tamamen güvencesiz koşullarda yaşıyorlar.