Yaşlılara kim bakacak?

Ülkenin nüfusu giderek yaşlanırken bu soru önemli. Feministler, devletin ve sermayenin yaşlı bakımına dair yeni sömürü politikalarını teşhir ederek karşı politikalar üretip, bunları siyasetin ana meselesi haline getirmeyi hedeflemeli. Önümüzdeki yıllarda yaşlı nüfus önemli bir başlık olacak. Şimdiden hazır olalım.
Paylaş:
Gülfer Akkaya
Gülfer Akkaya
akkayagulfer@gmail.com

Geçen hafta, 2024 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda emeklilik yaşının yükseltilmesi hedefi olduğunu yazmıştım. Bu hafta aynı programda yer alan yaşlılara bakım konusuna değinmek istiyorum.

Dünyada ve ülkemizde doğurganlık oranları düşüyor, yaşam süreleri uzuyor. Yaşam sürelerinin uzamasıyla yaşlı nüfus oranı artıyor. Türkiye’de de durum aynı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) bildirdiğine göre, yaşlı nüfus yani 65+ yaş grubuna giren kişi sayısı Türkiye’de 2017 yılında 6 milyon 895 bin 385 kişi iken, bu sayı beş yılda yüzde 22,6 artarak 2022’de 8 milyon 451 bin 669 kişiye ulaşmış.

Yaşlı nüfus içinde kadınlar erkeklerden fazla. Yaşlı nüfusun yüzde 55,6’sı kadınlardan, yüzde 44,4’ü erkeklerden oluşuyor. Araştırmayı yapan TÜİK olunca, araştırma ikili cinsiyet sistemine sıkıştırılarak yapılmış.

Yaşlı dünyada nüfusun her geçen yıl daha yaşlanması ve ömrün daha uzaması, sermaye ve devlet için yük olarak görülmekte. Bu yükten mümkün olan en ucuz yollarla kurtulma çareleri aranmakta.

Buldukları çarelerden biri, emeklilik yaşının 65’ten 70’e çıkartılması. Bu konuda geçen haftaki yazımdan bahsetmiştim.

Türkiye’de her ne kadar yaşam süresi artmaya devam ediyorsa da ortalama yaş 71. Bu da gösteriyor ki Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda yer alan ‘Emeklilik yaşı 70 olsun’ hedefi gerçekleşirse ücretli çalışanlar kelimenin gerçek anlamıyla mezarda emekli olacak.

Yaşlıların bakımı ne olacak?

Ülkenin nüfusu giderek yaşlanırken “Yaşlılara kim bakacak? sorusu kadınlar dahil, devlet ve sermaye açısından önemli bir soru. Malum, şimdiye dek yaşlı bakımı ev içinde ve dışında akraba kadınlar tarafından çözüldü çoğunlukla. Bakım işi kadınlık görevi, sevgi ve vefanın göstergesi olarak öğretildi kadınlara. Aile bağları, kadınları aile içinde bakım ve hizmet sorumlusu kıldı.

Ancak kadınlar her ne kadar kutsal aile propagandası altında olsa da yine de devlet, sermaye ve erkeklerin sorumluluklarını kendilerinin üzerine yıktığının çoktan farkındalar. Bu değişime feminist politikaların neden olduğunu hatırlatmama gerek bile yok. Kadınlar, kendilerinden önceki kadın akrabaları gibi eve kapatılarak hasta, yaşlı, çocuk, engelli bakmak istemiyor. Aksine aileye, erkeklere bağımlı yaşamamak için ücretli ve sosyal güvenceli işlerde çalışmak istiyor.

Kadınlardaki bu değişim, bakım emeğinin ağırlıklı olarak ev içinde çözülemeyeceğine işaret ediyor ve böylece bu konu, devletin önünde başka yollarla çözülmesi gerekli bir sorun olarak duruyor. Artan yaşlı nüfus eskisi kadar göz ardı edilemeyeceği gibi, eskisinden daha çok bütçe, daha çok zaman istiyor.  

Ülkede değişen tek şey yaşlı nüfusun artması ve yaşam sürelerinin uzaması değil. Ülkenin sosyolojisi de değişmekte.

Yine TÜİK verilerine göre “Türkiye’de 2022 yılında toplam 26 milyon 75 bin 365 haneden 6 milyon 276 bin 433’ünde yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Diğer bir ifadeyle, hanelerin yüzde 24,1’inde en az bir yaşlı fert yaşadığı görüldü.”

Kısaca her dört hanenin birinde en az bir yaşlı kişi bulunuyor.

“En az bir yaşlı fert bulunan 6 milyon 276 bin 433 hanenin 1 milyon 632 bin 874’ünü tek başına yaşayan yaşlı fertler oluşturdu. Bu hanelerin yüzde 74,7’sini yaşlı kadınlar, yüzde 25,3’ünü ise yaşlı erkekler oluşturdu.”

TÜİK diyor ki Türkiye’de tek başına yaşayan yaşlı sayısı 1 milyon 632 bin 874.

Muhafazakâr, dini yaşam tarzını dayatan, aileyi kutsayan siyasal İslamcı bir hükümetin yönettiği, patriyarkanın güçlü olduğu Türkiye gibi bir ülkede, aile dışında 1 buçuk milyondan fazla tek başına yaşayan yaşlının olması, kanımca önemli bir durum. Elbette bunun çeşitli nedenleri var. Ancak unutulmamalı ki topumdaki gidişat, tüm patriyarkal ve muhafazakâr baskılara rağmen çekirdek aile formunun dışına taşan yeni ve farklı yaşam tarzlarına doğru ilerlemekte.

Yaşlılara hâlâ kadınlar bakıyor

Ülkede aile yapısının, akrabalık ilişkilerinin ve bağlarının değiştiğinin işaretlerinden biri, tek başına yaşayan 1 milyon 632 bin 874 kişinin varlığı. Üstelik bunların yüzde 74,7’si kadın. Kadınlar açısından yaşlıyken yalnız başına bir evde yaşıyor olabilmenin koşulları belli.  Ya servet sahibi olacaksın ya emekli olacaksın ya ölmüş kocadan kalan emeklilik maaşı alacaksın ya da babadan kalan emekli maaşı alacaksın. Sosyal güvencesi olmayan ve ekonomik durumu yetersiz 65 yaş üstü kişilere devletin yaptığı yardımlar da var ve bunlar açlık sınırının bile çok altında.

Yaşlı nüfusun dörtte birinin tek başına, ayrı bir hanede yaşıyor olmasının bir nedeni kendine yetecek ücrete sahip olunması ise bir diğer neden de aile ilişkilerinin değişip dönüşmüş olması. Gerek yaşlı kişilerin akrabalarıyla beraber yaşamayı tercih etmemesi gerekse akrabaların yaşlı kişilerle beraber yaşamak istememesi, bu değişikliğe neden olmakta.

Ayrıca henüz yaygın bir hal almış olmasa da yaşlılığa bakışın değişmesi, yaşlıların kendi hayatları üzerinde söz sahibi olma hakkına sahip çıkmaları da tek başına yaşayan yaşlı sayısını artıran nedenler arasında.

Ancak ister ayrı evlerde ister aynı evlerde yaşıyor olsun, yaşlılara bakımın hâlâ esas olarak kadınlar üzerinden sürdürüldüğü, inkâr edilemeyecek kadar açık bir gerçek.

Sermaye ve devletin pahalı bulduğu, erkeklerin ise kadınların işi ve sorumluluğu olarak gördüğü yaşlı bakımı, kadınların üzerine bırakılmakta.

Yaşlı bakımının hâlâ ev içinde kadınlara yaptırılması, sadece iktidarın ekonomik politikalarıyla açıklanamaz. İktidarın kadınları “kutsal aileye” hapsetme politikaları buralarda devreye giriyor. Aslında bir taşla iki kuş vurmuş oluyor kutsal aile masalı ile iktidar. Hem kadınlar aileye tıkıştırılmış oluyor hem de “kutsal ailede” çok ucuza devletin, sermayenin ve erkeklerin de sorumluluğu olan yaşlı bakımı kadınların üzerine yıkılmış oluyor.

Yaşlıların tek başına ayrı evlerde yaşaması, ev içi kadın emeğinin kurtuluşu açısından önemli olduğundan feministlerin bu alanı politik olarak sürekli canlı ve gündemde tutması gerekmekte.

Sermaye ve devletin insanların uzayan ömürlerine dair kilitlendiği nokta bir; bu durumu nasıl fırsata çevirip emeği daha çok sömürecekleri, iki; bakım emeğini esas olarak ev içinde ya da dışında kadınların üzerine nasıl yıkacakları. Feministler devletin ve sermayenin bu alandaki yeni sömürü politikalarını teşhir ederek karşı politikalar üretip, bunları siyasetin ana meselesi haline getirmeyi hedeflemeli. Önümüzdeki yıllarda yaşlı nüfus önemli bir başlık olacak. Şimdiden hazır olalım.

Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Paylaş:

Benzer İçerikler

“TÜİK’in 2023 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları araştırmasına göre doğurma oranları düşmüş. Neden hayat pahalılığı olarak açıklansa da bunun yanı sıra evlenmeme, daha geç yaşta evlenme, az sayıda çocuk yapma ve çocuk yapmama gibi gerekçeler de unutulmamalı.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!