Üniversiteler açılırken öğrenci dertleri devam ediyor: “Sorunlarımızın çözümü ortak mücadeleden geçiyor”

Üniversite öğrencisi Ekinsu Aktaş, ekonomik krizin de etkileriyle öğrencilerin barınma, beslenme gibi en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldiğini belirterek, “İhtiyaçlarımızı karşılayabilmek için çalışmak zorundayız. Öğrencileri çok düşük ücretle saatler boyu çalıştırıyorlar. İş yerlerinde hem erkeklerden daha az ücret alıyoruz hem de çoğu kez cinsel tacizle karşı karşıya kalıyoruz” diyor.
Paylaş:
Yadigar Aygün
Yadigar Aygün
yadigaraygun93@gmail.com

Üniversite öğrencilerinin geçim derdi giderek artıyor. Barınma, gıda, giyim kuşam sorununun yanı sıra pek çok öğrenci kitap dahi alamıyor, sosyal hayatları ise bitmiş durumda. Öğrenciler, geçinebilmek için düşük ücretli, sigortasız işlerde saatlerce çalışıyor. Biriken sorunlar, artan açlık ve yoksulluk nedeniyle bazıları intihara sürükleniyor. Trakya Üniversitesi Mimari Dekoratif Sanatlar Bölümü öğrencisi Ekinsu Aktaş ile, öğrenci olmayı, konuştuk.

‘Temel haklarımız gasp ediliyor’

Trakya Üniversitesi Mimari Dekoratif Sanatlar Bölümü öğrencisi Ekinsu Aktaş, pandemi ve ekonomik kriz nedeniyle öğrencilerin yaşadığı sıkıntıların daha da artığını belirterek, üniversitenin başka bir kentte olmasının, bu sıkıntıları katmerleştiğini vurguluyor:

“Üniversite’de okuyan bir öğrenci kendi yaşadığı şehrin dışında bir yerde okuyorsa; part time bir işte çalışmak zorunda kalıyor. Çünkü verilen burs ve krediler aylık giderini karşılamıyor bile. Kredi almışsanız okulu bitirir bitirmez borçlarla başlıyorsunuz hayata. Yurtlar berbat hijyen kurallarına dikkat edilmiyor. Yemeklere zam üstüne zam yapılırken, kurtlu, böcekli yiyecekler geliyor önümüze. Bazılarımız da ekonomik durumu kötü olduğu için tarikat yurtlarında yaşamak zorunda kalıyor. Ev kiralasak zaten ayrı bir dert. Birçok arkadaşımız bu sorunlardan kaynaklı intihar ediyor. En temel haklarımız barınma, beslenme ve nitelikli eğitim hakkımız gasp ediliyor.”

Toplumun ezilen tüm bireyleriyle birlikte kendisinin de bu süreçten etkilendiğini belirten Aktaş, alması gereken kitapların çoğunu alamadığı gibi hiçbir sosyal faaliyete katılamadığını, bir sinemaya bile gidemediğini anlatıyor. “Neresinden tutarsak tutalım sistem elimizde kalıyor. Ben bu durumu çürümüş ve paslanmış demire benzetiyorum. Çünkü çürümüş ve paslanmış demirin neresini tutarsanız tutun dökülür, elinizde kalır ya öyle işte” diyor

İhtiyaçlarını karşılamak için çalışmak zorunda kalan öğrencilerin, ucuz emek olarak görüldüğünü, sigortasız ve güvencesiz işlerde üç kuruşa çalıştırıldığını belirten Aktaş şöyle devam ediyor: “Çoğumuz okulla işi eş zamanlı götürmeye çalışıyor. Kaldığımız yurt ve okullarda yemeklere gelen zamlarla baş edemiyoruz. Çalıştığımız iş yerlerinde ise uzun saatlere cüzi bir ücretle çalıştırılıyoruz. Şu an ülkenin dört bir yanında işçisi, öğrencisi benzer sorunlar yaşıyor. Genç bir kadınsan çalıştığın yerlerde ya patron ya da müşteriler tarafından çokça cinsel tacize maruz kalıyorsun. Çalıştığımız iş yerlerinde hem erkek çalışanlardan daha az ücret alıyoruz hem de çoğu kez tacizle karşı karşıya kalıyoruz.”

Kadın ve öğrenci olarak kat, kat değişik türden sömürüye maruz kaldıklarını vurgulayan Aktaş, bu çok yönlü sömürünün genç kadınları güçlendirerek, politik tutum alışlarını etkilediğini, böylece mücadele zemininin genişlediğini bu noktada umutlu olduğunu belirtiyor.

‘Okullarımızı kışlalara çevirmek istiyorlar’

Aktaş, Enes Kara adlı tıp öğrencisinin dinî inancı bulunmadığı hâlde ailesinin zoruyla gittiği cemaat yurdunda gördüğü baskı sonucu öğrenim gördüğü Elazığ’da intihar ettiğini hatırlatarak, kendisine de Enes Kara eylemine katıldığı için dava açıldığını belirtiyor: “Enes Kara arkadaşımız ve onun gibi intihar eden birçok arkadaşımız, tarikat yurtlarında kalmak zorunda bırakıldığı için ya da çözmek zorunda kaldıkları sorunlarla baş edemediği için intihar ediyor. Dinci baskıcı iktidar, gün geçtikçe sopasını gençliğe yöneltiyor nasıl mı; Tarikat yurtlarını çoğaltarak, okullardaki en nitelikli hocalarımızı işlerinden atarak, üniversitelere kayyum atayarak, okullara yeni gelen gençlerin politikleşmemesi için okullardaki devrimci gençlere soruşturmalar açarak…”

Okulların kışlaya çevrilmek istediğini sözlerine ekleyen Aktaş, isyanlarının Enes Kara ve diğer arkadaşlarını intihara sürükleyen bu sisteme karşı olduğunu altını çizdikten sonra şöyle devam ediyor: “ İsyanımız tüm arkadaşlarımız içindi. Taksim sokaklarında birçok sıra arkadaşımızla haykırdık. Ve sonuç olarak; yine polis gazı, polis şiddeti ile karşılaştık. İktidar ve onun kolluk kuvveti gençlerin dinamik gücünden muazzam derecede korkuyor. Bunu göz altıların ardından gelen soruşturmalarından çok net görmekteyiz. Bana da soruşturma açıldı. Ardından kınama cezası verildi. Diyeceğim şu ki; ne kınamaları ne işkenceleri ne de soruşturmaları şu zamana kadar yıldırmadı. Bizler gençlik örgütleri olarak her sıra arkadaşımızın hesabını sokaklarda, üniversitelerde soracağız.”

‘Eylemlerimizi birleştirmeliyiz’

Arkadaşları Sibel Ünli’nin de ekonomik nedenlerden dolayı intihar ettiğini ve AKP iktidarının öğrencileri intihara sürüklediğini belirten Aktaş: “Aslında hem gençler, hem de işçiler ya evine bir lokma ekmek götüremediği için ya da okulda cebinde sadece 1 TL’si kaldığı için intihar ediyor. Biz sorunlarımızın ortak olduğunu ve tam da bu yüzden çözümün de ortak olması gerektiğini bulunduğumuz her alanda söylüyoruz.” diyor.

Üniversite gençliği olarak örgütlü bir şekilde mücadele edeceklerini dile getiren Aktaş, “Bu sorunların neden kaynaklandığını iyi kavrayabilmek gerekir. Hangi hedefe yönelik ve hangi söylemlerle hareket edeceğimiz çok önemli. Günlük taleplerle ve kısır eylemlerle mi? Yoksa iktidarın baskı ve işkencelerine inat ortak mücadele ile okulları kendi mevzilerimiz haline getirerek mi? Okullarımızı, sıralarımızı temizleyenlerin, yemeklerimizi pişiren ve dağıtanların işçiler olduğunu unutmadan mücadelelerimizi, eylemlerimizi işçi sınıfı ile ortaklaştırmamız gerekiyor.”

Paylaş:

Benzer İçerikler

Üç yıldır yayın hayatını sürdüren kadınların ücretli, ücretsiz emek deneyim, talep ve direnişlerini dile getirmek için hak haberciliği yapan sitemiz Kadınİşçi, Metin Göktepe Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü. Yolumuzu aydınlatan ve halkın, sınıfın gerçeklerini aktarırken yaşamını yitiren Metin Göktepe’yi saygıyla anıyoruz.
Engelli çocuğu olan annelerin yalnızca çok az bir kısmı ücretli çalışabiliyor. Evde engelli çocuğuna bakım vermek zorunda olan ücretli çalışamayan annelerin yüzde 85’inin herhangi bir sosyal güvencesi yok, yaşlandıklarında tamamen güvencesiz koşullarda yaşıyorlar.
Kendisinin olduğu kadar, kentindeki tüm kadınların ihtiyacı olan eşit, adil ve kadın odaklı bir belediyecilik için kolları sıvadı ve Urfa’nın Haliliye ilçesinden belediye başkan adayı oldu. Emek Partisi’nden aday olan Özak işçisi Funda Bakış ile direnişi ve adaylığını konuştuk
Yoksulluğa, erkek şiddetine, savaşa, emek sömürüsüne karşı sokakları terk etmeyeceklerini vurgulayan kadınlar, “Haklarımız, hayatlarımız için mücadelemizi büyüteceğiz” dedi.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!